Horoz dövüşü arenasına benzer bir platformda 10 kişi halka şeklinde dizilmiş.
Ellerinde Rus ruleti oynamaya müsait toplu tabancalar var. Sırtlarında numaraları yazılı. Çevreye sıralanmış para babaları 'yarışmacılar' üzerine bahis oynuyor.
6 numaraya bir milyon dolar, 13 numaraya 750 bin... liste uzayıp gidiyor. Uyuşturucu ile cesaretlendirilmiş yarışmacıların tabancalarına birer kurşun dağıtılıyor. Toplar çevriliyor, herkes önündeki yarışmacının/kurbanın ensesine silahı dayıyor. İşaret geldiğinde aynı anda tetiğe asılıyorlar. Barut kokuları arasında birkaçı yıkılıyor. Ortam temizleniyor kalanlar iki kurşunla rulete devam ediyor. Son kalan iki kişi dört kurşunla final oynuyor.
İlginçtir, filmdeki ana karakter, 13 numaralı yarışmacı Gürcistan'dan Fransa'ya göç etmiş bir ailenin çocuğu. Kendi çapında bir hayatı ve küçük gelirleri olan biriyken sonunu hesaplayamadığı bir maceranın içinde bulur, kendini. Cumartesi akşamı filmi seyrederken aklıma Gürcistan geldi. ABD'nin önderliğindeki Batı'nın silahını doldurup, sırtını sıvazladığı Gürcistan'la, karşısında Rusya'nın yarışmacısı(!) Osetya. İki tarafın medyası da yanmış evler, parçalanmış cesetler göstererek, diğerini soykırımcı olmakla suçluyor. Birinin, belki ikisinin beyni dağılacak. Kaybeden kesinlikle bunlar, kazananlar ise üzerlerine bahis oynayan küresel kumarbazlar. Aynı senaryo aktörler değiştirilerek defalarca çekiliyor. Vietnam Savaşı farklı mıydı? Sovyetler ve Çin'in desteklediği Kuzey Vietnam ile ABD'nin desteklediği Güney Vietnam arasındaki 8 yıllık savaş, senaryonun farklı bir versiyonuydu. Bir noktadan sonra bahisçilerin sahaya inmesi ve binlerce asker kaybetmesi sonucu değiştirmiyor. Bu küçük ülkeye İkinci Dünya Savaşı'nda kullanılanın üç katından daha fazla bomba yağdı. 'Yarışmacıların' ölüleri çok önemli görülmediği için herkes ABD'nin 53 bin 200 kişilik kaybını ezbere biliyor. Sovyet-Çin koalisyonu kazandığında karizması çizilen, biraz para kaybeden ABD oldu. İki yıl sonra birleşen Vietnamlılara ise yerle bir edilmiş bir ülke kaldı.
Aynı senaryo Filistin'de daha dramatik şekilde sahneleniyor. Batı'nın yarışmacısı El-Fetih ile İran ve Suriye adına tetik çeken Hamas aynı aptalca rolü oynamayı sürdürüyor. İsrail'in uyguladığı şiddetin benzerini gözlerini kırpmadan kendi halklarına uyguluyorlar. Kardeşinin, komşusunun ölümcül hiddetinden kaçanlar İsrail'e sığınıyor. İsrail onları kırmızı halıyla beklemiyor, canları karşılığında onurlarını alıyor. Sovyet işgalinden kurtulduktan sonra Afganistan'ın içine düştüğü kardeş kavgası bu oyunun en hazin haliydi. Zaten fakir olan, üzerinden Sovyet tankı geçtikten sonra iyice zor durumda kalan Afganlılar, aşiret reislerinin ego savaşlarında iyice tükendi. Afrika'daki kabile savaşlarına daha çok Avrupalı bahisçiler ilgi gösteriyor. Fransa'nın Ruanda'daki katliamlarla ilgili suçlanması boşuna değil. Bir filmle başladık yine filmle bitirelim; Otel Ruanda, ortalık karışınca bahisçilerin yarışmacıları nasıl sattığını anlatır.
Vietnam'daki uyuşturucu ideolojiydi, Gürcistan'da milliyetçilik, Filistin'de ise post kavgası. Ellerine silah veren, 'vur vur' diye tempo tutan bahisçiler hep kazanıyor. Biri Balkanlar'daki ruleti kazandığında diğeri Kafkaslar'da zararını telafi ediyor. Türkiye'yi de oyuna 'yarışmacı' olarak sokmaya çalışanlar gözden kaçmıyor. Türk halkının sağduyusu oyunu bozuyor. Yoksa Kürt meselesi bizim için kurulmuş bir 'yarışma'. Bahisçiler, tamamen zarar etmiyorlar, ama umdukları kârların çok uzağındalar. Allah içimizdeki ahmaklara fırsat verip bu ülkeyi heder ettirmesin.