15 Temmuz'u ve faillerini anlamak: 'Exodus'

Samanyoluhaber.com yazarlarından Numan Yılmaz Yiğit, 15 Temmuz 2016'nın yıl dönümünde dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
         Yine bir 15 Temmuz daha geldi. Her sene-i  devriyesinde, tarihi büyük bir ‘Yalan ve İftira’ olan 15 Temmuz sözde darbe fitnesi hakkında bir şeyler söylemek, böylelikle de yeni yetişen nesillere,  bu olayı  eğrisiyle doğrusuyla anlatmak gerekiyor. Bu her mümin için önemli bir vecibedir. Zira bu sadece Hizmet hareketine indirilen bir darbe değil aynı zamanda dine, dini duygu düşünceye de indirilmiş bir darbedir.

 

         250 insanımızın ölümüne neden olan bu sahte darbeyi planlayan gerçek failler gerçeklerin ortaya çıkmaması için tüm imkanlarını seferber ederek hadiseyi çarpıtmaya, halkı aldatmaya devam etmektedirler. Diğer taraftan da olayın iç yüzünü kamuoyuna yansıtan ne kadar sosyal medya organı, çalışanı varsa onları da engelleyerek  hakikatin ortaya çıkmasına mani olmaya çalışmaktadırlar. Kendileri açısından da her yıl yeni yeni filmler, medyada haberler, resmi törenler vs. düzenleyip bu işi devletin ideolojisi haline getirmeyi amaçlamaktalar. Bu açıdan zulüm gören, zulme şahit olan herkesin gücü yetiyorsa,  imkan ve yetkileri ile, ona gücü yetmiyorsa sözle, yazı ve medya yoluyla, ona da gücü yetmiyorsa en içten kalbi dua ve niyazları ile bu zulmü duyurması, anlatması dini, insani ve vicdani bir vazifedir.

 

         Düşmanlıkta sınır tanımamayı, hayatımızda ilk defa biz 15 Temmuz darbe senaryosu sonrası bu azgın güruhta gördük. Daha önce Firavunu, şeddadları, Nemrut’u, Cengiz Hulagu’yu tarih kitaplarından okuyorduk. Hitler’i, Pol Pot‘u duyardık. Fakat bunların geride kaldığını, artık ülke ve demokrasinin sınıf atladığını, hukuk ve demokrasinin insanlık dışı muamelelere geçit vermeyeceğini zannederdik. Hele işkence ve işkencecileri. 12 Eylül darbesinde ülkücü ve solculara işkence yapan insanları duydukça tüylerimiz diken diken olur, bu tür insanların nasıl var olabildiklerini anlamakta zorlanırdık. Hatta gençliğimizde Kuran‘daki bazı ayetleri okuduğumuzda mesela “(Ey Mü’minler!) Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara maruz kalmadan Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara dûçâr oldu ve öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ile yanındaki mü’minler ‘Allah’ın vaat ettiği nusret ne zaman yetişecek?’ diyecek duruma geldiler. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.” (  Bakara sûresi, 2/214) ayeti ile “Allah, sizin içinizden cihat edenlerle sabır gösterenleri ayırt edip meydana çıkarmadan, kolayca Cennet’e girivereceğinizi mi zannettiniz?” (  Âl-i İmrân sûresi, 3/142. ) gibi ayetleri okuyunca, bunlar geçmiş ümmetlerin ahvali herhâlde diye düşünürdük. Ama öyle olmadığını yaşadık. İletişim çağının ortasında olmamıza rağmen insanlığın gözü önünde büyük bir dram yaşandı/yaşattılar.

        

Taraflardan biri bu darbe senaryosunu planlayan sonrasında da anayasa ve hukuku hiçe sayarak milyonlarca insana zulmeden AKP ve işbirliği yaptığı kirli çevreler, diğer  tarafta da bu zulüm ve haksızlığa maruz kalmış Hizmet insanı ve KHK ile işlerinden edilen yetişmiş kaliteli insanlar.

