MİT’in 15 Temmuz’daki rolüyle ilgili üzerinde konuşulması gereken ilk isim; Hakan Fidan’ın yıllar önce TSK içerisinde çalışmakla görevlendirdiği Sadık Üstün ve faaliyetleri.
“Ben henüz lojmanda iken MİT görevlisi, Abidin Ünal’ın sırdaşı Sadık Üstün 8. Kolordu Komutanını arayıp, darbenin liderinin ben olduğumu söyleyerek startı vermiştir. 20 dakika sonra beni arayan Abidin Ünal Akıncı Üssü’ne gitmemi rica ediyor. Evet birileri anlaşmış ve ismim lanse edilmeye başlanmıştır. Bu işi de Anadolu Ajansı üstlenerek, ben daha Akıncı’dayken, gözaltına alındığımı, vatana ihanetten yargılanacağımı duyurmuştur.”
Bu cümleleri Darbenin 1 Numarası olarak yargılanan Org. Akın Öztürk, Genelkurmay Çatı davasında esas hakkındaki mütaalasında söyledi.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) görevlisi Sadık Üstün’ün 15 Temmuz parantezinde isminin anıldığı en net ifade buydu.
Hemen öncesinde, Akın Öztürk’ün bu savunmasından iki gün önce, ODA TV’den Müyesser Yıldız, “Darbenin 1 Numarasını Kim Saat Kaçta Tespit Etti?” başlıklı Sadık Üstün’ün ismini “S.Ü.” olarak kodlayarak uzun bir haber kaleme almıştı.
Müyesser Yıldız’ın Akınca Davası’nın ek klasörlerinden yola çıkarak yaptığı habere göre, “Darbenin 1 Numarasının Akın Öztürk” olduğunu söyleyen ilk kişi MİT Personeli Sadık Üstün.
Önemli nokta şu ki; Sadık Üstün bu cümleyi Akın Öztürk herşeyden habersiz lojmanında pijamalarıyla otururken kuruyor.
Akıncı Davası’nın ek klasörerinde yeralan Elazığ’daki 8. Kolordu Komutanlığı’nın 15-16 Temmuz’a ilişkin ceridesine göre; Sadık Üstün TSK’dan devre arkadaşı 8. Kolordu Komutanı’nı saat 22:50’de ve 23:17’de iki kere arıyor.
İkinci aramasında ilişkin alınan not şöyle:
“Bunun bir FETÖ darbesi olduğunu, darbenin muhtemel askeri liderinin de Org. Akın Öztürk olduğunun değerlendirildiği bildirilmiş ve bu kalkışmanın engellenmesi için süratle gerekenleri yapacağı iletilmiştir.”
Müyesser Yıldız bu durumla ilgili şöyle diyor: “Saate dikkat; Akın Öztürk daha lojmanda… Henüz Abidin Ünal’la görüşmemiş, Akıncı’ya da gitmemiş… Keza dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın bir televizyona bağlanarak açıklama yapmasının ve Hulusi Akar’ın Genelkurmay’da derdest edilmesinin üzerinden sadece 15 dakika geçmiş… Ancak S.Ü. (Sadık Üstün) iktidar yetkililerinden de savcılardan da medyadan da saatlerce önce ‘Darbenin muhtemel askeri liderinin Org. Akın Öztürk olduğunu’ değerlendirip, bunu Elazığ’a bildiriyor.”
HAKAN FİDAN’IN TRANSFER ETTİĞİ İKİ ASKER
15 Temmuz’un gizemli ismi Sadık Üstün, Özel Kuvvetler Komutanlığı Kurmay Başkanlığı yaptıktan sonra Harp Okulu Alay Komutanlığı’na getirilen bir asker. Genelkurmay Başkanlığı’na gidebilecek pozisyona geldikten sonra sürpriz biçimde generalliğe terfi ettirilmeyince, 2005 yılında emekli oldu.
