Süveyş kanalında karaya oturan devasa yük gemisi ve kurtarma operasyonu, içerdiği semboller yönüyle tam da böyle bir hikayenin konusu.
KAMİL ERGİN- SAMANYOLUHABER.COM
Trajedi filmlerinin ortak özelliği, hayat olağan şekilde akarken beklenmedik bir olayla kırılma anı yaşanır ve filmin kahramanı, verdiği mücadele ile hayatı tekrar stabil hale getirmeye çalışır. Süveyş kanalında karaya oturan devasa yük gemisi ve kurtarma operasyonu, içerdiği semboller yönüyle tam da böyle bir hikayenin konusu.
Kanalın hikayesi
Süveyş kanalı, Mısır için tarihi ve stratejik bir öneme sahip. Kanal, mazisi itibariyle doğu-batı ilişkileri, süper güçlerin iktidar mücadelesi ve ticaret yollarını kontrol altında tutmak için denizler üzerinde egemen olma arzusunun gelip düğümlendiği bir sembol.
Özetle, Mısır başkanı Nasır, egemen bir devlet olmalarına rağmen kanal üzerindeki batı kontrolünü kırmak için bir takım adımlar atar. İngiltere ve Fransa, körfez ülkelerinden aldığı petrolün güvenliğini garanti altına almak için buna bir tepki olarak Mısır’a savaş açar. Bölgede yeni bir aktör olarak filizlenen İsrail, krizi fırsata çevirir ve savaşın taşeronu olur. Mısır, baskılardan kurtulmak için Sovyetler Birliği ile yakınlaşır. Mısır’ı doğu bloğuna kaptırmak istemeyen ABD konuya taraf olur ve ona destek çıkar. Neticede Sovyetler dünyaya nükleer tehdit salar, ABD yumruğunu masaya koyar, Avrupa kanaldan elini çeker, Mısır tam bağımsız olur, İsrail hedefine ulaşır ve hayat yeniden normale döner.
Kanalı tıkayan geminin tarihi perspektiften hatırlattıkları bunlar iken dünya şimdi kurtarma operasyonuna kilitlendi. Dünya ticaretinin önemli bileşenlerinden biri olan kanalın uzun süre kapalı kalmasının küresel ticaret açısından ciddi sonuçlar doğurabileceği ifade ediliyor. Daha şimdiden petrol fiyatlarını yükselten ve deniz trafiğini felç eden hadisenin yarattığı kaos büyürken krizden çıkışın haftalar sürebileceği söyleniyor.
Su bükücüler iş başında
Devasa geminin önünde karınca kadar kalan ve toprağı eşeleyen greyder, kanal kriziyle ilgili ikonik bir resme dönüştü. Çamura ve kuma saplanan gemiye manevra alanı açmak için su altında ve geminin etrafında çalışmalar yürütülüyor. Römorklarla çekilirken diğer yandan yükü boşaltılarak 220 bin tonluk gemi hareket ettirilmeye çalışılıyor.
Kazanın yaşandığı yer ve geminin büyüklüğü göz önüne alındığında daha önce tecrübe edilmemiş bir vaka ile karşı karşıyayız. Bu kadar önemli bir kurtarma operasyonunu kim yönetiyor diye araştırdığımızda çıkan sonuç hiç de şaşırtıcı değil: Hollanda merkezli bir şirket.
İşin içinde kanal varsa elbette Hollandalıları yadetmemek olmaz. Zira, bu küçük ama etkili ülkeye yolu düşenler bilir ki Hollanda’nın şehirleri kanallardan oluşur. Deniz seviyesinin altında bir ülke inşa ederek suya yön vermek, denizi terbiye edip nimetlerinden istifade etmek, kıyıları vuran azgın dalgaları alıp onları üzerinde ördekler yüzen su kanallarına dönüştürmek Hollandalıların işi. Yani, bir bakıma onları ‘su bükücüler’ veya ‘suyun efendileri’ olarak tasvir etmek abartı olmaz.