        

Bu iki taraf objektif, insaflı, hakkaniyetli, tarafsız bir şekilde  değerlendirildiğinde aslında bu zulmü işleyen insanları, niyetlerini, hedeflerini anlamak zor değil. Sadece yüzeysel bir bakışla yapılacak bir mukayese bile AKP ve işbirlikçilerinin haksızlığını diğer tarafın da hakkaniyeti  ortaya  koyma açısından yeterli olacaktır. Gerçi biri siyasi bir parti diğeri ise gönüllülerden oluşan bir sivil toplum hareketidir. Bu yönüyle iki farklı şeyi kıyaslamak doğru olmaz denilebilir. Bir de şimdi böyle bir mukayese yapmanın ne faydası var diye akla gelebilir ? Her iki açıdan da bakıldığında sorularda haklılık payı yok değil. Fakat şu da gerçek  ki AKP, tabanda siyasi bir partiden daha çok, bir cemaat refleksi ile hareket etmektedir. Zira siyaset dışı pek çok noktada Hizmet Hareketi’ni kendine örnek aldığı, onu taklit etmeye çalıştığı aşikardır. Hatta Hizmet Hareketi’ni suçladığı her şeyi şimdi kendi yapmaktadır. Tek farkla ki, Hizmet hakkı, hukuku; AKP ise iktidar olmayı,  kaba  kuvveti  esas almaktadır. Bir diğer husus da, yeni nesiller açısından 15 Temmuz darbe tiyatrosunu ve akabinde  yaşanan  mazlumiyetleri sürekli, tekrar ber tekrar dile getirmek gerekiyor ki, haksızı  tespit edip ilan etme, hizmet edenleri de hayırla yad edip haklarını savunma  imkanı olsun.    

        

Birinci taraf olan AKP ve takipçilerinin  hedefinde her ne şekilde olursa olsun iktidar olmak, iktidar da kalmak varken, ikinci taraf olan Hizmet Hareketi’nin  hedefinde ise, rıza-i ilahi, bir de onu kazanmak  için ülke ve insanına hizmet etmek var. Sadece  bu fark sebebiyle bile AKP zihniyeti ile Hizmet Hareketi arasındaki makas, büyük ara ile açılmaktadır.

 

Bugünün AKP’sinde idare etme, yönetme, tahakküm, sulta kurma, tahta oturma şehvet derecesinde bir hastalık haline dönüşmüşken, Hizmet Hareketi  iddiasız, beklentisiz, ‘Gönüller tahtım’ diyerek, hep ‘Gönül sultanlığı’na talip olmuş, iktidar olmak gibi bir gayeyi hayalinden bile geçirmemiştir.

 

         Birinci tarafın takip ettiği usul ve metod  her ne kadar demokratik, hukuki yol olan seçim vs. gözükse de maalesef şimdiye kadarki uygulamalarına bakıldığı zaman daha çok aldatma, hile komplo ve tuzak kurma gibi yollara tevessül ettikleri müşahede edilmiştir. Hizmet insanının yol ve yönteminin ise Kuran ve peygamber yolu olan doğruluk, güven, emniyet, asayiş yolu olduğu ortadadır. Zira onca imkana rağmen yön ve kıblesini değiştirmediği gibi onca tazyikata rağmen müspet hareket prensibini bozmamıştır. Üstat Bediüzzaman’ın dediği gibi, ‘Biz ki hakikî Müslümanız; aldanırız, fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz.’ sözü, düsturları olmuştur. Keşke  insanımız Müslüman da olsa siyaset gereği yalan söylemeyi meslek edinmiş kişilere değil de özü sözü bir ve doğru olan kişilere inansa,itimat etse.

 

          Yine birinci taraf,  kendilerini  ‘Siyasal İslamcı’ olarak tarif etseler de temel bir felsefeye, belirleyici bir kritere, ölçüye sahip olmadıkları ortadadır. Tam bir ağalık, derebeylik söz konusudur. Anayasa, hukuk, insani, vicdani değerler, örf, gelenek göreneğe dayalı  kurallar adeta yok hükmündedir. Her şey bir zalimin insafına kalmıştır. Onun içindir ki bu iktidarın ekseri  icraatlarında keyfilik, lâ yüs’ellik vardır. Halk tabiriyle ‘Ben yaptım oldu’ anlayışı hakimdir. Halbuki Hizmet Hareketi’nin gelişmiş, oturmuş, müntesipleri tarafından benimsenmiş belli bir mantalitesi, başının bağlı olduğu, evrensel insani değerlerle uyum halinde, başta Kuran ve sünnet kriterleri olmak üzere, sahip olduğu bir düsturlar mecmuası, prensipleri, ilkeleri vardır. Hizmet insanı her halukarda bu bağlayıcı esaslar çerçevesinde hareket eder. Onun içindir ki darbe, Hizmet felsefesine  ters bir eylemdir.

