Biden, seçim kampanyası sırasında New York Times editörleri ile yaptığı bir görüşmede, Erdoğan'ı otokratik olmakla suçlamış ve Türkiye'de demokratik yollarla liderlik değişimi konusunda muhalefet partilerini destekleyebileceğini dile getirmişti.
Ayrıca, Washington'da yapılan değerlendirmeler, yeni yönetimin S-400'ler ve bazı bölgesel konularda Türkiye'ye karşı daha katı bir politika izleyebileceğinin işaretlerini de veriyor.
2021'de ikili ilişkiler açısından Türk-Amerikan ilişkilerini zorlayabilecek 3 başlık öne çıkıyor. İran'a yönelik Amerikan yaptırımlarını delmekle suçlanan Halkbank'a karşı sürmekte olan yargı süreci bu başlıklardan biri.
Yeni yönetimin, ABD Başkanı Donald Trump'ın aksine, yargı sürecini etkileme girişiminde bulunmaması bekleniyor. Bu durum, Halkbank'ın bir cezayla karşı karşıya kalmasına yol açabileceği değerlendirmelerine yol açıyor.
İkinci önemli başlık ise S-400'ler. Trump yönetimi, Rusya'dan silah satın aldığı gerekçesiyle ABD'nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) çerçevesinde 14 Aralık 2020'de yaptırım uygulama kararı almış ve Savunma Sanayi Başkanlığı'nı hedef alan 5 maddeyi uygulayacağını açıklamıştı.
Ancak S-400 sorununun ileriki dönemde de çözülememesi durumunda Biden yönetiminin yasada yer alan diğer yaptırım maddelerini yaşama geçirmesi yetkisi bulunuyor.
Yaptırımların yürürlükten kaldırılmasının şartı ise Türkiye'nin S-400'leri elinde çıkarması ve topraklarında tutmaması. Bu konunun, 20 Ocak sonrasında oluşacak Ankara-Washington diyaloğunda yoğun bir şekilde gündeme gelmesi bekleniyor.
Üçüncü başlık ise Türkiye'nin 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Fethullah Gülen'in iadesi. Bu konuda yeni gelen yönetimin de Türkiye'nin beklentilerine olumlu yaklaşması beklenmiyor.
ABD'nin YPG'ye desteği Ankara'nın gündeminde olacak
Bölgesel konularda yaşanacak en önemli görüş ayrılığı ABD yönetiminin Suriye'de YPG'ye verdiği destek olacak. S-400 anlaşmazlığını en önemli ikili sorun olarak gören Washington'un aksine Ankara, ABD'nin YPG ile sürdürdüğü işbirliğini en temel problem olarak görüyor.
Ankara'da yapılan değerlendirmelerde, IŞİD ile mücadelede YPG'yi yerel güç ortak olarak kullanma politikasının Biden'ın başkan yardımcısı olarak görev yaptığı Obama yönetimince oluşturulduğunu, Biden ve ekibinin de bu politikayı güçlendirerek uygulayacağı öngörülüyor.
Ancak aynı değerlendirmelerde, Biden yönetiminin olumsuz düşüncesine karşın Türkiye gibi önemli bir NATO ve bölge ülkesiyle ilişkileri kopartmayacağı, Ankara'nın "yeni sayfa açalım" çağrısına olumlu yanıt verileceği görüşü de öne çıkıyor. Türkiye'nin bu süreçte Washington Büyükelçisi'ni değiştirmesi ve ABD Kongresi, basını ve düşünce kuruluşları nezdinde yeni bir iletişim atağı başlatacak olmasına dikkat çekiliyor.
AB ile hızlı başlangıç
2020'de gerilimlerle dolu bir süreç yaşayan Ankara-Brüksel ilişkileri, AB'nin 11 Aralık Zirvesi'nde hafif yaptırım kararları alması ve nihai kararı Mart sonu zirvesine bırakması sayesinde rahat bir nefes almıştı.
Türkiye'nin Oruç Reis araştırma gemisini Haziran ayı ortasına kadar Antalya Körfezi'nde tutacağını açıklaması 2021'in ilk yarısında Doğu Akdeniz'den kaynaklanan gerilim yaşanmayacağı olarak yorumlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "geleceğimizi AB'de görüyoruz" açıklamasıyla başlayan AB seferberliğine Brüksel de kayıtsız kalmadı. Taraflar Ocak ayından itibaren yoğun bir görüşme trafiği gerçekleştirecekler. AB Konsey Başkanı Charles Michel'in Ocak ayı sonunda Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ile birlikte Türkiye ziyareti gerçekleştirmesi öngörülüyor.
AB ile sürecin iki temel ayağı bulunuyor: Birincisi, 18 Mart 2016'da yapılan göç mutabakatının yenilenip yenilenemeyeceği, ikincisi ise Türkiye'nin açıkladığı demokratikleşme reform sürecinin nasıl sonuçlanacağı.
Türkiye, 3+3 milyar Euro'luk AB finansman desteğinin önümüzdeki süreçte artarak devam etmesini ve anlaşmada yer alan vize serbestisi, gümrük birliğinin güncellenmesi gibi sözlerin de tutulmasını istiyor. Michel ve Leyen ile görüşecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konularda somut adımlar atılmasını isteyeceği biliniyor.
Türkiye'nin 2021 hedefleri arasında yer alan bir başka unsur ise AB ile birlikte uluslararası Doğu Akdeniz Konferansı gerçekleştirmek ve Kıbrıs Türk toplumunun da bu süreçte yer almasını sağlamak.
