[ Analiz ] Dijital Evrende Yeni Fırsatlar

Son yıllarda Whatsapp, sosyal medya ve Uber gibi uygulamaların gündelik hayatta vazgeçilmez olmasıyla birlikte yazılım endüstrisi büyük bir değişim geçirdi ve bu değişim hala devam ediyor.
KAMİL ERGİN /Sao Paulo - Brezilya 

Son günlerde çevremde kiminle konuşsam bir yazılım kursu aldığını duyuyorum. Bir 'tester' olma hayali ve furyasıdır ki almış başını gidiyor. Tester, bir ticari yazılımı uygulama safhasına geçmeden önce testlerden geçiren ve hatalarını ayıklayan kişi demek. Normal zamanda bilgisayar okur yazarlığı olmayan kişilerin böyle iddialı bir sahada ilerleme kaydettiğini görmek beni mutlu ediyor.

Bugün dünyayı yönetenler, şüphesiz yazılım sektörüne hâkim olanlar. Orta ölçekli bir teknoloji şirketinin kasasında olan nakit para, birçok ülkenin yıllık bütçesinden daha fazla. Google, Facebook, Amazon ve Apple gibi birkaç dev teknoloji şirketinin toplam değeri, bugün Avrupa'da bulunan tüm şirketlerin piyasa değerini geçti. Sadece Apple, 2 trilyon dolara ulaşan piyasa değeriyle Borsa İstanbul’daki tüm şirketleri, -yani içinde Koç, Sabancı, Doğan gibi holdinglerin de bulunduğu piyasa değeri 200 milyar dolar olan yaklaşık 500 Türk şirketini- 10 defa satın alabiliyor. Tek bir ticari otosu olmayan Uber, dünyanın en büyük taşıma organizasyonunu yapıyor. Aynı şekilde tek bir odası olmayan AirBnb, dünyanın en büyük konaklama hizmetini veriyor. Bugün, seçim kazanmak isteyen herhangi bir siyasetçi, sosyal ağları etkili şekilde kullanmak zorunda. Herhangi bir restoran pizza satabilmek için DoorDash, iFood, Yemek Sepeti gibi uygulamalara, bir şarkıcı albüm yapabilmek için Spotify ve YouTube gibi platformlara katılmak zorunda. Dijital dönüşüm, herkesi ve her şeyi içine alan ve giderek büyüyen bir çember halinde yolculuğuna devam ediyor. 

Peki bu başarının ve büyümenin ardındaki sır ne? Teknoloji şirketlerini, ülkelerden, ordulardan ve hatta paradan daha güçlü kılan olgu ne? İnsanların hayata bakışını ve yaşam tarzını kökten değiştiren dijital dönüşümün perde arkasındaki dinamik nasıl işliyor? Bu soruların cevabı, kısaca "Agile Manifestosunda" yatıyor.

Yazılım endüstrisinde başarılı bir grup temsilci, 2001 yılının kış aylarında hem eğlenmek hem de sosyalleşmek için Amerika'daki bir kayak merkezinde bir araya geldiler. Agile fikri, bu toplantıdaki katılımcıların “Bizi başarılı yapan şeyler neler?” diye kendilerine sormasıyla ortaya çıktı. Bu soruya cevap olarak 4 maddeden oluşan Agile Manifestosunu ve 12 çalışma prensibini yayınladılar.
"Bizler, daha iyi yazılım geliştirmek için şunlara odaklanacağız:
1- Süreçler ve araçlardan ziyade bireyler ve etkileşimlere
2- Kapsamlı dokümantasyondan ziyade çalışan yazılıma
3- Sözleşme pazarlıklarından ziyade müşteri ile iş birliğine
4- Bir plana bağlı kalmaktan ziyade değişime karşılık vermeye

Özetle, sol taraftaki maddelerin değerini kabul etmekle birlikte, sağ taraftaki maddeleri daha değerli bulmaktayız."

Agile, kelime anlamı olarak 'çevik' demek. Bu modelin hedeflediği şey, bir projeyi geliştirmek için gereken süreçleri tek ve büyük bir faz olarak değerlendirmek yerine; küçük, anlaşılabilir ve yönetilebilir parçalara ayırıp, her adımı test edilmiş, tutarlı, güvenli, hedef odaklı, esnek (yeni ihtiyaçlara göre hızla uyarlanabilir), sürdürülebilir (değişkenlere bağlı olmadan kendi varlığını devam ettiren), erişilebilir (düşük maliyetli ve herkes tarafından ulaşılabilir), hızlı ve güçlü bir şekilde hedefe ulaştırmak.

Bu modeli takip eden firmalar, kısa sürede piyasaya uyum sağladıklarını, rakiplerine nazaran bilgiye daha hızlı ulaştıklarını, iş memnuniyetine dayalı çalışma verimliliğinin arttığını, sürekli güncel kaldıklarını, ar-ge ve yatırım maliyetlerinin azaldığını, yönetici ve geliştirici kadrosu arasında uyum ve entegrasyonu sağladıklarını, sistemlerin otomatize edilerek insan kaynaklı hataların minimize edildiğini fark ettiler. 