 

Birinci taraf sürekli almaya, menfaate odaklanmışken, ikinci taraf vermeye, fedakarlığa kilitlemiştir. Siyasal İslam’ı suiistimal eden birinciler İktidarın imkanlarını hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet vb. şeylerle haram helal demeden mallarına mal, imkanlarına imkan katarak  suiistimal ederken,  ikinci taraf olan Hizmet insanları, samimi Müslümanlar olarak millette hizmet yolunda ‘Himmet, İnfak ‘adı altında elinin emeği ile kazandığı helal malından sarf etmek suretiyle ülke ve insanına hatta insanlığa artı katkı üzerine katkı sağlamışlardır. İleri de insaflı tarihçiler mutlaka yazacaklardır; Hizmet Hareketi kendi oluşturduğu imkanlarla hem yurt içinde hem de yurt  dışında bu ülkeyi yönetenlerden daha fazla hizmet etmiştir.

 

         Menfaat etrafında dönen siyaset için bir araya gelenler, menfaatleri haleldar olduğu zaman veya paylaşacak bir şeyleri kalmadığında, dağılıp gitmeye mahkumdurlar. Fakat Allah rızasından başka hiçbir beklentisi olmayan -Hizmet insanı gibi- ‘Er Oğlu Erler’, velev ki dünyalarını kaybetseler de, duygu düşüncelerinden taviz vermez, neyle  karşılaşırlarsa karşılaşsınlar, asla hizmetten geri durmaz, dağınıklığa düşmez, yerlerinde sabit kadem olarak kalır ve  gittikleri memleketlerde, bıraktıkları  yerden hizmet etmeye devam ederler. Şimdilerde ettikleri gibi.

 

Mevcut iktidar yıllardan beri kendi mevcudiyetinin devamını   toplumun içine iftirak tohumları saçmakta, bölmek parçalamakta, kutuplaştırmakta,  ötekileştirmekte buldu. Hizmet insanı dinin ruhuna uygun bir şekilde toplumu kucakladı, Alevi-Sünni’siyle, Türkü-Kürdüyle, laiki-anti laikiyle, fakiri-zengini, köylüsü-kentlisiyle insanları bir ve beraberliğe teşvik eden projeler geliştirdi ve de hayata geçirdi, ülkede dostluk ve kardeşlik meltemlerinin oluşmasına vesile oldu.

 

         AKP zihniyeti kendince en yararlı insanları ‘Okumamış, cahil kalmış halk’ olarak nitelerken, (Bir rektörün TV programında dediği gibi) Hizmet insanı Anadolu’nun her bir köşesine küçüğüyle büyüğüyle ile pırıl pırıl eğitim yuvaları açtı, dinin emrettiği gibi ilme, öğrenmeye, öğretmeye, ülkeyi ayağa kaldıracak, kalbi iman, kafası  ilimle dolu nesiller yetiştirmeye önem verdi, verdiği gibi de gerçekleştirdi. Pırlanta gibi bir nesli ülke ve insanına hediye etti.

         AKP ve çevresi devlet ve milletin imkanlarına çöküp lüks, israf ve gösteriş içinde yaşayan ekserisi şımarık, sonradan görme bencil, dini ve dini hayatı hazmedememiş ‘Mütrafin’ olarak ifade edilen  bir neslin ortaya çıkmasına sebebiyet vermesine mukabil, Hizmet insanı şefkat ve merhametle yoğrulmuş ülke ve insanına hizmet etmeyi ideal haline getirmiş bir neslin yetişmesine zemin hazırlamıştır.

