TÜBİTAK tarafından Antalya Saklıkent'teki 2 bin 500 rakımlı Bakırlıtepe'de kurulan Ulusal Gözlemevi'nde görevli uzmanlar, gece başladıkları çalışmalarını sabahın ilk ışıklarına kadar sürdürüyor.
150 santimetre çapıyla Türkiye'nin en büyük teleskobunun yer aldığı Saklıkent'teki gözlemevinde görev yapan uzmanlar, çalışmalarını gece yürütüyor. Gözlemevi yerleşkesi içinde yer alan 150, 100, 60 ve 45 santimetre çaplarındaki 4 teleskop aracılığıyla gök cisimlerini ve foton ışınlarını inceleyen bilim adamları, elde ettikleri verilerle ulusal ve uluslararası çeşitli bilimsel çalışmalara da imza atıyorlar.
TÜBİTAK tarafından projelerine onay verilen uzmanlardan Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Fizik Bölümü'nden Yrd. Doç. Dr. Sinan Kaan Yerli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gözlemevinde günün yorucu fakat keyifli geçtiğini belirterek, buradaki hayatlarının klasik bilim yaşantısına benzemediğini ve gece boyunca çalıştıklarını anlattı.
Sıradan bir gözlem gününün sabahında, günlük çalışmalarına ilişkin hazırlıkların yapıldığını ve kullanılacak ekipmanların kontrol edildiğini belirten Yerli, hangi yıldızların nasıl gözleneceği ve hangi testlerin yapılacağına dair hesaplamaların ele alındığını kaydetti.
Yıllar önce bilim adamlarının teleskobun yanında gözlem yaptıklarını anımsatan artık teleskopların ayrı bir bölümde yer aldığını, kendilerinin ise bilgisayar başında gelen verileri değerlendirdiklerini belirten Yerli, ''Teleskopları bilgisayarlar yardımıyla yönetiyoruz. Üzerine takılı araçları çalıştırıp, onlardan veri alıp saklayabiliyoruz'' dedi.
Yaz aylarında günde yaklaşık 10 saatlik gözlem süreleri olduğunu ifade eden Yerli, bu süre boyunca gök nesnelerinden gelen fotonları tek tek kontrol ettiklerini, sabahları da alınan görüntülerin doğruluğunu denetleyerek, o günkü işlerini tamamladıklarını aktardı.
Yerli, ''Sabah insanların yeni uyanmaya başladığı saatlerde bizler uykuya yeni vakit bulmuş oluyoruz. Çok fazla uykuya da vakit ayırmadan çoğu zaman üç ya da dört saatlik bir uykunun ardından güne tekrar başlıyoruz'' diye konuştu.
-''IŞIKLAR GÖKYÜZÜMÜZÜ KİRLETİYOR''-
Zaman zaman gerekli izinleri alarak TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi'ni gezmek için gelenlerin ilk olarak gökyüzünün siyah rengini ve beraberinde birçok yıldızı fark ettiklerini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Yerli, şunları kaydetti:
''Şehirlerdeki tüm ışıklar o doğallığı kirletiyor. Nasıl havamız ve suyumuz kirleniyorsa, ışık kirliliği dediğimiz bir kavram daha var ve gökyüzümüzü de kirletiyorlar. Işığı açık bırakanlar, yukarıya doğru aydınlatılan binalar, lazer şovları insanların gökyüzünü görme ve tanıma şansını yok ediyor. Bir ışığı açık bırakıyorsanız ya da hiç önemsemeden kullanabiliyorsanız, bu ışık kirliliği demektir. İnsanın yaşadığı bölgenin sürekli aydınlık olması, onun gelişimi için negatif bir etkidir. Bir diğer konu da bilimsel olarak bizleri etkiliyor. Kemer'de diskoda insanlar eğleniyorlar ama eğlenirken bizim alacağımız veriyi kalitesizleştiriyorlar. O insanlar her zaman eğlenebilirler ancak biz aynı veriyi aynı kaliteyle bir daha alamayız. Yapmaları gereken sadece ışıklarını yukarıya değil, aşağıya çevirerek eğlenmek. Belediyeler, yol kenarlarını ışıklandırırken aşağıya doğru eğsin, daha düşük güçte lambalar kullansınlar.''
Aydınlatma ışıkları dışında bölgedeki mermer ocaklarının da kendileri için ciddi bir sorun oluşturmaya başladığını belirten Yerli, 24 saat çalışan ocaklardan çıkan tozun, aldıkları verinin kalitesini düşürdüğünü ve kendilerini çalışamaz hale getirdiğini söyledi.
-''İNTERNET ORTAMINDA DOLAŞAN İDDİALAR''-
Yrd. Doç. Dr. Yerli, vatandaşlardan gelen soruları da yanıtladıklarını ancak bazen kendilerine ''oldukça garip sorular'' gelebildiğini ifade ederek, bunun temelinde de bilinmeyene olan merakın yattığını vurguladı.
Özellikle internet ortamındaki çeşitli iddialar karşısında sorulara muhatap olduklarını anlatan Yerli, ''Mesela (Mars, Ay kadar büyüyecek) diyorlar. Bu ünlü bir yanlış bilgilendirmedir. Böyle bir şey olamaz ama internette bu haber dolaştığı zaman telefonlar kilitleniyor. İnsanlar Mars'ı görmek istiyor. (Ne zaman Mars'ı göstereceksiniz?) demeye başlıyorlar. Güneşte bir patlama oluyor. Bu kez de insanlar (Ne zaman deprem olacak?) diye telefonları kilitliyorlar.''
Yerli, insanlara, evrenin ne kadar büyük olduğunu, ölçeklerin ne kadar farklı olduğunu anlatabilmek için çok çaba sarf ettiklerini ancak karşı taraftan aynı çabayı göremediklerini de sözlerine ekliyor.