KHK ile ihraç edilen Yunanistan eski askeri ateşesi Deniz Kurmay Albay Halis Tunç, 15temmuzinfo.net sitesi için kaleme aldığı yazıda 15 Temmuz'da kapatılan Boğaz Köprüsü ile ilgili bugüne kadar basına yansımayan önemli bir bilgiyi açığa çıkardı. Buna göre o gece köprüde nöbette olması gereken 80-90 polise önceden izin verildiği ortaya çıktı. Polislerin konuşlanması gereken noktalardansa vatandaşlara kimliği belirsiz kişilerce ateş edildiği biliniyor.
Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok’un da içinde bulunduğu vatandaşların önceden yerleştirilmiş keskin nişancılar tarafından vurulduğunu hep konuşuyoruz. Otopsi raporlarındaki kurşun izleri, kurşunların isabet açıları, görüntüler, tanık ifadeleri bunu destekliyor.
Ama bu katillerin atış yapacakları noktalara kimseye sezdirilmeden nasıl konuşlandırıldıkları konusunu hep merak ediyordum. Diğer merak ettiğim konu ise, tamamen savunmasız askeri öğrenci ve erleri katleden, Boğazdaki askerlere ateş ederek halkı galeyana getiren ve ateş altında bırakanlar nasıl organize şekilde köprüye gidebildikleridir.
Birinci ağızdan edindiğim bilgi merakımı büyük oranda giderdi diyebilirim. Önce şöyle genel bir bilgi vereyim. Boğaziçi davasında yargılanan 35’i tutuklu 143 sanık bulunmaktadır. Fakat darbe girişimi sinyali veren Boğaziçi köprüsünü kapatmaya gelen asker sayısı 30-35 kadardır. Kalanları ise, bölgeye gece saat 3 civarında gelen darbe girişimiyle yakından uzaktan ilgisi olamayan Harp Okulu öğrencileridir.
Şimdi gelelim esas konuya, biliyorsunuz Emniyet Genel Müdürlüğünün, bizlerin de köprüden gelip geçerken gördüğümüz, geçiş gişelerinin yakınında Boğaziçi Köprüleri Koruma Şube Müdürlüğü var. Bu müdürlüğün özelliklerine göz attığımızda ilginç verilere ulaşıyoruz.
*Bünyesinde 60-80 kadar 24 saat esasına göre vardiyalı çalışan personeli bulunmaktadır.
*Köprülerde meydana gelen intihar vakalarını önlemek için 2015 yılında oluşturulan “müzakere timi” bünyesinde psikoloji, kriz iletişimi, ikna, beden dili ve öfke kontrolü eğitimi alan 24 polis memuru görevlendirilmiştir. Müzakere timleri, bu tarihten itibaren müzakere ettikleri intihar teşebbüsüyle köprülere çıkan 654 kişiden 645’ini vazgeçirecek şekilde %99 oranında büyük başarı elde etmişlerdir.
*Ayrıca, bu personele ilave olarak 30 yıldan fazla süredir İstanbul’daki İlçe Emniyet Müdürlüklerinden de her gün 2-3 polis memuru nöbetçi olarak Boğaziçi Köprüleri Koruma Şube Müdürlüğünde görevlendirilir. Bu 32 ilçeden toplamda 80-90 polis memuru demektir. Müdürlüğün kendi nöbetçi vardiya personelini hariç tutuyorum.
O gün Boğaziçi Köprüleri Koruma Müdürlüğünde 100’ü aşkın polis memuru olması gerekiyordu.
Aklımı kurcalayan onlarca soru var.
*Peki, köprüyü kapatan 30-35 askerin sayısından en az 2 kat fazla bu polis memurlarını neden göremedik?
*Neden köprülerde mevcut müzakere timleri askerleri ikna etmeye çalışmadı?
*Neden caydırıcılık maksadıyla polis helikopterleri bölgeye sevk edilmedi?
*Neden polis memurları, ihtiyaç varsa, ellerindeki mevcut MP-5 veya tabancaları kullanarak askerlerle çatışmaya girmedi de halkı arada bıraktı? Bu sorular çoğaltılabilir.
Şimdi ben size 14 TEMMUZ 2016 tarihinde gerçekleşen bir vakadan bahsedeceğim.
Bu vaka, Hulusi Akar-Hakan Fidan-Zekai Aksakallı toplantısı veya Erdoğan’ın Cihat Yaycı ile aynı otelde kalması değil, ya da Erdoğan’ın “Böyle protokol olamaz, olmayacak. Bu işi bitireceğiz” diyerek, 2010 yılında iptal etiği EMASYA’yı “Terörle mücadelede etkinlik” bahanesiyle imzalama meselesi de değil. 14 Temmuz’da çok şey oldu ama bunu hiç duymadınız.
