UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan ve Avrupalı bilim adamları tarafından 'Anadolu'nun El-Hamrası' olarak görülen Divriği Ulu Camii'nin inşa edildiği tarihten bu yana yapısında bir milimetre bile kayma olmadığı belirlendi.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu'nun (UNESCO) ''Dünya Kültür Mirası Listesinde'' yer alan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'ndaki yapısal hareketin bilgisayar sisteminden izlenmesi ve yapısının değerlendirilmesi projesi kapsamında yapılan araştırmada, eserin yapıldığı tarihten bu yana yapısında bir milimetre dahi kayma olmadığı ortaya çıktı.
Divriği Kaymakamı Salih Ayhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'ndaki yapısal hareketin bilgisayar sisteminden izlenmesi ve yapısının değerlendirilmesi projesi kapsamında yapılan inceleme raporunun sonucunun ellerine ulaştığını kaydetti.
2010 yılının ekim ayından bu yana devam eden izleme projesinin sonucu konusunda tedirginlik duyduklarını, ancak bu final raporuyla çok mutlu oldukları bir netice aldıklarını ifade eden Ayhan, şöyle konuştu:
''Belki kamuoyunun somut olarak gördüğü, izlediği bir proje değildi, bilimsel bir ortamda sensörlerle izlenen bir projeydi. Divriği Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği ile Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle yapılan bu projenin detaylı bilgileri elimize geldi. Bu raporumuzda sevindiren husus ecdat yadigarı olan eserde, 800 yıllık eserde bir milimetre dahi kayma yoktur. Binde bir hassasiyetle yapılan, bu çok yüksek teknolojik ekipmanlarla yapılan çalışmada 78 sensör kullanıldı. Bu sensörler duvarlardaki eğim, nem ölçer, sıcak ölçer ve tüm duvar hasar ölçümleri yaptı. Bu ölçümler sonucunda eserde zerre kadar kayma olmadığı rapor edildi. Bu bizi hakikaten çok mutlu etti.''
Projenin en ilgincinin eserin etrafına kazılan kuyuların içerisine yerleştirilen sensörler olduğunu, bunların yer altında su seviyesini ölçtüğünü ifade eden Ayhan, şunları kaydetti:
''Bu cihazlarla su seviyesinin yoğunluğunun olup olmadığı, binanın temeline zarar verip vermediği incelendi ve raporumuzun neticesinde hiçbir olumsuz sonuca rastlamadık. Binadaki kayma, göçme, renk değişiminden kaynaklanan sorunların sadece halk dilinde olduğunu öğrenmiş olduk ve eser sapasağlam ayakta durmaktadır. Buradaki amaç 'Ulu Camii yıkılıyor, elden gidiyor' gibi söylemleri bertaraf etmek değildir. Bilinmesi gereken 800 yıl önce yapılan bu eserin bugüne kadar muhteşem duruşu, sağlamlığı bilimsel bir veriyle ispatlanmış oldu.''
Eser üzerindeki çatlaklar kaymadan dolayı değil
Eser üzerinde 25 adet çatlak-ölçer cihazı konulduğunu ve bu çatlakların çıkış nedeninin araştırıldığını bildiren Ayhan, ''Bu çatlaklar arasına yerleştirilen cihazlarla eserin kaymasından mı yoksa farklı bir sebepten mi olduğunu tespit etmesine yönelik yerleştirilmişti. Raporumuzda gördüğümüz kadarıyla kesinlikle kaymadan dolayı değil, lokal, sıcaklık ve soğuktan kaynaklanan mevsim faktöründen oluşan çatlaklar olduğunu gördük'' diye konuştu.
Yaşanan depremlerden eserin zarar görmediğini de vurgulayan Ayhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''En son iki adet deprem kaydedilmiş, bu depremlerden bir tanesi de Refahiye'de oluşan yerin 16 metre altındaki 4.3 civarındaki deprem, bu depremin Ulu Camii'ye etkisi ne olur, o da hesaplandı ve bu depremin Ulu Camii'ye hiçbir etkisi olmadı. Raporun sonunu da çok güzel bir noktayla bitirmişler arkadaşlarımız, bu raporu hazırlayan ODTÜ'deki hocalarımı, Kültür ve Turizm Bakanlığındaki üst düzey bürokratlarımız ve SANGARİ firmasının çok değerli yetkilileri, ben kendilerine teşekkür ediyorum, 'anıta sahip olmak önemli değil, önemli olan onu korumaktır' diye son noktayı koymuşlar, biz de bu işin hassasiyetinde tüm birimlerimizle Divriği Ulu Camii'ni en güzel şekilde koruyup gelecek nesillere aktaracağız.''
