'Bugün bize düşen vazife, “Hizmet’in gündemi”ne sımsıkı sarılmak ve “bünyan-ı marsus” gibi omuz omuza vermek…'
FARUK MERCAN - SAMANYOLUHABER.COM
Bugün toprağa düşenler, yarının varisleri…
Tarih kitapları naklediyor.
Sultan Alparslan, Ceyhun nehri üzerine köprü kurup 200 bin askerle Maveraünnehir’e geçer.
Askerleri, bir kale koruyucusunu yakalayıp huzuruna getirirler.
Bu kişi elleri, ayakları bağlanarak öldürüleceği sırada, “Benim gibi bir yiğit böyle mi öldürülür?” diye bağırarak Sultan Alparslan’a sataşır.
Alparslan, öfkelenerek “Bırakın bunu” der ve yayını eline alır. Sultan ona bir ok atar, ama vuramaz. Halbuki o zamana kadar attığı okun hedefini vurmaması görülmemiştir.
Serbest haldeki kale koruyucusu Sultan Alparslan’ın üzerine sıçrar. Sultan tahtından inerken yüzüstü düşünce Sultan’ın üzerine çökerek çizmesinin içine sakladığı hançerle ağır yaralar.
Askerler üzerine hücum edip bu suikastciyi öldürürler. Sultan Alparslan, yaralı olarak kalkıp çadırına gittiğinde şunları söyler:
“Her ne zaman düşman üzerine azmetsem Allah’tan yardım isterdim. Dün bir tepe üzerine çıktığımda askerimin çokluğundan, ordumun ağırlığından dolayı bana, ayağımın altındaki dağ çalkalanıyor gibi geldi. Kuvvete mağrur oldum. Kendi kendime, ben dünyanın padişahıyım, bana kim galebe edebilir dedim. Bugun Cenab-ı Hak, aciz bir kulu ile beni aciz kıldı…”
Bu yaranın etkisiyle dört gün sonra, 42 yaşında vefat eder.
Malazgirt Fatihi, Büyük Selçuklu hükümdarı Alparslan vefat edince yerine oğlu Melikşah gecer.
Alparslan’ın veziri Nizamülmülk ve tahta oturan Melikşah’ın idaresinde Büyük Selcuklu devletinin şanı yükselmeye devam eder.
Evet Büyük Selçuklu hükümdarı huzuruna getirilmiş bir esirin, bu şekilde hançerli saldırısına uğruyor ve dünyaya bu sözlerle veda ediyor.
Ama bu muazzam iman ve teslimiyetle Büyük Selcuklu Devleti zaafa düşmüyor. Meliksah, Nizamülmülk, İmam Gazali ve Nizamiye Medreseleri ile altın bir çağ yaşanıyor.
Hadisenin görünüşüne bakarsanız, Sultan Alparslan bir suikastçinin tuzağı ve tahriki ile karşı karşıya kalmış, etrafindakiler daha dikkatli ve tedbirli davransalar hadise yaşanmayacak.
Ama bir de kaderin planı var ve Sultan Alparslan, başına gelen bu hadiseye en doğru teşhisi koyacak feraset, iman ve teslimiyete sahip…
İşte bu damar, Büyük Selcuklu devletini yüceltmeye devam ediyor.
Günümüze gelelim.
Bugun, başına gelen musibeti Sultan Alparslan gibi teslimiyetle kabul eden, içine çekildiği tuzaklara, maruz kaldığı hilelere “Kaderin de bir planı var, bize şimdi boyun eğmek ve teslim olmak düşer” diyen nice yiğitler var.
Atıldığı zindanda bayram günleri hariç tüm zamanını oruç ve ibadetle geçiren, “Bana bu günleri lutfettiği için Rabbime hamdolsun” diyen nice yiğitler var…
Kimileri toprağa düştü, yedi başak olmak üzere, kimileri işkence ve akıl almaz zulüm tezgahlarından geçti.
Kerbela günleri yaşandı yeniden, bazılarını Hazret-i Hüseyin’in varisleri mertebesine yükselten…
Bu dönem yaşanan mezalimi, dünyevi ölçüler içinde tasvir etmeye gücümüz yetmiyor.
Ama bir şeye kesin inancımız var.
Kaderin de bir planı olduğuna inanıyoruz.
Tarih boyunca bu damar şan ve şerefle yoluna devam etmiş, tuzaklar ve hileler uzun vadede muvaffak olamamıştır. Bu öyle bir damar ki, Alparslan toprağa düşer; Melikşah’ı, İmam Gazali’yi başak verir.
İstikbalin varisi nesiller işte bu damarı temsil decekler, bu damar üzerinden yükselecekler.
Bugün bize düşen vazife, “Hizmet’in gündemi”ne sımsıkı sarılmak ve “bünyan-ı marsus” gibi omuz omuza vermek…
Aktif sabırla, gelecek nesillerin destanlaştıracakları kahramanlıklarla şimdiden bu imtihanı geçenlere imreniyor; onlarla beraber olmayı Allah’tan diliyoruz.