Aile İşletmeleri, bireysel girişimcilik ruhları güçlü ve genellikle piyasa ortamında yetişen, halk tabiri ile ‘alaylı’ diye adlandırılan kişilerce kurulan işletmelerdir.
Aile işletmelerinin kurumsallaştırılması
DR. ÖMER ÖZDEMİR | Samanyoluhaber
Aile İşletmeleri, bireysel girişimcilik ruhları güçlü ve genellikle piyasa ortamında yetişen, halk tabiri ile ‘alaylı’ diye adlandırılan kişilerce kurulan işletmelerdir.
Ailesinin geçimini ve finansal bağımsızlığını sağlamak, ailesinin ve kendisinin planlarını gerçekleştirmek, emeklilik döneminde rahat yaşama adına varlık biriktirmek, çocuklarına fırsat oluşturmak, aile mirasını ve adını ebedileştirmek, topluma katma değer sağlamak gibi hususlar Aile İşletmelerinin kurulması için girişimcileri motive eden hususların başında gelir.
Aile İşletmeleri, piyasada ve işin mutfağında yetişmiş olmanın verdiği avantajla ‘İşin inceliklerini bilen’, ‘Her işe kendisi yetişmeye çalışan’ kişiler tarafından kurulan işletmeler olduğundan az bir sermaye ve düşük bir maliyetle kurulurlar. Kuruluş dönemi adeta ‘Tencerede pişirilip kapağında yendiği’ dönemdir.
Ancak zamanla işin ölçeğinin büyümesi işletmede daha fazla sermaye ve iş gücü ihtiyacını doğurur. Kuruluş aşamasındaki birden fazla işin sorumluluğunu üstlenen birkaç kişi artık yetemez, siparişler yetiştirilemez, verilen sözler tutulamaz, zamanında yapılması gereken ödemeler gerçekleştirilemez, piyasa, çevresel gelişmeler/değişimler ve rakipler takip edilemez hale gelir. Artık her işi girişimcinin kendisinin veya genellikle aile üyelerinden oluşan az sayıdaki çalışanın yapması yerine işletmeye yeni çalışanlar alınarak onların eliyle yaptırma ihtiyaç ve mecburiyeti ortaya çıkar.
Yönetme erkini başkalarıyla paylaşma, yeni koşullarla yol yürüme ve iş yapma zamanı gelmiştir artık.
Ne var ki bazı kurucular zamanla büyüyen işletmelerinde, küçük ölçekli işletmelerinde elde ettikleri başarılı çalışmalarını şartların değişmesine rağmen hala aynı strateji ve taktiklerle yakalama yanılgısı içinde kalabilmekte, ortaya bir eser koymanın verdiği özgüven ile tek başlarına mücadele ederek bütün zorlukları aşabilme enerjisini kendilerinde görebilmektedirler. Halbuki çıkılan bu uzun yolculukta şartlar hem ağır hem de anbean günbegün değişmektedir. Bediüzzaman’ın ‘‘Eski hâl muhal; ya yeni hâl veya izmihlâl...’’ veciz ifadesiyle anlam bulan bu durum ondan yüzyıllar öncesinde de Mevlana Celaleddin Rumi’nin,
‘‘Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...’’
mısralarında vurgulanmıştır. Mevlana’nın bu dizelerini Sezen Aksu da ‘‘Işık Doğudan Yükselir’’ adlı albümünde ‘‘Yeniliğe Doğru’’ adlı şarkısında enfes yorumlamıştır.
İstatistiki veriler, dünyadaki tüm işletmelere göre oranı %70 olan Aile İşletmelerinin %15 gibi önemli bir kısmının ilk 5 yıl içinde kapanmak zorunda kaldığını belirtmektedir. Dünyadaki kapanan Aile İşletmelerinin ortalama ömürleri ise 25 yıldır. Ancak bunların çoğu küçük ve kurumsallaşamamış işletmeler olup daha henüz bir nesilden diğer nesile bile geçme şansı bulamadan dağılıp gidenlerdir. Ömürleri "Kelebek Ömrü" gibi adeta bir günlüktür.
Ayrıca yapılan araştırma sonuçlarına göre de Aile İşletmelerinin ikinci kuşağa devrinin % 30, üçüncü kuşağa devrinin %10 nispetinde olduğu görülür. Kurumsallaşan ve üçüncü kuşağa geçmeyi başaran Aile İşletmelerinin ise sürdürülebilirliklerini sağladığı ve istisnai sebeplerin dışında hayatlarını kaybetmedikleri, dünyadaki en büyük ve başarılı işletmelerin neredeyse yarısına yakınını da Aile İşletmelerinin oluşturduğu görülür. Kuruluşları yüzyıllar öncesine dayanan Aile işletmelerinin varlıkları da göz ardı edilmemelidir.