Emekli olur olmaz ünlü işadamı İbrahim Cevahir’le ‘Cevahir Özel Güvenlik ve Koruma Hizmetleri’ şirketini kurdu ve Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendi. Şirket, özel güvenlik alanında atış poligonu kurmaktan, alarm merkezi işletmeye kadar pek çok önemli ayrıcalıkla donatılmış bir şirketti.
Eski bir TSK personeli olan Hakan Fidan, MİT Müsteşarı olmasının ardından TSK’dan tanıdığı Sadık Üstün’ü MİT kadrosuna kattı.
Hakan Fidan’ın TSK kökenli olarak MİT’e getirip çok kritik pozisyon verdiği öne çıkan iki isim var. Bunlardan biri Kemal Eskintan diğeri ise Sadık Üstün.
İki isim de Özel Kuvvetler Komutanlığı kökenli.
PARALEL MİT
Üstün ve Eskintan, MİT’te önce dikkat çekmeyen farklı birimlerde görevlendirilip MİT’i tanımaları sağlandıktan sonra doğrudan Hakan Fidan’a bağlı çalışan pozisyonlara getirildiler. Bu yapı kurum içinde “Paralel MİT” olarak adlandırılıyor.
Çünkü; Üstün ve Eskintan, istihbarat teşkilatının tüm imkanlarından faylanırken; bazı çalışmalarını, faaliyetlerini, elde ettikleri bilgileri ve raporları kurum kayıtlarına geçirmeden doğrudan Hakan Fidan’a arzettikleri bir sistemde faaliyetler göstermişler. Yani “log kayıtlarına geçmeyecek şekilde” çalışmalarda bulunmuşlar. İşte Hakan Fidan’ın 15 Temmuz Faaliyet Merkezi tam olarak burası.
Haberi hazırlarken konuştuğum bir kaynak ikili için, “Kurumun gündemleri dışında kendi gündemleri vardı orada” diyor.
SADIK ÜSTÜN’ÜN İSTİHBARATIN KALBİNE YERLEŞTİRİLMESİ
Sadık Üstün, MİT’e geldiği ilk dönemde eğitim birimi ardından NATO temsilciliği gibi farklı pozisyonlara yerleştirildikten sonra 15 Temmuz hazırlıklarının başladığı dönemde; MİKİK olarak bilinen Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’nda önemli bir pozisyona getirildi.
MİKİK, Hakan Fidan döneminde hükümetin desteğiyle yasal yetkilerle donatılan ve Jandarma, Emniyet ve Askeri istihbaratın tüm bilgilerini akıtmak zorunda oldukları bir kurul haline getirildi. Hatta o dönem MİT’e bu yetkilerin verilmesi “MİT Esad’ın El Muhaberatı gibi oluyor” tartışmasını doğurdu.
Kemal Eskintan’ın ismi 15 Temmuz sürecinde insan kaçırma gibi illegal işlerle anıldı.
Sadık Üstün’e verilen görev ise 15 Temmuz öncesi Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde çalışmak.
15 TEMMUZ’A GİDEN SÜREÇTE SADIK ÜSTÜN’ÜN TSK İÇİ FAALİYETLERİ
Sadık Üstün, 15 Temmuz’da öne çıkan “iki Orgeneral”le oldukça samimi bir eski asker. Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Abidin Ünal.
Eski bir asker olan Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ 2015 yılında yayınladığı “İmamların Öcü” adlı kitabında Sadık Üstün’ü şöyle anlatıyor:
“Harp Okulu’nda Öğrenci Alay Komutanlığı son derece stratejik bir görevdir. 1981 mezunu olan Sadık Üstün Albay beklendiği gibi generalliğe terfi edemedi. Bu durumun sorumlusu olarak Yaşar Büyükanıt, Ergin Saygun ve İlker Başbuğ’u gördüğü bilinen Sadık Albay, emekli olmasına rağmen Hulusi Akar ile irtibatını hiç koparmadı. Akar’ın Hasdal Askeri Cezaevi’nin de sorumluluk alanında bulunduğu 3. Kolordu Komutanlığı sırasında emekli Albay Sadık, Kolordu karargâhında saatlerce Akar ile bir araya geliyordu. Kapalı kapılar ardında nelerin konuşulduğu elbette bilinmiyor ama bir korgeneralin makamında emekli bir albayla saatlerce sık sık görüşmesinin teamüllere uygun olduğunu söylemek mümkün değil.”
