27 Mayıs'tan beter; tarihte görülmemiş kıyım

27 Mayıs'tan beter; tarihte görülmemiş kıyım
Güvenlik güçlerine yönelik kıyım, darbe dönemlerini geride bıraktı. 50 bin polisin ardından dün de bin 776 emniyet müdürü tasfiye edildi.

Fişlemeler sonucu hazırlanan listelerdeki isimler teşkilattan uzaklaştırılırken, ülkede ciddi güvenlik zafiyetlerinin oluşmasından endişe ediliyor.

Kamu kurumları, darbe dönemlerinde bile görülmeyen bir kıyıma maruz kalıyor. En kıyımdan özellikle emniyet büyük zarar görüyor. AKP hükümeti, yeni çıkarttığı İç Güvenlik Yasası’nı gerekçe göstererek Emniyet Genel Müdür-lüğü’nde (EGM) görevli bin 776 emniyet müdürünü zorunlu olarak emekliye sevk etti. Tasfiyenin burada kalmayıp sayının 3 bin 500’e ulaşacağı belirtiliyor.

Haklarında herhangi bir soruşturma açılmayan emniyet mensuplarının tasfiyesinin EGM Yüksek Değerlendirme Kurulu eliyle yapılması, darbe dönemlerini hatırlattı. 27 Mayıs cuntacısı da kendileri gibi düşünmeyen ve aralarında 275 generalin de bulunduğu 7 bin 200 subay ve astsubayı emekli etti. Bu kıyım tarihe ‘EMİNSU’ olayı diye geçti. 28 Şubat darbe sürecinde de ordunun içerisindeki muhafazakârlar ve inançlı subaylar, ‘fişleme ve ihbar mektupları’ ile hedef haline getirildi. Bu subaylardan yaklaşık bini de ‘irtica’ gerekçesiyle YAŞ kararıyla ordudan ihraç edildi.

Darbe ve sonraki dönemlerde yaşanan ihraçların bir benzeri bugün emniyette yaşanıyor. Fişlemeler yoluyla belirlenen listelerdeki tecrübeli isimler teşkilattan uzaklaştırılırken, ülkede ciddi güvenlik zafiyetlerinin oluşmasından da endişe ediliyor. Sadece yolsuzluklarla değil darbelerle, çetelerle ve terörle mücadelede görev almış uzman kadroların boşluğunun doldurulmasının yıllar alacağı uyarısı dikkate alınmıyor. Emniyetin hafızası sıfırlanırken kaos ve çatışma ortamı her yerde büyüyor. Türkiye, adliyelerde şehit edilen savcılar, uzun namlulu silahlarla sokak çatışmaları, banka ve işyeri soygunları, çete ve mafyanın tekrar dirilmesi, PKK-KCK, DHKP-C, El Kaide, IŞİD gibi terör örgütlerinin elini kolunu sallayarak eylem yaptığı bir ülke haline geliyor.

Emniyet’e yönelik ‘cadı avı’nda kırılma noktası 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması oldu. EGM İstihbarat Dairesi Başkanlığı ve MİT aracılığıyla teşkilatta, emniyet mensuplarını hedef alan fişlemeler yapıldı. ‘Paralel’ suçlaması, emniyetin içinde yer alan iktidarın istediklerini yapmayan bütün personelin tasfiyesi için bahane olarak kullanıldı. Ardından görevden almalar ve ihraç edilmeler yaşandı. Bazı polisler hakkında hiçbir somut delil gösterilmeden onlarca dava açıldı.

