Cihan Yıldırım - Eskişehir'de kazı çalışmalarının 22 yıldır devam ettiği Şarhöyük'ün yaklaşık bir kilometre uzağında farklı inançlara mensup insanların nekropolde (mezar alanı) yan yana gömüldüğü tespit edildi.
Kazı Başkanı Anadolu Üniversitesi (AÜ) Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taciser Sivas, AA muhabirine, Şarhöyük'ün (Dorylaion) Eskişehir'in ilk kurulduğu yer olduğunu belirterek, höyükte şu ana kadar yapılan kazılarda 5 bin yıl öncesine ait yaşam izlerine rastladıklarını kaydetti.
AÜ'nün 1989 yılında höyükte yüzey araştırmalarına ve kazılara başladığını anlatan Prof. Dr. Sivas, şöyle konuştu:
''Höyükte, eteklerindeki aşağı şehirde ve nekropolde kazılar devam ediyor. Burada Erken Tunç Çağı'na kadar bir yerleşim var. Daha sonra Hitit, Frig, Klasik Helenistik Roma ve Bizans olmak üzere üst üste kurulmuş yerlerin varlığını saptadık. Antik Orta Çağ kaynaklarında 1. Haçlı Seferleri kapsamında yapılan meşhur Dorylaion Savaşı bu ovada ve Şarhöyük çevresinde yapıldı. Şarhöyük, Anadolu Selçuklu Devleti'nin batıya ilerlemesini önlemek adına Bizans'ın bir ön karakolu durumunda. Höyüğün en üstünde 19 kulesi olan Bizans dönemine ait sur tespit ettik. Çektiğimiz hava fotoğrafları, kazılar ve kaynaklardan biliyoruz ama görünürde bir şey yok. Söz konusu sur sökülmüş. 19. yüzyılın sonunda İstanbul-Bağdat demiryolu yapılırken Şarhöyük taş ocağı olarak kullanılmış. Ayrıca Türklerin bölgeye yerleşmesiyle kurulan Odunpazarı'ndaki evlerin yapımında buradaki taşlar kullanılmış.''
Prof. Dr. Sivas, Şarhöyük'ün sadece Eski Çağ'da değil, Orta Çağ'da da çok önemli bir yerleşim yeri olduğunu belirterek, Şarhöyük'ün 450 metre çapı, 17 metre yüksekliğiyle bölgenin en büyük höyüğü olduğunu bildirdi.
-''ŞU ANA KADAR 75 MEZAR ORTAYA ÇIKARDIK''-
Bütün yolların birleşme noktasında yer alan Şarhöyük'ün ticaretinin de çok geliştiğini ifade eden Prof. Dr. Sivas, şunları kaydetti:
''Erken Hristiyanlık döneminde burası bir psikoposluk merkezi. Dini anlamda da çok önemli bir yer. Bizans ordularının toplanma yeri. Eski çağlarda sıcak suları, Porsuk Çayı'nın bol balığı da o dönemde çok önemli. Bizans imparatorları buradaki yazlık saraylarına gelip termallerden yararlanıyor. Bu nedenle kalabalık bir nüfusu var. Bu kadar insanın yaşadığı bir bölgede elbette mezarlık olacak. Burası Hazine arazisi. Aynı zamanda Eskişehir'in eski çöplüğü. Birkaç yıl öncesine kadar gazinolar vardı. Önce çöplüğü kazdık. Çöplüğün altından mezarları ortaya çıkardık. Basit mezarlar, taş sandık mezarlar, ailelerin gömüldüğü oda mezarları, yakarak gömülenlerin konulduğu kerpiçlerle inşa edilmiş mezarlar bulduk. MS 10. yüzyıldan, MÖ 3. yüzyıla kadar gömü geleneğinin aynı yerde sürdüğünü görüyoruz. Medeniyetlerin höyükte üst üste yerleştiği gibi mezarlık alanında da o ayrımı yapabiliyoruz. Mezarlarda sadece iskeletlere değil, bazı eşyalara da rastladık. Müzede sergileniyor.''
Prof. Dr. Sivas, çalışmalar tamamlandığında mezar alanını arkeopark olarak ziyaret açmayı düşündüklerini belirterek, mezar alanında da kültür gezileri yapılabileceğini ifade etti.
Kentin tarihine ışık tutmaya çalıştıklarını ifade eden Prof. Dr. Sivas, sözlerini şöyle tamamladı:
''Eskişehir'de yaşayan ilk insanların mezarlarını ortaya çıkardık. Eskişehir dediğimiz zaman köhne, terk edilmiş bir şehri kastetmiyoruz. Geçmişi 5 bin yıl öncesine dayanan bir kentten bahsediyoruz. Şu ana kadar 75 mezar ortaya çıkardık. Farklı şekilde gömüldükleri için ayrı inançlara sahip olduklarını anladığımız insanların nekropolde yan yana gömülmesi dikkat çekici. Kimi yakılmış, kimi toprağa doğrudan gömülmüş. Farklı inançtan insanlar aynı mezarlığa gömülebiliyor. Bu önemli. Burada hoşgörü, inançlara saygı, inancın özgürlüğüne şahit oluyoruz.''
(CY-TAR-SA)12.08.2011 12:00:35