“Şimdi İslâmî terbiyeden ve uhrevî amellerden en kıymetli ve en lüzumlu esas, ihlastır. Bu çeşit şefkatli kahramanlıkta o hakikî ihlas bulunuyor.
SAFVET SENİH- SAMANYOLUHABER.COM
Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: “Evet, insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi validesidir. Bu münasebetle ben kendi şahsımda kat’î ve daima hissettiğim bu mânâyı beyan ediyorum: Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zâtlardan ders aldığım halde kasem ediyorum ki; en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki; o dersler fıtratımda, âdeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sâir derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini, aynen görüyorum. Demek bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma, merhum validemin ders ve telkinatını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatlar içinde birer çekirdek-i esasiye müşâhede ediyorum.
“Bu cümleden olarak: Meslek ve meşrebimin dört esasından en mühimi olan ŞEFKAT etmek ve Risale-i Nur’un da en büyük hakikati olan acımak ve merhamet etmeyi, o validemin şefkatli fiil ve halinden ve o mânevî derslerinden aldığımı yakinen görüyorum.
“Evet, kadınlar, şefkat cihetiyle bu kahramanlıklarını hiçbir ücret ve hiçbir mukabele istemeyerek, hiçbir şahsî fayda, hiçbir gösteriş mânâsı olmayarak ruhlarını fedâ ederler. O şefkatin küçücük bir numunesini taşıyan bir tavuğun, yavrusunu kurtarmak için arslana saldırması ve ruhunu feda etmesi, bu gerçeği isbat ediyor.
“Şimdi İslâmî terbiyeden ve uhrevî amellerden en kıymetli ve en lüzumlu esas, ihlastır. Bu çeşit şefkatli kahramanlıkta o hakikî ihlas bulunuyor.
“Eğer bu iki nokta o mübarek tâifede inkişafa başlasa, İslâmî dairede pek büyük bir saadete vesile olur. Halbuki erkeklerin kahramanlıkları mukabelesiz olamıyor; belki yüz cihette mukabele istiyorlar. Hiç olmazsa şan ve şeref istiyorlar. Fakat maatteessüf bîçâre kadınlar tâifesi, zâlim erkeklerin şerlerinden ve tahakkümlerinden kurtulmak için, başka bir tarzda, zaafiyetten ve aczden gelen başka bir nevide riyâkârlığa giriyorlar.
Hz. Meryem’in annesi doğumdan sonra şöyle deyip dua etti: “Rabbim, ona MERYEM ismini verdim. Onu ve soyunu koğulmuş şeytan şerrinden Sana sığınıyor ve ısmarlıyorum.’ Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve Meryem’i güzel bir BİTKİ gibi yetiştirdi ve Zekeriya’nın himaye ve terbiyesine vardı. Zekeriya ne zaman Meryem’in bulunduğu mihraba (hücreye) girse, onun yanında taze bir yiyecek bulurdu.’ ‘Meryem! Bu sana nereden geldi?’ deyince, o da ‘Bu, Allah katındandır!’ derdi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.” ( l-I İmran Suresi, 3/36-37)
Hz. Peygamber Aleyhisselamın gençlere herşeyden evvel ÎMANÎ BİLGİ ÖĞRETTİĞİNİ, İbn-i Mâce’nin rivayetinde açıkca görülmektedir. “Cündeb oğlu Abdullah anlatıyor: ‘Biz bir grup genç Hz. Peygamberin (S.A.S.) yanında idik. Kur’an’ı öğrenmezden önce imanı öğrendik, sonra Kur’an’ı öğrendik. Böylece ona olan imanımız iyice arttı.’
Hz. Peygamber Aleyhisselam: “Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin; Peygamber sevgisi, Ehl-I Beytin sevgisi, Kur’an’ı okuma… Çünkü Kur’an’ın hâfızları, hiçbir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Peygamberler, ve asfiyalarla birlikte Allah’ın gölgeliğindedir.” (Feyzü’l-Kadir)
Elbette imandan sonra en mühim mesele namazdır. Bu hususta Efendimizin (S.A.S.) pek çok tekitli emirleri vardır. Namaz aslında âkil-bâliğ olduktan sonra FARZ’dır ama çocukların alışması için daha erken yaşlarda başlatılması gerekmektedir. Farz olmadığı halde sünnet kabilinden namaz kılan çocuklar reşid olup buluğâ ermeden once vefat ederlerse, Cennet’te büyükler her türlü lezzetten istifade edeceklerdir. Diğer çocuklar hiç ibadet etmedikleri için eğer küçük yaşta ölürlerse, ebedî cennet çocukları olarak kalacaklar.
Orucun da yavaş yavaş eğitimi verilmesi şartıyla büluğ çağından önce tâlim edilmelidir.
Prof. Dr. İbrahim Canan merhum diyor ki: “Çocuklara öğretilen teferruat arasında deccal bilgisi de yer almaktadır. Deccalın zuhuru (istidrac olarak) harika icraatı ve ona karşı Hz. İsa’nın gelişi ve sâireyi anlatan uzun Hadis-i Şerif’in râvilerinden Abdurrahmanü’l-Muharibî, Haidis-i Şerifi rivayet ettikten sonra nihayette: ‘Bu hadisin mahalle mekteplerinde (küttab) çocuklara öğretilmesi için müeddibcilere verilmesi gerekir.’ der.” (İbn-i Mâce, Fiten 33)
Çocuklara ve gençlere seviyelerine göre iman-ı tahkikî dersleri ve Hizmet şuuru verilmelidir. Yani yaşama ve aşk ve şevkinden çok yaşatma gayretleriyle kilitlenmiş, beklentisiz gençler yetiştirmeliyiz. Bilhassa ŞEFKAT KAHRAMANI olanlara himmet etmeliyiz. Her zaman olduğu gibi, günümüzde de onların çoğu zaman erkekleri geçtiklerine şahit olmaktayız. Bu özellikleri hakkaniyet ölçüsünde değerlendirilmelidir…
Muhterem Büyüğümüzün son bir senedir, bu hususlarla ilgili tavsiyelerine kulak verip dikkate alarak, görüşlerimizi ve bu zamana kadar olan eksiklikleri tekrar gözden geçirip en uygun olanı yapmaya gayret etmeliyiz.