Kurtarma çalışmalarını yürüten şirketin CEO'su Peter Berdowski, şu anda kumun üzerinde muazzam bir ağırlığın bulunduğunu ve bu nedenle kazma, çekme ve ağırlığın hafifletilmesinden oluşan ortak bir yöntem denenmesi gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca, konteynerlerin oldukça yüksek bir noktaya kadar istiflenmiş olması nedeniyle yüzer vinçler kullanılarak boşaltılması da zor olabilir. Geminin yakıtının boşaltılması daha kolay bir seçenek gibi görünse de bunun tek başına ağırlığın istenilen düzeye indirilmesine yeterli olup olmayacağı bilinmiyor.
BBC’ye konuşan denizcilik tarihi uzmanı Dr. Sal Mercogliano’ya göre ise yaşanabilecek en kötü senaryo, kurtarma operasyonunda geminin ortadan ikiye bölünmesi. "Büyük, yüzer vinçler getirmeniz gerekir. Ancak şu anda ne yapacak olursanız olun, geminin dengesini hesaplamanız gerekiyor. En kötü olasılık, ağırlığın eşit dağılmaması nedeniyle geminin ikiye bölünmesidir" diyor profesör. Yani ince işçilik istiyor.
Gelelim 15 Temmuz’a
Gelin şimdi hep birlikte Türkiye’nin geldiği durumu kanal imgesi üzerinden anlamaya çalışalım. Türkiye, mevcut haliyle Süveyş kanalında karaya oturan bu devasa gemiye benziyor. Üzerinde 80 milyon yolcusuyla 15 Temmuz 2016’da karaya oturdu ve halen kurtarılmayı bekliyor. Geminin kaptanı, güvertede bulunan bir grubu kazadan sorumlu ilan etti ve tüm yolcuların bu grubu linç etmesini sağladı. Böylelikle kendisi hiçbir sorumluluk üstlenmezken bu vesileyle gemiye el koydu. Diğerleri ise geminin tekrar nasıl yüzdürüleceğinden ziyade kazadan kimin sorumlu olduğu tartışmasına odaklandı.
O günden bu yana o geminin altından çok sular aktı ve Türkiye daha derin bir bataklığa saplandı. Mağduriyetler gün be gün artarken aklı selim düşüncenin galip geleceğine ve ülkenin normale döneceğine dair beklentiler giderek azalıyor. Umudunu yitiren sınıf sınıf yolcular, gemiyi birer birer terkediyor. Üzerinde yaşayan veya kendini oraya ait hisseden herkesin bu gemiyi kurtarmak adına adalet ve insan hakları zemininde buluşması gerekiyor. Aksi halde yapılan boş tartışmaların gemiyi hareket ettirme adına ılık bir meltem esintisi kadar dahi etkisi olmayacaktır.
Arşimet ve suda yüzen cisimler
Arşimet, teorik matematiğin en değerli konu olduğuna inanıyor ve ülkesinde bir mucit olarak tanınıyordu. Sicilya Kralı Hierro'nun Mısır Kralı Ptolemy için yaptırdığı ancak bir türlü denizle buluşturamadığı gemiyi kızaktan indirebilmek için küçük bir hareketle büyük ağırlıkları yerinden oynatabilen manivela düzeneğini kurmuş. “Bana bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım” sözü de buradan hareketle söylenmiş. Arşimet’in diğer önemli keşfi ise suyun kaldırma kuvveti. Suya atılan bir taşın kendi kütlesine eşit bir batmazlık kuvveti ile yukarıya itildiğini anlayıp bunu formüle dökmüş. Arşimet vidası ve hidrostatikle ilgili diğer temel kanunlar da cabası. Arşimet, suyla ve fizikle ilgili tüm çalışmalarını ‘Yüzen Cisimler’ isimli bir kitapta toplamış.
Konuya dönücek olursak, biri Süveyş Kanalı, diğeri doğuyla batının kesişim noktasında karaya oturmuş bu iki büyük kütleyi yeniden hareket ettirmek için Arşimet prensiplerinden faydalanmak gerekiyor. Gemisi karaya oturan tüm gruplar veya bireyler de kendi kurtarma operasyonunu yönetmekten sorumlu. Zira hatırlayalım; filmin ana karakteri yerine kimi koyarsak koyalım, günün sonunda herkesin ortak arzusu yeniden stabil bir hayata kavuşmak olacaktır.