'1. Dünya Savaşı’nın yüzüncü yıl dönümü ve ironi'

'1. Dünya Savaşı’nın yüzüncü yıl dönümü ve ironi'
Samanyoluhaber.com yazarı Eyüp Ensar Uğur , 1.Dünya Savaşı'nın yıl dönümünde bir yazı kaleme aldı

Samanyoluhaber.com yazarı Eyüp Ensar Uğur , 1.Dünya Savaşı'nın yıl dönümünde bir yazı kaleme aldı. Uğur,  yazısında Çanakkal Savaşı'na kadar uzanan 1.Dünya Savaşı'nın çıkış sebeplerini anlatarak "Siyasilerin yapması bu yaşanan olaylardan gerekli dersi çıkartıp, sonu belli gerilimlerin önüne geçmek olmalı. Yoksa onların gerilim siyasetinin ceremesini işinde gücünde olan masum halk çekiyor"dedi.


İŞTE O YAZI


Bosna Hersek’e ilk gidişimde en çok merak ettiğim mekanlardan biri Latin Köprüsüydü. Çünkü Saraybosna şehrinin yanından geçen Mlecka Nehri’nin üzerine kurulu olan bu köprü’de 1. Dünya Savaşı’nın çıkmasına kıvılcım olan olan suikast gerçekleşmişti.  

Burada atılan bir mermi, şehirleri içindekilerle birlikte yok edecek binlerce füzeye, nice cana mâl olacak milyonlarca mermiye dönüştü, sebep olduğu savaşla yeni bir dünyanın kurulmasına sebep oldu.

Avusturya Veliahtı Arşidük Franz Ferdinand, Vidovdan Bayramı yani Kosova Meydan Savaşı’nın yıl dönümü olan 28 haziran 1914’te  Saraybosna’yı ziyaret etmişti. 

Arşidük, hamile hanımıyla birlikte köprünün şehir merkezi tarafının başında bulundukları sırada Sırp militan Gavril Princip tarafından ateşlenen silahla öldürüldüler. Kıvılcımı olduğu savaşla dünya haritasını baştan sona değiştirecek bir etkiye sebep oldu.
 
Bu suikasttan dolayı Avusturya-Macaristan Devleti, verdiği ağır ultimatomu reddedilince Sırbistan’a saldırdı. Slavların hamîsi Rusya; Avusturya’ya, Germenlerin hamîsi Almanya, Rusya’ya, Rusya’yla ittifak anlaşması olan İngiltere ve Fransa ise Almanya’ya savaş ilan etti. Ve peşi sıra dünya’nın bir çok devleti savaşın bir tarafında yerini aldı.
 
Osmanlı için ise durum çok ilginçti.  Devlet-i Âliye’nin savaşa girmesinin idari, siyasi, ekonomik, sosyal sebepleri bir yana savaşa girmesine sebep olan olay, Osmanlı için tam bir ironiydi. 
 
Osmanlı , 93 Rus Harbi denen 1877-1878 savaşında mağlup olmuş, Rus Ordusu İstanbul’a yaklaşınca Avrupa’nın diğer devletlerinden yardım istemişti. Ve bu yardımı Berlin Anlaşması’yla belirlediler. Belki devlet yaşayıp başkentini kurtarmıştı ama bu yardım bedavaya da gelmemişti. 
 
Osmanlı’ya bağlı nice toprak, savaşa girmedikleri halde Berlin Anlaşması'nda imzaları olan devletler tarafından paylaşıldı. Fransa; Tunus’u, İngiltere ise Mısır ve Kıbrıs’ı başta olmak üzere koca koca beldeler, oldu bitti ile pratikte Osmanlı’nın elinden çıktı. 
 
Bu yağmada Avusturya’ya Bosna-Hersek düştü. Avusturya, diğer büyük devletler gibi diplomatik gevezeliğiyle güvenliğini bahane edip Bosna Hersek’e yerleşti. Osmanlı’nın sözde hakimiyetinin kalan tek göstergesi, vergilerin İstanbul’a gönderilmesiydi.
 
Bosna Hersek’in bu garip durumu 1908’e kadar devam etti. Tâ ki Sultan II. Abdülhamit Han’ın yetkilerini üstlenecek olan Meşrutiyet Rejimi ilan edilene kadar.
 
Kurulan Meclis-i Mebusan, Osmanlı’nın hakimiyeti altındaki tüm topraklardan temsiliyet esasiyeti kapsamında her yerden mebuslar istedi.
 
Otuz yıldır başta Saraybosna olmak üzere Bosna’nın bir çok şehrini yapısal olarak kendi şehirlerine benzetmiş olan Avusturya, mebus talebine de Bosna-Hersek’i ilhak ettiği ilanı ile karşılık verdi. Meclise temsilci isteğine benzer bir tepkiyi de Osmanlı’ya bağlı bir prenslik addedilen Bulgaristan, bağımsızlığını ilan ederek verdi.
 