Hulusi Akar’la samimiyeti “teamül dışı” olarak tanımlanan Sadık Üstün’ün, Org. Abidin Ünal’la samimiyetini ise Akın Öztürk “sırdaş” olarak niteliyor.
SADIK ÜSTÜN’ÜN GÖREV TANIMI
Kaynak, Sadık Üstün’ün görev tanımını ise şöyle özetliyor; “TSK içerisinde tanıdığı kişilere yönlendirme yapmak, TSK içinde görevlendirmeler yapmak ve listeler oluşturmak;”
Normalde MİT’in yasal olarak TSK içerisinde istihbarat toplamak gibi bir görevi bulunmuyor. Ancak Üstün’ün “Paralel MİT’te” görevlendirilmesinin ardından bu faaliyet başlıyor. Üstün, önce Org. Akar ve Org. Ünal’la görüşmelerini sıklaştırıyor. Ardından TSK içerisinde tanığı ve güvendiği isimler üzerinden listeler oluşturulmaya başlanıyor. Bu süreçte pek çok isme ilerki dönemde MİT’te görev alma da vadediliyor.
17/25 Aralık Yolsuzluk Operasyonu yapıldıktan sonra Sadık Üstün’ün görevi daha da netleşiyor ve tek görevi TSK içerisinde Cemaatle ilgili çalışmak olarak belirleniyor.
Üstün’ün 15 Temmuz’la ilgili çalıştığı diğer bir grup ise ASDER. Emekli Tuğgeneral Adnan Tandıverdi’nin kurduğu ASDER, TSK’dan ihraç subay ve astsubaylardan müteşekkil bir yapılanma. 15 Temmuz’da “sahada aktif olarak görev aldıklarını” doğrulayan bu yapılanma aynı zamanda örtülü ödenek üzeriden Suriye iç savaşında da rol almalarıyla gündeme gelmişti. Tandıverdi’nin kurduğu SADAT isimli teşkilat da 15 Temmuz’da sahadaydı ve ölümle sonuçlanan bazı vakaların sorumlusu olmakla suçlanıyorlar. SADAT paramiliter sivil bir güç olarak görülüyor.
Tanrıverdi, 15 Temmuz’dan sonra Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı’na atandı ve TSK’nın personel alımı dahil pekçok yetkiyle donatıldı.
15 TEMMUZ’DAN 1 YIL ÖNCE LİSTE ÇALIŞMALARI BİTİRİLDİ
Farklı kaynaklardan doğrulattığım bilgilere göre, Sadık Ünal’ın TSK içerisindeki faaliyetlerinin “listeleme” kısmı 15 Temmuz’dan yaklaşık bir buçuk yıl önce 2015 başında tamamlandı.
Bu zaman dilimi, “Cemaatçi askerler darbe yapacak” söyleminin AKP Medyası tarafından piyasaya sürüldüğü döneme denk geliyor.
Listelerin tamamlanmasından sonra 15 Temmuz’la ilgili çalışmalara geçiliyor.
Kaynağa göre; hazırlanan listeler MİT’in veri tabanındaki bilgilerle doğrulanan listeler değildi. Sadık Üstün’ün TSK’da çalıştığı kişilerden topladığı istihbarat yeterli görüldü ve Akın Öztürk’ün ismi de böylece belirlendi.