 

         Bir yüzükle işe başlayan, gemiciklerle devam eden, sonra ‘Sıfırladın mı?’yla tırmanan, daha sonra devasa yatırımlarla zirveye ulaşan mal, servet edinme hırsı zamanla fakir fukaranın halini anlamakta dahi zorlanan bir çukura  evrilirken, Hizmet insanı her yerde ‘Kimse Yok mu?’lar açmış muhtaç insanlara el uzatmaya gayret göstermiş, halen de göstermeye devam etmektedir.

 

         ‘Siyasal İslamcı” olduklarını iddia edenlerin bu iddialarına göre madem her imkan ellerinde, bütün plan proje ve çalışmalarının hedefinin   milletin imanını kurtarma, İslam’ı öğretme ve sevdirmeye  yönelik olması gerekirken, milleti, genç nesilleri, hal ve tavırları ile, din ve dindardan soğutmaları, gençliğin ateist, deist,  agnostik veya uyuşturucu müptelası, boş idealsiz nesiller haline dönüşmesi, buna  mukabil Hizmet Hareketi’nin, sınırlı  imkanlarıyla  dindar, aydın, çağı idrak etmiş, ahlaklı, temiz bir nesil yetiştirmesi başlı başına üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.

 

         Evet bu siyasi zihniyet ülke ve insanı için oldukça önemli, yararlı olan bu nesli, kendi maddi, siyasi menfaatlerine engel oluyor suçlaması ile 15 Temmuz darbe senaryosunu planlayarak tasfiye etti. Bu ülke ve insanımız adına çok büyük bir cinayetti.

 

         Onun içindir ki her vesileyi değerlendirerek bu elim olayın  gerçek yüzüyle bütün insanlığa bilhassa yurt dışındaki genç nesillerimize duyurulması, anlatılması gerekmektedir. Son günlerde 15 Temmuz vesilesi ile önemli iki çalışma gösterime girdi. Bunlardan biri “Exodus” filmi, 2024 yılında Berlin Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan bu filim  Türkiye’deki siyasi baskı ve sürgün hikayelerini uluslararası bir platformda tanıtmasıyla dikkat çekiyor. “Exodus” filmi, 15 Temmuz 2016 sonrası Türkiye’de yaşanan siyasi ve toplumsal çalkantılar sonucunda ülkeyi terk etmek zorunda kalan insanların hikayesini konu alan bir dram filmi. Film, özellikle mültecilik, sürgün ve özgürlük arayışı temalarını işliyor. Bu filmi izleyenler 15 Temmuz darbe senaryosu faillerinin nasıl bir sosyal kırılmaya, nasıl bir zulme, baskıya sebep  olduklarına şahit olacaklardır.


 

Bu film, hem zulmü hem zalimi hem de bunların neticelerini görme ve gösterme hem de yapımcılara destek olma  adına her bir Hizmet insanının satın alarak ailesiyle birlikte  seyretmesi, seyrettirmesi gereken önemli bir filimdir.

İkinci yapım ise Youtube'da, “SPOILER : Apolet Perdesi Bir 15 Temmuz Belgeseli” olarak yayınlandı. (https://www.youtube.com/watch?v=pLxqtrsj55o&t=3s)

 

Bu videoda 15 Temmuz’da darbenin başı olarak iftiraya maruz kalan  Akın Öztürk’ü yakından tanıyan, KHK ile işlerinden uzaklaştırılan, konuşmalarından da hepsinin vatan sevdalısı pırıl pırıl insanlar olduğu anlaşılan farklı seviyelerdeki komutanların Akın Paşa’ya şahitlikleri var. Her ne kadar videonun  asıl hedefi olmasa da videoyu izleyenler kimlerin gerçek vatansever kimlerin hain olduğunu anlama imkanı bulacaklardır.

        

Ciltlerle kitap okumaya sayfalarca yazı yazmaya gerek yok aslında. ’Exodus’ filmi ve “SPOILER: Apolet Perdesi | Bir 15 Temmuz Belgeseli”, 15 Temmuz sözde darbe senaryosunun ne olduğunu anlatmaya yeter de artar bile.
15 Temmuz 2025 12:46
DİĞER HABERLER