Barla Lahikasındaki 127. Mektubu tasdik eden 128 Mektup…
Safvet Senih - Samanyoluhaber.com
Barla Lahikasındaki 127. Mektubu tasdik eden 128 Mektup… Yine Barla’lı be ağabeyimiz diyorlar ki:
Isparta'daki kardeşlerimizin fıkrasındaki dâvâyı isbat eden kuvvetli iki delili gösteriyor.
Re'fet Bey ve Husrev gibi kardeşlerimizin hârika bir surette yağan umumî yağmur içinde Risale-i Nur bereketine hususiyetle baktığına bizim de kanaatımız geliyor. Çünki gözümüzle yağmur hâdisesinin, hususî bir şekilde hizmet-i Kur'ân ve Risale-i Nur'a baktığını iki suretle gördük.
Birinci Suret: Risale-i Nurun vâsıta-i neşri olan üstadımızın câmii, Barla'da seddedildi. Risale-i Nuru yazacak hâriçteki talebelerinin yanına gelmeleri men' edildiği hengâmda kuraklık başladı. Yağmura ihtiyâc-ı şedid oldu. Sonra yağmur başladı, her tarafta yağdı. Yalnız Karaca Ahmed Sultandan itibaren, bir daire içinde kalan Barla mıntıkasına yağmur gelmedi. Üstadımız bundan pek müteessir olarak dua ediyordu. Sonra dedi ki: "Kur'ân'ın hizmetine sed çekildi, bu köydeki mescidimiz kapandı. Bunda bir eser-i itab var ki, yağmur gelmiyor. Öyle ise, mâdem Kur'ân'ın itabı var. "Yâsîn" Sûresini şefaatçı yapıp Kur'ân'ın feyzini ve bereketini isteyeceğiz..."
Üstadımız Muhacir Hafız Ahmed Efendi'ye dedi ki, "Sen kırk bir Yâsîn-i Şerîf oku." Muhacir Hafız Ahmed Efendi bir kamışa okudu. O kamışı suya koydular. Daha yağmur alâmeti görünmezken, ikindi namazı vaktinde Üstadımız daima itimad ettiği bir hâtırasına binâen Muhacir Hafız Ahmed Efendiye söyledi ki, "Yâsînler tılsımı açtı, yağmur gelecek."
Aynı gecede evvelce yağmadığı Barla dairesi içine öyle yağdı ki, üstadımızın odasının altındaki Çoban Ahmed'in bahçesindeki duvar yağmurdan yıkıldı. Halbuki Karaca Ahmet Sultan'ın arkasında ve deniz kenarında balık avlamakla meşgul Şem'î ile arkadaşları bir damla yağmur görmediler.
İşte bu hâdise, kat'iyyen delâlet ediyor ki; o yağmur, hizmet-i Kur'ân'la münasebettardır. O rahmet-i âmme içinde bir hususiyet var ki; Sûre-i Yâsîn anahtar ve şefaatçı olduğu ve yağmur kâfi mikdarda yağdı.
İkinci Sûret: Kuraklık zamanında, yirmi-otuz gün içinde yağmur Barla'ya yağmamışken, Yokuşbaşı Çeşmesi yapıldığı bir zamanda menba'ına yakın Üstadımız ve biz (yani Süleyman, Mustafa Çavuş, Ahmed Çavuş, Abbas Mehmed ve sâir kardeşlerimiz) beraber cemaatla namaz kıldık. Tesbihattan sonra dua için elimizi kaldırdık, üstadımız yağmur duası etti. Kur'ân'ı şefâatçi yaptı. Birden o güneş altında, herbirimizin ellerine yedi-sekiz damla yağmur düştü. Elimizi indirdik, yağmur kesildi. Cümlemiz bu hâle hayret ettik. O vakte kadar yirmi otuz gündür yağmur gelmemişti. Yalnız o yağmur duası ânında dua eden her ele, yedi-sekiz damla düşmesi gösterdi ki, bunda bir sır var. Üstadımız dedi ki: "bu bir işâret-i İlâhiyedir. Cenâb-ı Hak, mânen diyor ki: Ben duayı kabul ediyorum, fakat şimde yağmur vermiyorum." demek sonra Sûre-i Yâsîn şefâat edecek. Nitekim öyle olmuştur.
Elhâsıl: Isparta'daki kardeşlerimizin umumî rahmet içindeki Risale-i Nurun bereketine dâir dâva ettikleri hususiyeti, bu iki kuvvetli delil ile tasdik ediyoruz. Diyorlar.
Evet bu 128. Mektupta
Barla’dan Şem’î, Mustafa Çavuş, Bekir Bey, Muhacir Hafız Ahmet ve Süleyman isimli Risale-i Nur talebeleri 127. Mektup’taki yağmur olayını ispat eden Barla’da gerçekleşmiş iki meseleyi anlatılıyorlar.
İslamiyet’e ve Kur’an’a karşı yapılan cinayetler, bela ve musibetlerin sel gibi gelmesine sebeptir. İnkarcı ve ahlaksız kavimlerin Kur’an’da yerin dibine batırılması ve başka şekilde cezalandırılması olaylarının anlatılması buna delildir. Bunlara karşı ıslahçıların iman ve Kur’an hizmetleri de bela ve musibetlerin karşısında en güçlü sedlerdir; onların ref’ine ve def’ine sebeptirler. Onun için bu Seddi teşkil edenler iman ve Kur’an hizmetinden men edilince, hazırda fırsat bekleyen felaketler, kıtlık ve kuraklık şeklinde veya daha başka suretlerde gelmeye başlarlar. İşte Barla’daki olay da böyledir. Bunu fark eden Üstad Hazretleri: “Kur’an’ın hizmetine sed çekildi, bu köydeki mescidimiz kapandı. Bunda İlahî itâb (azar) eseri var ki, yağmur gelmiyor. Madem bu Kur’an’ın feyiz ve bereketini isteyeceğiz. Muhacir Hafız Ahmet Efendi “Sen kırk bir Yasin oku!” diyor. Neticede rahmet yağmaya başlıyor.