Bunun üzerine Osmanlı’ya hakim olan İttihat Terakki önderliğinde, Avusturya ve Bulgaristan’a karşı protestolar organize edildi, tüm büyük devletlere itiraz dilekçeleri yağdırıldı, Osmanlı’nın bir çok şehrinin cadde ve sokaklarında yürüyüşler tertip edildi. Ve bu protestoların en ilginci ise Avusturya mallarına olan boykot kararıydı.
 
Bu ekonomik boykot kararında etkili olan ve meydanlarda okunan yazılardan biri şöyleydi:
 
-Nemçe(Avusturya) malı Türkiye’nin her tarafına yayılmıştı. Başımızdaki fes; sırtımızdaki elbise, ayaklarımızdaki kunduralar, yediğimiz şekerler, yaktığımız kibritlerin çoğu hep Avusturya malı idi. Bu kadar paramızı çeken, paramız ile terâkki eden Avusturya, bize düşman-ı canımız olduğunu gösterdi. Kocaman bir Osmanlı milletinin ilân-ı meşrûtiyet ettiği bir zaman-ı mes’ûdu evet bu mübârek îd-i millîmizi bir mâtem gününe döndürmek istiyor. Lâkin, Osmanlılar’m da nasıl bir millet olduğu Nemçe’ye göstermek zamanı geldi. Nemçe’ye kendi yaptığı gibi hâinlikle, sahtekârlıkla, kalpazanlıkla mukâbele etmeyeceğiz. Biz ana göstereceğiz ki, Türkler’in nâmerdler, kahbe tâbiiyyetli adamlar ile alıp vereceği yoktur, bize tarih ve şu son asırların vukûât-ı müessîfesi ispât etmiştir ki, Nemçeliler’le muâhede yapılamaz ve dostluk edilemez. Anın için biz de Nemçe’nin adını duymak, hiçbir şeyini görmek istemeyiz. (*)
 
 
Bosna-Hersek’in ilhak ilanından tevellüd Osmanlı Kamuoyu’nun nefretiyle boykot ve protestoları, Avusturya ekonomisine zarar verse de dört ay sonra iki devlet arasında anlaşma yapıldı. Daha sonra Osmanlı Devleti, Bulgaristan’la da bir anlaşma yaparak Osmanlı Hakimiyetinin iki bölgede bitişinin resmi kabulü şartı olarak belli bir miktar tazminat aldı.
 
İşte bu olaydan dört yıl sonra ise Avusturya’nın Bosna işgalini kabul etmeyen Sırplar, Avusturya tahtının varisini Saraybosna’da bahsi geçtiği şekilde öldürdüler. 

Ve Osmanlı, Bosna’da başlayan savaştan dört yıl önce yine Bosna’dan dolayı büyük tepki vermiş olduğu Avusturya-Macaristan Devleti’nin safında yer aldı. Aynı şekilde Bulgaristan’da Osmanlı’nın bulunduğu safta savaşa girdi.  Bu devletçik ayrıca iki yıl önce Balkan Savaşları’nda neredeyse İstanbul’u alacak olan ve bu savaşta Osmanlı insanına en çok zarar veren Bulgaristan’dı.
 
Kişisel ilişkilerde hızlı ve sürekli saf değiştirmek sosyal hayat içerisinde daha dikkat çekici olup menfi tepkiler verilirken, siyasi ilişkilerin benzer çarpıklığı o derece dikkat çekmiyor. Müktedirler, belli maksatlar uğruna bu çelişkili ilişkileri, politikaları rahatça gerekçelendiriyor ve olanları da doğru aktarmıyor, ne medyasında ne de okullarında müfredatın tarih bahsinde.
 
Bugün, Dünya Savaşı’nın başlangıcı olan olayın yüzüncü yıl dönümü. 

Yani Milletimizin iyi bildiği Çanakkale Savaşları’nın, Sarıkamış Facialarının, gidip de gelemeyenlerin acısıyla yaktığı Yemen türkülerinin, koskoca İslam Dünyası’nın parçalanmasına, Anadolu’nun ve İstanbul’un işgaline sebep olan savaşa sebep olan tarihi gün.
 
Siyasilere bugünün hatırlattığı, bu yaşanan olaylardan gerekli dersi çıkartıp sonu belli gerilimlerin önüne geçmek olmalı. Yoksa onların gerilim siyasetinin ceremesini yukarılarda yaşananlardan tam olarak haberi olmayan işinde gücünde olan masum insanlar çekiyor. 

Hırsın ve ihtirasın sebep olduğu savaşlar, hatta zaferleri dahi o kadar acıya ve zahmete nihayetinde değmiyor, zira yüzyıl önce savaşan milyonlardan bugün bir kişi bile  artık yaşamıyor.

 * (Osmanlı Zira' at ve Ticareti adlı haftalık gazetede yer alan “Harb-i İktisadî yahûd Ticaret Muhârebesi)
 

28 Haziran 2014 19:50
DİĞER HABERLER