Kaynak, “Sadık Üstün, Akın Öztürk değil de başka birinin ismini söyleseydi o 1 Numara olacaktı. 15 Temmuz’la ilgili ‘istihbarat zaafı var’ tartışması yersiz. Sadık Üstün’ün çalışmaları ve 15 Temmuz gecesi aldığı aktif rol, kurumun zaafı değil (MİT) bu işin içinde, organizatör ve etkinliğinin göstergesi” diyor.
ZAMANLAMA HATASI
Kaynağa göre Sadık Üstün’ün 15 Temmuz hazırlık sürecindeki çalışmaları kendi açısından oldukça başarılı. Büyük açığı ise 15 Temmuz gecesi yaptığı zamanlama hatası.
Akın Öztürk’ü “sırdaşı” Org. Abidin Ünal’a aratıp, Akıncı Üssü’ne göndermeden, yani Org. Akın Öztürk’ü işin içine çekmeden, telefonda “1 Numara Akın Özürk” demesi, Sadık Üstün’ün yaptığı büyük bir zamanlama hatası olarak kayda geçiyor.
Akın Öztürk, yaptığı savunmada Org. Akar ve Org. Ünal tarafından işin içine çekilmesinde bu duruma dikkat çekiyor:
“Mehmet Şanver arayıp, Abidin Ünal’ı verdi. Ünal, ‘Ağabey, senin emrin hilafına darbe mi yapılıyor? Akıncı’ya git, orayı kontrol altına al. Senin sözünü dinleyecek çocuklar var’ dedi. Ancak üs komutanıyla görüştüğünü, onun, ‘Sizin de benim de hayati tehlikem var’ dediğini söylemedi. Bunu söylese, bir düşünür, önce korumamı gönderirdim. Üssü aradım, telefonu Kubilay Selçuk çıktı, ne olduğunu sordum. ‘Operasyon var. Genelkurmay Başkanı, sizi ve diğer komutanları sordu, bekliyor’ dedi, gittim.”
Org. Akın Öztürk Üsse Org. Abidin Ünal’ın isteğiyle gittikten sonra, üs içindeki yönlendirmelerde ise Org. Hulusi Akar’ın talimatlarıyla karşılaşıyor:
“Genelkurmay Başkanı tarafından kaç defa konuşmak için gönderildim. 143. filoya gittim, hiçbir sivil görmedim. Ömer Faruk Harmancık’a Akar’ın sözlerini ilettim. Müsbet, menfi bir tepki almadım. İkinci veya üçüncü gidişimde birisinin, ‘Arkamızda durulsa, bu iş böyle olmazdı’ dediğini duydum. Ortam loştu, arkamı döndüğüme Harmancık’ı gördüm. Onun söylediğini değerlendirdim. Kaç kere gidip geldim, sonuç alamadım. Şimdi düşünüyorum, emir komuta hala Hulusi Akar’daydı. Derdest edilmiş değildi. Hulusi Akar, ‘Yahu bir de ben gidip, konuşayım’ demedi.”
15 TEMMUZ GECESİ SADIK ÜSTÜN’ÜN TELEFON TRAFİĞİ
Sadık Üstün’ün 15 Temmuz gecesi tek faaliyeti TSK içerisindeki tanıdığı kişileri arayıp, “Darbenin 1. Numarası Akın Öztürk” demek olmamış. 15 Temmuz’dan bir gün önce Hakan Fidan’la baş başa 40 dakika görüşen Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı ile de onlarca kez telefon konuşması var.
15 Temmuz gecesinin medya faaliyetlerinde de Sadık Üstün’ün telefon trafiği oldukça yoğun. İrtibatta olduğu generalleri tek tek arayıp, telefon numaraları vererek televizyonları aramasını sağlayan kişi.
