Almanya'da bundan 10 yıl önce 4 Kasım 2011'de aşırı sağcı NSU adlı örgütün varlığı ortaya çıktı. İki üyesinin bir banka soygununun ardından intihar etmesiyle ortaya çıkan örgüt 8'i Türkiye kökenli 10 insanı katletti.
Alman iç istihbarat başkanı: NSU cinayetlerinde cevapsız kalan çok soru var
Alman iç istihbarat teşkilatı BfV’nin Başkanı Haldenwang, terör örgütü NSU ile ilgili olarak "cevapsız kalan çok soru var" dedi, yapılan hatalarla yüzleşerek dersler çıkartılmasının önemli olduğunu söyledi.
NSU davası: Kurban yakınlarında hayal kırıklığı
Türk kurban anısına dikilen ağaç kesildi
Tarih 4 Kasım 2011. Almanya'da kilisede Reformasyon'un ve aydınlanmanın öncüsü sayılan Martin Luther'in adıyla anılan güzel Doğu Almanya kenti Eisenach'ta ilginç bir gün yaşandı. Sabah sadece altı dakikada bir bankayı soyan ve yaklaşık 72 bin euro ile kaçan iki erkek, polisle yaşadığı kovalamacanın ardından ölü bulundu. Sonradan isimlerinin Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt olduğu anlaşılacak bu iki kişinin, yakalanmaktansa intihar ettiklerinden yola çıkıldı. Ancak bir soru kafaları hâlâ meşgul ediyor: İyi de neden intihar ettiler?
Bu olaydan kısa süre sonra, aynı gün 185 kilometre doğudaki Zwickau kentinde Frühling Caddesi 26 numaradaki binada ise yangın çıktı. Eve giden itfaiye ekipleri benzin dökülerek kundaklandığını görünce olay yerine emniyet birimleri intikal etti. Onlar ise karşılaştıkları belge ve görseller karşısında şaşkına döndü. Evde bulunan bir videoda 2000-2007 arasında Almanya'nın farklı kentlerinde öldürülmüş insanların fotoğrafları, onlarla alay edilerek üstlenilen cinayetler görülüyordu. Cinayetleri üstlenen örgüt Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) idi.
Böylece yıllarca Almanya'da işlenen seri cinayetlere dair ilk bilgiler ortaya çıktı. Yakalanacaklarını anlayınca intihar ettikleri tahmin edilen iki kişi de aşırı sağcı teröristler Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt'tı. Onların ölümünün akabinde Zwickau kentinde kaldıkları evi ateşe veren de örgütün üçüncü üyesi ve daha sonra Münih'te yargılanan Beate Zschäpe'ydi.
8'i Türkiye kökenli 10 kişi seri cinayetlerin kurbanı olduAşırı sağcı terör örgütü NSU, 2000-2007 yıllarında, çoğu küçük esnaf, 8'i Türk biri Yunan 9 göçmen kökenli insan katletti. Katledilenlerin çoğu Türkiye kökenli, bazıları da döner büfesi çalışanları olunca bulvar medyasında bu seri cinayetler "Döner cinayetleri" yakıştırması ile verildi.
İlk cinayet 9 Eylül 2000'de Nürnberg'de işlendi. 38 yaşındaki çiçekçi Enver Şimşek, işçisi izinli olduğu için o gün Nürnberg'deki yol kenarında açtıkları standa satış yapmaya kendisi gitti. Avrupa'nın çiçek borsası Hollanda'dan aldığı çiçekleri su dolu kovalara yerleştirerek yan yana dizmiş, müşteri beklemeye başlamıştı ki standına gelen iki kişinin acımasız kurşunlarına hedef oldu. Başka bir müşterisi tarafından kanlar içinde bulunan iki evlat babası Enver Şimşek, kaldırıldığı hastanede iki gün yaşam mücadelesi verdi. Bir daha uyanamadan genç yaşta hayata gözlerini yumdu. Hollanda'dan çiçek aldığı için polis kestirmeden uyuşturucu ticareti yaptığından yola çıktı. Eşi, evlatları ve ailesi mağdurken zanlı oldu. Kızı Semiya Şimşek, seneler sonra "Biz ilk kez 4 Kasım 2011'de mağdur olabildik" dedi. NSU teröristlerinin yakılan evlerinde ortaya çıkan, Enver Şimşek'in kurşunlandığı fotoğrafların görüldüğü görüntüler, tetiği kimlerin çektiğini ortaya koyduysa da kızı Semiya Şimşek'e göre olayın arkasında tam olarak kimlerin olduğu hala aydınlatılmış değil. "Biz yaşadığımız travmaya hâlâ nokta koyamadık" diyor.