Emeklilik yaşı gelmediği halde yüzlerce polis hedefte


Emniyette yaşanan tasfiyelerin perde arkasında fişlemelerin yanı sıra ihbar mektupları ve telefonları yer aldı. Gelen ihbar ve fişleme bilgileri de İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulduğu iddia edilen Kozmik Çalışma Grubu (KÇG) tarafından işleme konuldu. İç Güvenlik Yasası’nın onaylanmasının ardından da fişleme listeleri devreye sokuldu. İddiaya göre EGM Yüksek Değerlendirme Kurulu aracılığıyla da bu fişlemeler esas alınarak cunta tipi tasfiyelere kapı aralandı. Emniyetin bir dönemine damgasını vuran, haklarında herhangi bir ‘adli ve idari’ soruşturma dahi bulunmayan emniyetçiler, ‘paralel’ yalanlarıyla hukuksuz olarak re’sen emekli edildi. Kanun zoruyla emekli edilenlerin bin 142’sini birinci sınıf, 269’unu ikinci sınıf, 184’ünü üçüncü sınıf ve 181’ini dördüncü sınıf emniyet müdürleri oluşturuyor. Bu kişilerin pek çoğunun emeklilik yaşı gelmemişti. Buna rağmen bu mağduriyeti gidermeye yönelik herhangi bir çalışma da söz konusu değil.

Polis suçlunun değil, meslektaşlarının peşinde

Bin 776 emniyet mensubunun emekliye sevk edilmesini güvenlik açısından da değerlendirmek gerekiyor. Bir dönem derin yapılarla etkin mücadele eden emniyetçiler bugün tasfiye edilirken, yerlerine getirilenlerin ise yeterli bilgi birikimi ve becerisi bulunmuyor. Bu durum, 17 Aralık sonrasında Türkiye genelinde onlarca cinayet, gasp ve hırsızlık gibi vakalar yaşanmasına yol açtı. Ancak olayların çözümü noktasında bir sonuç alınamadı. Örneğin Yüksekova’da 3 asker, Diyarbakır’da iki istihbarat polisi ve Bingöl’de de iki emniyet mensubu sokak ortasında şehit edildi. Bu olayla ilgili olarak İstihbarat Dairesi Başkanlığı ve Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı şüpheliler hakkında herhangi bir teşhiste bulunamadı. Bunun yerine kamuoyunu manipüle edecek bilgiler servis edildi.

Özellikle terör örgütleri, istihbarat tarafından artık takip edilmediğini çok iyi biliyor. Bundan dolayı da terör örgütleri mensupları, adliye saraylarına girip savcının kafasına silah dayayıp şehit edebiliyor. Bunun en bariz örneği İstanbul’da yaşanan Elif Sultan Kalsen olayı. Bir örgüt mensubu elini kolunu sallayarak polis noktalarına ateş edip kaçabiliyor. Son dönemde girilen kritik süreç, önümüzdeki genel seçim sürecinde daha büyük saldırı ve provokasyonlara da hazırlıklı olunması gerektiğini gösteriyor. Çünkü emniyette yapılan tasfiyelerle, teşkilatta ciddi bir zafiyet oluştuğu konuşuluyor. Bir dönem ortadan kaybolan mafyavari yapılanmalar yeniden türemeye başladı. Bu kişiler İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirler de dahil yeri geldiğinde dernek basıp adam öldürüyor, yeri geldiğinde işadamlarını tehdit ediyor. Emniyette bir dönemin kapatılmasının, birikimin silinmesinin sıkıntısını toplum çekiyor. Emniyetin kilitlenmiş hali, sokaklar ve şehirler giderek çetelerin, terör örgütlerinin daha fazla cirit attığı yerlere dönüşmesi sıkıntının ciddi olduğunu göstermeye yetiyor.

Polisler hukuksuzluğu AYM’ye taşıyacak

Mağdur emniyetçilerin önünde hak arama yolları bulunuyor. Anayasa Mahkemesi (AYM), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi süreçler işletilecek. Muhalefetin AYM’de mağduriyete dayanak yapılan kanunun iptali için dava açması bekleniyor. Yine AYM’ye bireysel başvurular gündeme gelecek. İçişleri Bakanı, Müsteşarı ve Emniyet Genel Müdürü dahil söz konusu haksız kanuna dayansa da hukuksuz olan işlemlerin altında imzası olanlar hakkında da davalar açılacak. BAYRAM KAYA - ZAMAN

19 Nisan 2015 07:47
DİĞER HABERLER