Aile İşletmelerinin genelinde görülen kurucu/kişi bazlı yapı, kararların profesyonel yönetim ilkelerine göre değil, genellikle aile içi ilişki ve dengeler gözetilerek, duygular karıştırılarak, aile içi çıkar çatışmalarının etkisinde kalınarak alınması, organizasyon yapısının olmayışı gibi hususlar Aile İşletmelerinin bir kurum özelliği taşımasına mani olmaktadır. ‘‘Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık’’, ‘‘Kendi evladım, atsam atamam, satsam satamam’’, ‘‘Ben de arada kaldım.....’’ sözleri karar verme güçlüğü içerisinde kalan insanlardan sıkça işitilen serzeniş cümleleridir.
Bu güçlüklerle başa çıkmanın ve işletmenin ömrünü uzatmanın en kalıcı çözümü Kurumsallaşma’dır.
Kurumsallaşma ise, işletmenin amaçlarına uygun bir organizasyon yapısının ve bölümlerinin oluşturulması, bölümler arasında haber ve veri akışının tesis edilmesi, buna göre iç yönetmeliklerin hazırlanması, iş ve görev tanımlarının tek tek yazılı olarak belirtilip görevlilerin gerekli güç ve yetkiyle donatılması, kararların kararlardan etkilenen bölümlerdeki ilgili kişilerle ortak alınması, açık, şeffaf, kontrol edilebilir ve hesap verilebilir bir ortam oluşturularak işletmenin profesyonel yönetime geçmesi demektir.
Bir Aile İşletmesinin kurumsallaştırılması normal bir işletmenin kurumsallaştırılmasından daha karmaşıktır. Çünkü,
Aile İşletmesinin Kurumsallaştırılması = İşletmenin Kurumsallaştırılması + Ailenin Kurumsallaştırılması + İş ile Aile İlişkisinin Kurumsallaştırılması demektir.
İşletmenin Kurumsallaştırılması bir önceki yazımda da değindiğim gibi, organizasyon yapısının oluşturulması, işletmenin işleyişi, yönetilmesi ve sürdürülebilirliği ile ilgilidir.
Realitelerden çok duyguların baskın olduğu Ailenin Kurumsallaştırılması ise, ana hatlarıyla;
-Aile bireylerinin geleceklerinin planlanması, bugün, yarın ve gelecekte hangi pozisyonlarda olacaklarını belirleyen yapının oluşturulması ve yazılı hale getirilmesi,
-Oluşturulan plana göre eğitim ve kariyer planlamalarının yapılması,
-Aile içi çalışma sistematiğinin oluşturulması ve oluşturulan sisteme göre de Aile ile İşletme Yönetimi arasındaki ilişkilerin belirlenmesi,
-Hissedar sözleşmesinin hazırlanması ve devir planlarının yapılması demektir.
Burada da atılacak ilk adım Aile Konseyinin ve Konseyin işleyişinin kurallı hale gelmesini sağlayacak Aile Anayasasının oluşturulması olacaktır.
Ancak kurumsallaşmanın başarısı sistemin doğru bir şekilde kurulmasına bağlıdır.
Bu bağlamda işletmenin içinde bulunduğu kültürel yapının, çevre şartlarının dikkate alınarak yapılması önem arz etmektedir.
Kurumsallaşma, ‘eş-dost tavsiyesi’ ve ‘kulaktan dolma bilgiler’ veya ‘el yordamıyla’ yapılabilecek bir çalışma değildir.
Kurumsallaşma hayelleri ile yola çıkan, fakat doğru sistemin kurulamaması sonucunda yolun ortasında ne yapacağını şaşırmış, eski sistemsiz sistemini mumla arayan, kaybolup gitme tehdidi içerisinde kalan ve yok olma riski taşıyan birçok işletme vardır.
Bir sonraki yazımın hedefi;
-Kurucunun adını yüzyılar sonrasına taşıyacak olan Aile İşletmelerini kurumsallaştırma süreci ve aşamaları nelerdir?
-Önündeki engeller neler ve bunları aşma yöntemeleri nasıldır?
-Aile konseyi kimlerden oluşmalı, Aile Anayasası neleri kapsamalıdır?
-Sonraki kuşağın hazırlanması ve duyarsızlığının çözülmesi nasıl olmalıdır?
-Nesil geçiş sıkıntıları ve çözüm yolları nelerdir?
gibi sorulara cevap aramak olacaktır...