NSU terör örgütünün yaklaşık bir sene sonra işlediği ikinci cinayette de adres yine Nürnberg'di. Hem fabrikada çalışan hem de eşiyle bir terzi dükkanı işleten Abdurrahim Özüdoğru 13 Haziran 2001 günü öğleden sonra kafasına sıkılan iki kurşun ile öldürüldü. Cansız bedeni, küçük dükkanında akşam saat 21.30'da lambanın hâlâ yanıyor olması üzerine merak eden komşusu tarafından bulundu. Katledildiği yere Haziran 2021'de dikilen bir anıt tablo bir çocuk babası Özüdoğru'ya yapılanları hatırlatıyor. Özüdoğru da NSU terör örgütü tarafından katledilmiş olmasına rağmen polis onun olayında da şüpheyi kurbanın yaptığı bir araba satışına ve ailesine yöneltti.
NSU, üçüncü cinayeti, ikinciden kısa süre sonra 27 Haziran 2001'de işledi. Bu sefer aşırı sağcı teröristlerin hedefi Süleyman Taşköprü oldu. Taşköprü, Hamburg'da bir Türk marketi işleten babası ile sabah halden aldıkları meyve ve sebzeleri standa yerleştirdi. Daha sonra babası arabayı dükkanın önünden alıp park etmeye gitti. Saat 11 sularında dükkana gelen Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt 31 yaşındaki Süleyman Taşköprü'yü kafasından hedef alarak öldürdü. İki ayrı silahtan çıkan kurşunlarla ağır yaralanan Taşköprü, dükkana dönüp onu bulan babasının kollarında can verdi. Polis onun cinayetinin arkasında da uyuşturucu ticareti ve aile içi çatışma şüphesi üzerinde durdu, mağdurları zanlı yaptı.
Yine 2001 senesi 29 Ağustos günü. NSU terör örgütü üyeleri Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt bu sefer de manav Habil Kılıç'ı Münih'te yeni açtığı dükkandayken ateş ederek öldürdüler. Federal sistemin olduğu Almanya'da Münih polisi ve Eyalet Emniyet Teşkilatı, Kılıç cinayetinin arkasında PKK bağlantısı veya uyuşturucu ticareti olduğundan yola çıktı. Yıllarca zanlı muamelesi gören Kılıç ailesi hiçbir zaman medya önüne çıkmadı ancak henüz 38 yaşındayken katillerin onlardan aldıkları eş, baba ve evlat Habil Kılıç'ın ve diğer cinayetlerin aydınlatılması yönündeki bütün çabaları desteklediklerini duyurdular.
2001 yılında arka arkaya işlenen cinayetlerin ardından örgütün 2004'e kadar bilinen yeni bir cinayeti ortaya çıkmadı. 25 Şubat 2004'te ise bir dönercide çalışan Mehmet Turgut adlı 24 yaşında genç adam Rostock kentinde öldürüldü. Saat 10:10-10:20 arasında dönerciye giren iki kişinin açtığı ateş sonucu Turgut başına, boğaz ve ensesine yediği üç kurşunla can verdi. Daha sonra Münih'teki davaya ailesi kardeşi Mustafa'yı gönderdi. Davaya en sık katılan müdahil olan Mustafa Turgut "Neden?" sorusuna cevap bekledi.
Bir sene sonra 9 Haziran 2005'te ise aşırı sağcı teröristler yine Nürnberg'de kendi dönerci büfesini işleten İsmail Yaşar'ı öldürdü. Özellikle yakındaki okula giden çocukların çok sevdiği İsmail Yaşar sabah 10:00'da her zaman olduğu gibi dükkanını açmış, kısa süre sonra bisikletle gelen iki erkek tarafından öldürülmüştü. Bir görgü tanığı, 50 yaşındaki İsmail Yaşar'ın katledildiği sırada yakında bulunan bir süpermarketin kasasında, daha sonra yargılanan, NSU'nun hayatta kalan tek üyesi olarak bilinen ve 2018'de ömür boyu hapse mahkum edilen, katillerin arkadaşı Beate Zschäpe'yi gördüğünü söyledi. Saldırganların bisikletle uzaklaşması başka saldırılarda ifade veren tanıkların da dikkat çektiği bir detay olmasına rağmen seri cinayetler arasında bağlantı kurulmadığı gibi, bu cinayette de aşırı sağ ihtimali üzerinde durulmadı.
