KHK Mağduru akademisyen Prof. Dr. Haluk Savaş cezaevi süreci başta olmak üzere yaşadıklarını anlattı
Ahvalnews.com podcast yayınlarında Gülten Sarı ile 'Konuşa Konuşa' programının konuğu Prof. Haluk Savaş oldu.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Gaziantep Üniversitesi'nde psikiyatri bölümünde öğretim görevlisiyken ihraç edilen, ardından tutuklanarak cezaevine konulan ve kanser hastası olduğunun anlaşılmasını müteakiben geçirdiği ameliyatın ardından tahliye edilen Savaş, kısa bir süre önce hakkındaki suçlamalardan beraat etti.
Ancak OHAL Komisyonu, Savaş'ı göreve iade etmeyi reddetti.
Savaş, şimdilerde KHK ile ihraç edilenlere destek vererek bir hak mücadelesi yürütüyor.
Twitter üzerinden binlerce kişinin katıldığı anketlerle de tanınan Savaş, hayata tutunma gücünü kaybetmediğini belirtiyor ve bu yönüyle KHK'lilere de psikolojik destek oluyor.
Mesleğinin de bu tutumunda etkili olduğunu ifade eden Savaş'ın konuşmalarının satırbaşları şöyle:
"Attığım tweetlerle darbe girişimini kınadım ve tuhaflıkları göz önüne seren paylaşımlarım oldu.
7 Haziran seçimlerinde CHP'den aday adayı oldum.
Twitter'dan tehditler alıyordum, "Kelepçeni gelip ben takacağım" diyenler oldu.
Gittikçe artan basınç ortamında, doğru gördüklerimi anlatmaya çalıştım.
Ailem ve çocuklarım da bu kötü gelişmelerden etkilendi. Onlar da sözlü saldırılara uğruyorlardı.
12 yaşındaki oğlum polis sorgusuna sokuldu.
Cemaat okuluna mı gidiyorsun? gibi.
23 Temmuz'da gözaltına alındım.
Sonra Eylül ayında, Gaziantep Üniversitesi'nden ihraç edildim. Eşim de aynı şekilde ihraç edildi KHK ile.
3 yıldır cuma namazlarına gitmiyorum. Camilerde siyasi propaganda yapıldığını gördüğüm için gitmiyorum.
Dini algılayış biçimimde değişiklikler olduğunu söyleyebilirim.
Gözaltı için ilaçlarımı, sağlık cihazlarımı hazırlamıştım.
İnsanlar ahır gibi şartlarla gözaltındaydılar.
Gözaltı şartları insani değildi.
25 yıl önceki bir programa katılmam terör örgütü suçu olarak karşıma çıkarıldı.
Somut gerekçe bulamadı hakim tutuklama için.
Bana tutuklama kararı veren hakim de daha sonra 'FETÖ' davalarından tutuklandı.
Akademisyenlerin kaldığı bir koğuştu. Çoğu beraat etti, bir kısmı mahkum oldu.
'Hapse düştüm, ne olacak şimdi' demedim.
Sonraki günlerde kaşınma oldu. Doktora gittim pek ilgilenmedi.
IŞİD'liler Arapça konuşmakla daha ilgiliydi, şakalaşıyordu.
Kaşıntılarımdan koğuş bile rahatsız olmuştu.
Utanılacak hiçbir şey yapmamıştım. Başım dik yürüdüm hep tüm utandırma çabalarına rağmen.
Kanser olduğum anlaşıldı. Sonra, cezaevine gönderilmem için doktorlara baskı yapıldığını öğrendim.
Ameliyat için hastanede olmam gerekirken, hapishaneye gönderildim.
Sonraki günlerde ameliyat oldum ve ameliyattan sonra cezaevine gönderilmek istendim.
Yoğun bakımda ayılmaya çalışırken, asker kolumdan beni yatağa kelepçelemekten bahsetti.
'Ayağımdan kelepçeleriz' dedi asker bana. İnsan hakları komisyonuna şikayet edeceğimi söyledim askerlere.
Rahmetli babam çok mücadeleci bir kişiydi. Hiç yılmadan baş etmeye çalışırdı.
Sosyal medya ile hep ilgiliydim.
Ancak bu olaydan sonra, eşim tedirgin oldu. Biraz da bana kızdı.
Eşimden izin alarak tıbbi konularda yazdım Twitter'da.
Dövizin yükselmesinden dolayı yaptığım paylaşımlarla ilgili hakkımda inceleme açıldı.
Eşim beğenmediği tweetleri siliyor.
İnsanlar üzüntü, keder, travma, dışlanmışlık yaşıyor.
KHK'liler toplumdan izole ediliyor.
Yargısız infaza maruz kalıyorlar.
Tarihsel olarak sorumluları mutlaka hesap verecektir.
Kimisi öğretmenken pazarda esnaflık yapıyor.
Doktorken şimdi hacamat yapıyor.
KHK'lilerle toplanıp çiğ köfte partileri yapıyoruz.
Sorunları çözmeye çalışıyoruz.
Bizi izole edilmiş maymunlar gibi yaşatmaya çalışırken, izole olmadığımızı göstermemiz gerekiyor.
Mahkeme beni beraat ettirdi ancak OHAL Komisyonu beni göreve iade etmedi."