Bugün sizlerle bir mektubu paylaşacağım. Kim yazdı, kime yazdı müsaadenizle o bende kalsın. Mektubun sahibi yolsuzluk ve hırsızlıklardan bahsediyor bir zamanlar aynı duygu düşüncede olduğu arkadaşına. Hiç beklemediği bir şekilde ‘Hırsızı siz büyüttünüz’ cevabını alıyor. Sonra da ona aşağıdaki metni yazıyor:
“…Anladığım kadarıyla etrafın bu partiden insanlarla çevrili. Ve iş yaptığın, para kazandığın insanlar da bu partiden. Bu partiye karşı olursan, yaşaman zor anladığım kadarıyla. Doğal olarak onlara destek vermek zorundasın. Cemaatte almak yok, vermek esas. Diğer partilerde de gelecek görünmüyor. Onun için bu partiyle devam diyorsun. Çalıyor ama çalışıyor nasılsa. Hırsızı büyüten de ben oluyorum bu durumda. Oysa o yıllar beraber oy vermiştik bu partiye. Yanımdaydın. Ve ikimiz de o günler mutlu mesuttuk. Oy vermiştik çünkü hırsızlıklardan, yolsuzluklardan haberimiz yoktu. Ve o günler sen de sohbetlere gidiyordun ben de. Sen de burs veriyordun ben de. Sen de gazeteye aboneydin ben de.
Ama ortaya hırsızlık çıkınca, gemiden ilk sen indin. Artık sohbete gitmiyorsun, burs vermiyorsun, gazeteyi bıraktın. Hırsızı ise büyüten ben oluyorum. Bu nasıl oluyor kardeşim? Oysa hırsızlığı, yolsuzluğu gördüğüm an o partiyi bırakan benim. Sen ise hırsızlığı gördüğün an gemiye daha bir sarıldın. Aramızdaki fark budur dostum.
Sevgili Peygamberimizin (SAV) bir hadisi var; bilirsin: “Sizden öncekiler şu sebeple helâk oldular: Onlar, şerefli bir kimse hırsızlık yaptığı zaman, hırsızı serbest bırakırlar. Güçsüz bir kimse hırsızlık yapınca da ona ceza uygularlardı.”. Unuttun mu bu hadisi? Sence şu an bu hadisi hatırlayan var mı canım memleketimde? Ya da ‘Nefsi kudret elinde olan Allah (c.c.)’a yemin ederim ki; hırsızlık yapan, kızım Fatıma da olsa, yine elini keserim’ hadisini.
Sahi şu ülkenin haline bir bak. Bir zamanlar beraber çay içtiğimiz arkadaşlarımıza zulüm ediyorlar. Bank Asya’ya zulüm ediyorlar. Kimse Yok Mu’ya zulüm ediyorlar. Türk okullarına saldırıyorlar. Türkçe Olimpiyatlarını yasaklıyorlar. Hatırla beraber gitmiştik Türk Telekom’a, Olimpiyat Stadı’na. Nasıl da eğlenmiştik? Bununla kalsa iyi; iş adamlarını tehdit ediyorlar, hizmete gönül vermiş esnafa neredeyse her gün maliyeci gönderiyorlar, hırsıza göz yummadıkları için polisleri, hâkimleri, savcıları tutukluyorlar, dizi senaryosundan dolayı Hidayet Karaca’yı hapse atıyorlar, ayakkabı kutularını gözünün içine sokuyorlar, paraları sıfırlıyorlar, sit alanına villalar yapıyorlar, seni salak yerine koyarak ayakkabı kutularındaki paraları faiziyle geri alıyorlar, altın kaçakçılarına hayırsever iş adamı diyorlar, seni aptal yerine koyarak 700 bin liralık saatlerin faturasını peçete kâğıdına yazıyorlar, Kur’an’la Bakara-Makara diyerek dalga geçiyorlar, ‘Rahmetimiz gazabımızı aşacaktır’ deme cüretini gösteriyorlar, ‘bu söz dinen sıkıntılıdır’ diyen hafızı imamlıktan ihraç ediyorlar, ‘Mekke fethinde Peygamber (SAV) gurura kapıldı, biz kapılmadık’ diyecek kadar küstahlaşıyorlar, hukuku katlediyorlar, birçok medya mensuplarını tutukluyorlar, insan haklarını ayaklar altına alıyorlar, kin nefret kusuyorlar, cadı avı başlatıyorlar, afedersiniz Ermeni vesaire cümlelerle vatandaşlar arasında ayrımcılık yapıyorlar, milletin sevdiği insanlara, kurumlara, kişilere neredeyse her gün hakaret ediyorlar, tüm bunları aylardır yapıyorlar ve aylardır bu yapılanları sana anlatıyorum, birazcık vicdanın dile gelmiyor ve sen kalkmış bana diyorsun ki ‘hırsızı sen büyüttün’. Daha da acı olanı bunları senin oyunla yapıyorlar.
Boşuna konuştuğumun farkındayım dostum. Ne demiş İmam Şafi hazretleri: Bir delil ile 40 âlimi yendim. Ama 40 delil ile bir cahili yenemedim!...”.