Demokrasi, AB için sorun olmaya devam edecek
Bu alanlarda ilerleme olsa dahi demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında gözle görünür, somut gelişmelerin olmaması, başta tam üyelik müzakere süreci olmak üzere Ankara-Brüksel ilişkisinin kalitesini artıracak adımların atılması olanaklı görünmüyor.
AB'nin en son yayımladığı 2020 Ülke Raporu'nda bu alanlarda hiçbir ilerlemenin yer almadığı kaydedilmiş ve Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'nden giderek uzaklaştığı saptaması yapılmıştı. Türkiye'nin basın ve ifade özgürlüğü, uzun tutukluluk ve keyfi tutuklama gibi insan hakları ihlallerinin devam ettiği de aynı raporda ayrıntılandırılmıştı.
AİHM'nin eski HDP eş-başkanı Selahattin Demirtaş'ın derhal serbest bırakılması kararının uygulanmaması, işadamı ve sivil toplum aktivisti Osman Kavala'nın da tutukluğunun sürmesi, 2021'de Brüksel ile ilişkilerde sorun yaratmayı sürdürecek konular arasında gösteriliyor.
Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilimin düşmesi, Türkiye'nin 2021'de Yunanistan ve Fransa ile ilişkilerin normalleşmesi için uygun bir ortam yarattı.
Yunanistan ile 2016'da askıya alınan istikşafi görüşmelerin Ocak ayı sonuna doğru yeniden başlatılması bekleniyor. Fransa ile de ilişkilerin normalleşmesi için bir yol haritası üzerinde uzlaşıldığı kaydediliyor.
2021'in bir başka önemli gündemi Kıbrıs sorununa ilişkin yeni bir süreç başlayıp başlamayacağına ilişkin olacak. Kıbrıs Türk kesiminde yapılan seçimlerde iş başına gelen Ersin Tatar yönetimi, BM'nin 50 yılı aşkın süredir federasyon temelli çözüm girişimleri yerine "iki devletli" bir format istediğini kayda geçirdi. Türkiye de bu yaklaşıma destek verdi ve kapalı Maraş'ın açılması yönündeki adımları da destekledi.
Türkiye, ileriki aylarda Kıbrıs Rum ve Türk toplumlarının yanı sıra 3 garantör ülke Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık ile BM'nin katılacağı 5+BM formatı toplantısıyla çözüm sürecine ilişkin düşüncesini masaya taşımayı planlıyor. Ancak BM sürecinden uzaklaşılması ve kapalı Maraş'ın açılması gibi adımların Türkiye'ye karşı tepkileri artıracak adımlar olacağı da uluslararası çevrelerde kaydediliyor.
Türkiye'nin aktif olarak yer aldığı Suriye ve Libya çatışma alanları da 2021'in önemli diplomasi gündemi arasında yer alacak. Her iki noktada da Rusya ile karşı kamplarda olmasına karşın Moskova ile diyaloğu kopartmayan Ankara, hem Suriye hem Libya'da 2021'i siyasi sürecin hız kazanması için bir fırsat olarak görüyor. Ancak her iki ülkede de yaşanabilecek olası gelişmeler, Türkiye açısından riskleri de beraberinde getiriyor.
Suriye açısından en önemli risk noktası İdlib olmaya devam ediyor. 2020'de Rusya destekli Suriye rejim ordusunun saldırıları nedeniyle onlarca askerini kaydeden Türkiye, 5 Mart 2020'de Rusya ile yapılan mutabakatın bozulmaması gerektiğini kaydediyor. İdlib'in güneyindeki askeri gözlem noktalarını 2020 sonunda daha kuzeye taşıyan Türkiye açısından hem bölgedeki radikal İslamcı grupların varlığı hem de Suriye ordusunun olası askeri hareketliliği risk unsuru olmaya devam ediyor.
Libya'da da Rusya'nın desteklediği General Halife Hafter güçlerinin bu ülkede bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına karşı son dönemde artan tehditleri Ankara'nın 2021 gündemini belirlemesi açısından önemli olacak. Libya'daki Trablus ve Bingazi yönetimleri arasında son dönemde başlayan siyasi görüşmeler, barış sürecinin bir noktasında ülkedeki yabancı askerlerin varlığının da sona erdirilmesini içeriyor. Türkiye ise bu ülkedeki varlığının Trablus hükümeti ile 27 Kasım 2019'da yapılan bir anlaşmanın sonucu olduğunu, dolayısıyla hukuki zemini bulunduğunu kaydediyor. 2021'de Türkiye'den Libya'daki askeri varlığını çekmesi konusunda uluslararası baskının artması öngörülen bir gelişme olarak görülüyor.
Rusya'ya karşı Batı ile denge
Türk dış politikasına dönük son dönemde yapılan eleştirilerden biri NATO ve Batı bloğundan uzaklaşması ve Rusya'ya yakınlaşması. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, son açıklamalarında Türkiye'nin Rusya ya da başka bir Doğu ülkesiyle kurduğu ilişkinin NATO ve AB'ye alternatif olduğunu kaydederek bu eleştirilere yanıt vermeye çalıştı.
Ancak ABD'de göreve gelecek olan Biden yönetiminin transatlantik ilişkilere yeniden ağırlık verecek olması, başta NATO ve Avrupa ile çok taraflılık ilkesi üzerinde bir ortaklık kuracak olması, Türkiye'nin de dış politikasında yeni bir ayarlama yapmasına yol açabilir.
Hükümetin hem ABD hem de AB ile yeni bir sayfa açma, Doğu Akdeniz başta olmak üzere Batı ile gerginlikleri azaltma yolunu çizmesi Ankara'nın 2021 senesinde gereksinim duyacağı denge arayışının işaretleri olarak görülüyor.