Ramazanı Değerlendirme

Samanyoluhaber.com yazarı Abdullah Aymaz'ın yazısı

ABDULLAH AYMAZ 

Ramazan ayı öncesi (23-2-2024) Cuma namazı kılmak için bir iş yerindeki Mescide gitmiştim. Cuma namazını kıldıran hatip kardeşimiz “Ramazanı nasıl değerlendirmeliyiz?”  diye bazı tavsiyelerde bulundu. Bazılarını sizlere aktarmak istiyorum:
“Önce mutlaka bir Ramazan Programı yapmalıyız. 1977’de İstanbul’da tanıdığım küçük çaplı bir iş adamı vardı. Ama devamlı yapacağı işlerin programlarını yapardı. Zamanla  en büyük toptancılardan oldu. Onun için programlı yaşamaya çok dikkat etmemiz gerektiğini anladım. Dünya âhiretin tarlası… Dünya, âhiret ticareti için hazırlanmış bir yer…  Bir de normalde Hadis-i şeriflerin ifadesine göre mesela Kur’an’ın her bir harfinin en az on sevabı var. Bu sevap Cuma günleri ve üç aylarda kat kat çoğalır… Mesela, Kadir Gecesi “Bin aydan hayırlıdır. “Hükmüne göre, bin ay, 30 bin gün eder. Yani Kur’an’ın her harfinin o gecede sevabı 30 bin sevap olur. bu bakımdan eğer dikkatli, hassas ve programlı yaşarsak çok büyük mânevî ticaretler ve kârlar elde etmiş oluruz.
“Vereceğimiz iftarların da bir programını yapalım. Yani Müslüman dostlarımız, gayr-i Müslim komşu ve arkadaşlarımızdan hangi tarihte kimleri çağıracağız diye bir program yapalım. Ayrıca oğullarımıza ve kızlarımıza, ‘Arkadaşlarınızı iftara davet edin… Sadece Müslümanları değil, gayr-i Müslim olanları da davet edin.’  diyelim ve ona göre program yapalım…  Yani iftar yemeklerimiz ‘körler-sağırlar birbirini ağırlar’  şeklinde olmasın… Unutmayalım din kardeşlerimizi davet sünnet ise, insan kardeşlerimizi davetlere çağırmak farz hükmündedir. Yüz sünnet, bir farzın yerini tutmaz. 
“Katılacağımız mukabeleleri de programlayalım. Disiplin altına almazsak, nefsimiz ve şeytanımız tembelliğe atar ve Ramazan manevî ticaretinden, lütuf ve bereketinden mahrum kalırız.
“Kılacağımız teravihleri de programlayalım. Mümkünse hatimle kılınanları tercih edelim ve tembellik yapmadan disiplin içinde katılalım. Çünkü Ramazanda Kur’an okumak ve dinlemek çok sevap bilhassa Kur’an’ı namazda okumak ve dinlemek daha çok sevaptır.
“Okuyacağımız Kur’anları ve istiğfarları da programlayalım ve titizlikle yaptığımız  programları da takip edelim. 
“Organize edilecek diyalog iftarlarına da katılma programlarımızı da yapalım.
“Tatillerimizi, izinlerimizi mümkünse  Ramazanlara denk getirsek…”  Bunu da ta baştan program altına alsak… 
“Ramazan ve bayram tebriklerimiz için baştan isimleri tesbit etsek. (Aslında bizim bir eş-dost isim listemiz olsa… Bunu şunun için söylüyorum. Sünnet düğünleri ve evlilik düğünlerinde maalesef  bazan en yakınlarımızı bile unutabiliyoruz. Küskünlükler bile olabiliyor. Ama önceden böyle bir tesbit olunca insan unutmamış olur. Hastalıkları ve  sıkıntıları olanlar için hatta birbirimize  imanla kabre girme vs…  için dua edeceğimiz bir listemizde olmalı. Elbette bütün müminler için ‘Ve’l-müminûne ve’l-müminat…  Ve’l-müslimûne ve’l-Müslimat diye okuduğumuz umumî dualarda toptan söyleyişlerimiz var ama Üstad Hazretleri isim isim duaya çok önem veriyordu ve bu  şekilde  duaların taahhütlü mektup gibi direk adrese teslim olduğunu söylüyordu. Kendisi teheccüde kalkınca, namazdan sonra beş metre uzunluğundaki listeyi yani peygamberler, veliler ve dost, taraftar, sempatizanları listeye alıp ismen dua ediyordu… Tabii zamanla ezberinde olduğundan listeden okumasına gerek kalmadan böyle uzun uzun dua ediyordu. M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin İslamî cemaatleri ezberden isim isim duasında saydığına kaç defa şahit olduk. Yani insanın yirmi çocuğu olsa mesela saymakta zorlanabilir. Ama Hocaefendi bunları takır takır hiç duraklamadan saydığını gördük. Demek ki, bütün dualarında ismen bunlara dua ediyor ki, hiç teklemiyor ve hiç duraklamıyor. A.A.)
Cuma namazından sonra İsmail Hocamızı bu hatırlatmalarından dolayı tebrik ve teşekkür ettim. Sonra o bana Tütün hakkında yazılmış bir kitap gösterdi, kısaca ondan da bahsetmek istiyorum: 
Kitabın kapağında: Ahmed er-Rûmî el-Akhisarî (Giriş ve notlar…  Yahya Miçhot) yazıyor. Kitabın ismi “Tütün İçmek Haram mıdır?”  Bir Osmanlı Risalesi.
Kitabın yazarı, Kıbrıs’ta doğan, adanın fethi (1570-1573) sonrasında, henüz  çok yaşta Müslüman olan Hanefî âlimi Akhisarlı diye bilinen Ahmed er-Rumî’dir. O tarihlerde tütünün aklî, ilmî ve dînî yönden zararlarını tesbit edip isabetli değerlendirmeler yaptıktan sonra haram olduğuna kanaat getiriyor ve yasaklanmasını istiyor. Bu arada İngilizlerin  zararlarını tesbit  edip sigarayı, tütünü İngiltere’de yasakladıktan sonra,  İslâm ülkelerinde yaygınlaşmasını istediklerini  de  tesbit  ederek, kendi kanaatına kuvvet kazandırıyor…

05 Mart 2024 12:50
DİĞER HABERLER