15 Temmuz’dan bir gün önce, biraz önce belirttiğim, Boğaziçi Köprüleri Koruma Şube Müdürlüğünde, İstanbul’un her ilçesinden görevlendirilen 2-3 personel, yani toplamda 80-90 polis memurunun nöbeti olağan dışı olarak iptal edildi. 14 Temmuz’da iptal edilen 90 polisin nöbeti, 15 Temmuz 2016 tarihinin nöbetleriydi. Diyebilirsiniz ki, bu bir tesadüf olamaz mı? Tabi ki olamaz. Olsa da, o tesadüf 30 yılda bir talihlisini bulan, o talihli günün ismi de 15 Temmuz 2016 olan bir tesadüf olur.
Bu nöbet iptali, o gün nöbete personel göndermesi gereken ve İlçe Emniyet Müdürlüklerinde oldukça şaşkınlıkla karşılanacaktı. Bu vaka o kadar olağan dışı bir gelişme olarak görülmüş olmalı ki, 14 Temmuz 2016’da öğlen saatlerinde gelen iptal emri, o günün gündemini oluşturacaktır. Zira Boğaz Köprüsü yapıldığından bu yana hiç aksatılmadan tutulan bir nöbetti bu. Neden, Neden, Neden? Ama kimse buna bir anlam veremeyecekti.
Ancak daha sonra anlaşıldı ki, 1 Tabur Kuvvetindeki Polis Gücünün kritik yer ve zamanda görevden el çektirilmesi, 15 Temmuz Kumpasına giden yolda, çok detaylı, geniş kapsamlı yapılan bir planlamanın sonucuydu ve belli ki plana son anlarda dahil edilmişti.
Bu nöbetin iptal edilmesinin çok ama çok fazla etkileri oldu:
*Keskin nişancılar, hiçbir kontrole tabi olmadan ve kimlikleri deşifre olmadan gizlice ve önceden planlandığı şekilde, hakim noktalara yerleştirilebilmiştir.
*SADAT gibi grupların, kontrole tabi olmadan ve kimlikleri deşifre olmadan, halkı provoke etmek ve askerle çatışmak maksadıyla, köprüye intikalleri sağlanabilmiştir.
*Emniyet Güçlerinin, olaylar daha başlamadan, “Müzakere timleri” aracılığıyla, sözde darbeden haberi bile olmayan ve terör tehlikesi nedeniyle göreve gelen askerler ile iletişim/irtibat kurarak, askerleri terör beklentisinin olmadığı ve kendilerinin görevlerinin başında olduğu konusunda bilgilendirmeleri ve askerlerin herhangi bir olaya karışmadan bölgeden ayrılması engellenmiştir.
*Terör tehdidi gerekçesiyle köprüyü kapatmaya gelen 30-35 kadar askerlerin büyük çoğunluğunun er olduğu göz önüne alındığında,ihtiyaç duyulması halinde, bu erlere göre silah kullanımı konusunda çok eğitimli polislerin olaylara müdahalesi engellenmiştir. Böylece, tasfiye etmek ve/veya ortadan kaldırmaya halk nezdinde inandırıcı bahaneler üretmek maksadıyla, azami oranda kan akıtılabilmesi için, içinde paramiliter güçler yerleştirilen ve önceden doktrine edildiği anlaşılan halk ile askerlerin karşı karşıya getirilmesi ve halk kışkırtılıp askerlere saldırttırılarak, askerler silah kullanmaya zorlanabilmiştir.
*Askerlerin her şeye rağmen halka ateş açmaması ve halkı caydırarak kendilerini korumak maksadıyla hava ateş açmaları nedeniyle, planlanan katliamın gerçekleşmesi için devreye keskin nişancılar ve provokatörler girmiş, bunlar tarafından halka ateş açılmış ve vatandaşlarımızın açılan bu ateşlerle şehit düşmeleri sağlanarak esas amaçlarına kavuşabilmişlerdir.
*Keskin nişancılar ve provokatörler aracılığıyla halkın öldürülmesi, iki ateş arasında kalarak şehit düşmeleri sağlanarak, kurgu darbe inandırıcı hale getirilebilmiş ve devlet kurumlarında istenilen tasfiyeler gerçekleştirilebilmiştir.
*Askeri öğrencileri taşıyan otobüslere Yalova kampı önünde bulunan polisler tarafından müdahale edilmediği gibi, köprü gişesinden geçmeleri sağlanarak olaylara müdahil oldukları süsü verilebilmiştir.
*Nöbetleri iptal edilen polis memurları yerine bölgeye sevk edilen polislerin halkı korumaları gerekirken, askerlerle karşı karşıya getirecek rol üstlenmeleri sağlanabilmiştir.
15 Temmuz’un karanlık ve gri noktaları aydınlandıkça gizemi de çözülmekte ve KUMPAS belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır ve bir gün herkesin anlayacağı şekilde aydınlanacaktır.