Eski bir asker olan Türkiye Gazetesi Ankara Temsilcisi Nuri Elibol 20 Mart 2017 tarihli “O albay milli bir adamdır” başlıklı yazısında Sadık Üstün’ün 15 Temmuz gecesi medya faaliyetlerini şöyle özetliyor:
“Görevdeki Ordu Komutanlarını, Kolordu Komutanlarını ve Özel Kuvvetler Komutanını bizim ve diğer kanalların yayınlarına o bağlattı. Bizzat beni arayarak bütün televizyonların telefonlarını talep etti. Bize komutanların cep telefonlarını yazdırdı. Birçok üst düzey komutanın erken saatte yayına bağlanmasını temin etti.”
MEHMET DİŞLİ İLE İRTİBATLARI
Sadık Üstün’ün 15 Temmuz’la ilgili dikkat çeken bir diğer ilişkisi de darbenin liderlerinden olan Tümgeneral Mehmet Dişli ile trafiği. HTS kayıtlarına göre; 15 Temmuz sabahı 10.13 ve 10.18’de görüşmüşler. Ardından 16 Temmuz saat 04.28’de çalıştığı kurumdan veya buraya yakın bir yerden Dişli’ye mesaj gönderdiği, 09.44’te de aradığı görülüyor.
Dişli ile 15 Temmuz’da ve 16 Temmuz’da sıkı irtibatta olan Sadık Üstün, diğer taraftan, Mehmet Dişli’yi ‘darbeci’ olarak lanse ediyor.
Üstün, 16 Temmuz sabahı Tümgeneral Dişli ile görüşüp mesajlaştıktan yaklaşık iki saat sonra Türkiye Gazetesi’nden Nuri Elibol’u arıyor. Elibol’un köşesinden okuyalım:
“Darbenin ertesi sabahı tahminen saat 11.30’da Çankaya Köşkü’ne gittim. Başbakan’ın Basın Müşavirini ve Özel Kalem Müdürünü gördüm. Özel Kalem Müdürü’nün odasında bir Tümgeneral oturuyordu. Yanında da Şaban Dişli ve birkaç kişi daha vardı. Genelkurmay Başkanının içeride olduğunu, Başbakan’ın da gelmek üzere olduğunu söylediler. O esnada S.Ü. (Sadık Üstün) telefonla beni aradı. ‘Televizyonda gördüm. Tümgeneral Mehmet Dişli, Genelkurmay Başkanının yanında Başbakanlığa geldi. Darbenin başı olan o herifin orada ne işi var? Birilerine söyle, ulaş lütfen’ dedi telefonda. Şaşırdım. Bu görüşmeyi yakınımdaki görevlilere aktardım. Hemen Genelkurmay Başkanı’na aktaracaklarını söylediler. Ayrıca Genelkurmay Başkanı ile birlikte geldiği için hiç kimsenin şüphelenmediğini belirttiler.”
AVUSTRALYA TATİLİ
15 Temmuz gecesi “darbenin 1 numarası Akın Öztürk” ve “Darbenin arkasında Cemaat var” diyen ilk ismin Sadık Üstün olması tesadüf değil.
4 yıl süren listeleme dönemi ve 1 yıl süren bir hazırlığın ardından 15 Temmuz gecesi söylenecekler ve yapılacakların Sadık Üstün açısından net olduğu görülüyor. Yaptığı zamanlama hatasıyla verdiği açığın ilk olarak ODA TV’de ifşa edilmesi ise ayrıca yorumlanması gereken ve başka hesapları içerebilecek bir durum.
İsmi 15 Temmuz yargılamalarındaki resmi belgelerine geçmesine ve “Akın Öztürk” ile “Cemaat” diyen ilk isim olmasına rağmen, yargının da Meclis Araştırma Komisyonu’nun da Sadık Üstün’ün ifadesini almadığını not edelim.
Bunun yerine Sadık Üstün’ün çıkardığı iş sonucu Hakan Fidan tarafından gözlerden uzak ve konforlu bir dinlenmeye alındığı görülüyor. Üstün, 15 Temmuz’un ardından Avustralya’nın başkenti Canberra’daki Türkiye Büyükelçiliği’nde yüksek maaşlı ve rahat bir göreve tayin edildi.