Agile Manifestosunun bir ürünü olarak, çok katmanlı ve devasa şirketlerde, karmaşık sistem ve projelerin yönetimini ve geliştirilmesini mümkün kılan 'DevOps işletme kültürü' ortaya çıktı. Microsoft, DevOps kültürünü "değer üretmek için bir araya gelen kişiler, süreçler ve teknolojiler bütünü" olarak tanımlıyor ve ardından şu değerlendirmeyi yapıyor: “DevOps yöntemlerini benimsemek, süreçleri teknolojiyle otomatikleştirip iyileştirse de her şey kuruluşun içindeki kültür ve bu kültürün bir parçası olan insanlarla başlıyor. Bir DevOps kültürünün geliştirilmesi, insanların çalışma ve iş birliği yapma biçiminde kapsamlı değişiklikler gerektirir. Kuruluşlar ancak kendilerini bir DevOps kültürüne adadığında yüksek performanslı ekiplerin gelişmesi için elverişli bir ortam oluşturabilir."

Konuyu biraz açarsak DevOps, şablonculuğu terk eden, yeni fikirlere açık, takım çalışmasını destekleyen, grup içi iletişime önem veren, özgür ve stressiz bir çalışma ortamında, nitelikli elemanların fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılayarak onları saf üretim ve verimliliğe şartlayan, hiçbir fikri ve emeği israf etmeyen, yenilikçi bir çalışma anlayışı. Konuyla ilgili Google gibi firmalarda sunulan sıra dışı çalışma ortamları ve şartlarını örnek gösterebiliriz.

Agile prensipleri 2001 yılından itibaren yazılım sektöründe uygulanmaya başlandı. Küçük ölçekteki projelerde başarılı sonuçlar elde edildikçe insanlar bu kez “Acaba bu yöntemi büyük projelerde uygulayabilir miyiz?” diye sormaya başladılar. 

Bu durum Lean Startup (Sade Başlangıç) ve Design Thinking (Tasarım Odaklı Düşünce) gibi kavramları hayatımıza soktu. Bu kavramları anlamak için, Tony Hsieh'un kurucusu olduğu 'Zappos' adlı sanal ayakkabı mağazasını örnek alalım. Zappos, hiçbir atölye üretimi yapmadan yalnızca ayakkabı firmalarına aracılık yaparak yıllık 3 milyar dolar ciro yapan bir e-ticaret sitesi. Bu yönüyle günümüzdeki çöpçatan uygulamaların tarihteki ilk örneklerinden.

 Zappos fikri ortaya atıldığında insanların çevrimiçi ayakkabı satın almak isteyip istemediğini kimse bilmiyordu. Bunun için tam teşekküllü bir altyapı kurmak yerine öncelikle basit bir web sitesi oluşturdular ve sipariş alıp alamayacaklarına baktılar. İlk siparişi aldıklarında, bir ayakkabı mağazasına gidip sipariş edilen ayakkabıyı satın alarak müşteriye gönderdiler. (Sade Başlangıç) Fikirlerinin başarılı olduğunu gördüklerinde altyapıyı geliştirmeye başladılar. Bu fikir ve elde edilen sonuç, yeni bir iş modeli ve “tasarım odaklı düşünceyi” doğurdu.
Tüm bu süreçler ve metodolojiler değiştikçe yazılım endüstrisi de bu yapbozun bir parçası olduğunu anladı. Böylece, fikir ve proje üretirken, çalışan motivasyonu, büyüme planları, psikolojik durumlar ve bunun gibi birçok soft konuyu daha düşünmek zorunda olduğumuz anlaşıldı.

Son yıllarda Whatsapp, sosyal medya ve Uber gibi uygulamaların gündelik hayatta vazgeçilmez olmasıyla birlikte yazılım endüstrisi büyük bir değişim geçirdi ve bu değişim hala devam ediyor. Ortaya çıkan her yeni uygulama, adeta matruşka bebek gibi, daha kapsayıcı bir uygulama yapılmasına zemin hazırlıyor. Bugün, makina öğrenmesi, yapay zekâ ve büyük veri gibi bileşenler, daha iyi sonuçlar almaya, daha doğru ilerleme kaydetmeye, sorunları daha hızlı ve güvenilir biçimde çözmeye çalışıyor. Bunun için de geliştirdiğimiz yazılımın yaşam döngüsünü kavrayabilmek ve süreçlere hâkim olmak büyük önem arz ediyor.

20. yüzyıl fizik çağıyken 21. yüzyıl bilişim çağı oldu. Bu devirde yazılımcılar, adeta birer sihirbaz gibi dokundukları her nesneyi bir başka şeye dönüştürüyor, girdikleri her alanda kuralları yeniden yazıyorlar.

Yazılımcılar zeki insanlar veya yazılım, insanları zekileştiriyor. Gerçek şu ki, topluca yazılıma yöneldiğimiz şu günlerde, farklı ülkelerde yeniden hayata tutunmaya çalışan insanların mücadelesine yazılımcılar büyük katkı sağlayabilir.

Kıssadan hisse almak isteyenlere de Agile Manifestosunu kendi sahasında pratik etmek düşer.

Linkler

Agile Manifesto
https://agilemanifesto.org/iso/tr/manifesto.html

DevOps Nedir?
https://azure.microsoft.com/tr-tr/overview/what-is-devops/#overview

Google çalışanlarına sunduğu olanaklar
https://www.posta.com.tr/iste-google-in-calisanlarina-sundugu-olanaklar-haber-fotograf-1312422-1
06 Kasım 2020 15:19
DİĞER HABERLER