15 Haziran 2005'te, son cinayetten sadece altı gün sonra Münih'te küçük bir anahtarcı dükkanı işleten Yunan kökenli 41 yaşındaki Theodoros Boulgarides kafasına sıkılan üç kurşunla öldürüldü. Boulgarides'in olayından sonra da polis aşırı sağcı saldırı ihtimaline eğilmediği gibi yine uyuşturucu, mafya ve kadın ticareti bağlantılı hesaplaşmaya odaklandı. Eşi Yvonne Boulgarides ve ailesi, Beate Zschäpe'nin yargılandığı Münih'teki mahkemede emniyet ve yargı birimleri ile sorumlu kurumlara ciddi suçlamalar yönelttiler. Gizli servis çalışanlarının ifadelerinin alınmasına izin verilmemesi, ifadesine başvurulan emniyet görevlilerindeki "unutkanlık", örgütün ortaya çıkmasından birkaç gün sonra istihbarat teşkilatında yok edilen, sanıklarla bağlantılı gizli dosyalar… Boulgarides ailesi, kaybettikleri eş ve evlatları için hiç kimseden hesap sorulmadığı suçlamasını yönelttiler. Yaşananları devletin "toptan iflası" olarak nitelediler.
Boulgarides cinayetinden sonra katillerin sonraki adresi Dortmund oldu. Dortmund'da bir büfe işleten Mehmet Kubaşık, 4 Nisan 2006'da Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt tarafından büfesinde öldürüldü. Kızı Gamze Kubaşık, "Benim için olay aydınlatılmadı. Münih'te yargılanan NSU üyesi Beate Zschäpe'nin mahkumiyeti ile de kafamdaki sorular cevap bulmadı" diye konuşuyor. Kubaşık ailesi, sadece tetiği çekenlerin değil, bu saldırıları planlayanların, destekçilerin ve cinayetlerin engellenmesinin mümkün olup olmadığının açığa kavuşmadığını vurguluyor.
Almanya'nın kuzeybatısında bulunan Dortmund'daki Kubaşık cinayetinden sadece iki gün sonra katiller bu sefer de 160 kilometre ötesindeki Kassel kentinde henüz 21 yaşındaki Halit Yozgat'ı ailecek işlettikleri internet kafede öldürdü. Oğlunun kan içindeki bedenini babası İsmail Yozgat buldu. Yozgat cinayeti NSU terör örgütünün eylemleri içinde özel bir öneme sahip zira Yozgat'ın katledilmesinden kısa süre önce bir istihbarat çalışanının kafede olduğu ortaya çıktı. İstihbarat çalışanının cinayetle bağı kurulamadığından hakkındaki soruşturmada takipsizlik kararı verildi.
NSU terör örgütünün cinayetlerinden bir bilmece olarak karanlıkta kalan diğer cinayet de 22 yaşındaki genç polis memuru Michèle Kiesewetter'in öldürülmesi oldu. Genç polis, Heilbronn kentinde devriye gezdiği arkadaşı ile birlikte saldırıya uğradı. Kiesewetter hayatını kaybederken, mesai arkadaşı kafasına yediği kurşunlarla ağır yaralandı. Kiesewetter'in, teröristlerin kaldığı Thüringen eyaletinde büyümüş olması sebebiyle daha önceden tanışmış olabilecekleri ihtimali üzerinde durulduysa da kesin olarak bilinen gerçek, polis memuru Kiesewetter ile ağır yaralanan mesai arkadaşının silahlarının, intihar eden teröristler Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos'un yanında ele geçirildiği.
Polis memurlarına yönelik bu son saldırının ardından, örgütün ortaya çıktığı 4 Kasım 2011'e kadar başka ne tür eylemler yaptığı konusu ise kesin olarak aydınlatılmadı.