Binanın batıya doğru yatay olması
Batı kapısının yatay olması nedeniyle ziyaretçilerin en fazla tedirginlik duyduğu konu olduğunu bildiren Ayhan, şunları söyledi:
''Binanın batıya doğru hafiften yatay olmasından dahi ziyaretçilerin tedirginliği vardı. Bu raporda gördük ki batıya doğru yatay olmasının, binanın kuruluşundaki paralellikten kaynaklandığıdır. Bazı bilim adamlarımızın burada bir kayma olduğu yönünde bilgileri vardı. Bu bilimsel bir bilgi, biz bunu sorgulayacak değiliz. Hocalarımızın, akademisyenlerimizin üstün hassasiyetleri, bu muhteşem esere, insanlık eserine olan hürmetlerinden, saygılarındandır. Bu rapor, kesinlikle onların fikirlerini, düşüncelerini, hassasiyetlerini, kaygılarını bertaraf etmek için değil, bundan sonra bu eser hakkında yapılacak çalışmalara temel argüman oluşması için yapılmıştır. Bu raporla 'artık Divriği Ulu Camii'ne hiçbir şey olmuyor, bundan sonra bir şey olmaz, herhangi bir şey yapılmayacak' diye bir algı da doğmasın, böyle bir durum söz konusu değil. En azından şüpheler ortadan kalktı.''
Proje kapsamında esere 2010 yılının ekim ayında çok sayıda sensör takıldığı, eserin duvarlarına yerleştirilen çatlak ölçerler, sıcaklık ölçerler ve eğim ölçerlerin yanı sıra, eserin etrafına 7 adet sondaj kuyusu kazılarak bu kuyulara da 3 adet toprağın kayıp kaymadığını gösteren inclinometre, 2 tane eserin çöküp çökmediği, çöküyorsa hangi hızla çöktüğünü gösteren extensometre, 2 adet ise yapının altında bulunan yer altı sularının yukarıya nasıl bir basınç yaptığını ve alttaki su basıncı muhteviyatını gösteren basınç ölçer cihazları yerleştirildiği belirtildi. Ayrıca darüşşifanın merkez tavanına 360 derece görebilecek şekilde kamera, eserin ön ve arka cephelerine bütün bölgeyi izleyebilecek iki kamera yerleştirildiği kaydedildi.
'Anadolu'nun El-Hamrası'
Anadolu beyliklerinden Mengücekoğulları döneminde hükümdar Süleyman Şah'ın oğlu Ahmed Şah tarafından 1228 yılında yaptırılan Divriği Ulu Camii bin 280 metrekare alana, caminin bitişiğinde Behram Şah'ın kızı Melike Turan Melek'in de aynı yıl yaptırdığı darüşşifa ise 768 metre kare alana sahip.
İnanç ve tarih turizmi açısından önemli bir eser olarak gösterilen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, mimari üslubuyla dikkati çekiyor. Avrupalı bilim adamları tarafından ''Anadolu'nun El-Hamrası'' olarak görülen tarihi yapı, mimari yapısı ile başta sanat tarihçileri olmak üzere mimar ve mühendisleri büyülüyor. Süsleme ve örtü biçimlerinin dengeli ve uyumlu bir şekilde ayarlanmasıyla başlı başına kendine özgü bir yapı olan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nda, ışık ve gölge oyunları güçlü şekilde hissediliyor.
Evliya Çelebi'nin, ''Üstad-ı mermer bu camiye öyle emek sarf edip, kapı ve duvarları öyle nakış bukalemun eylemiş ki, methinde diller kısır, kalem kırıktır'' ifadesini kullandığı, ''Görmeden Ölmeyin'' sloganıyla tanıtılan ve 1985 yılında UNESCO'nun ''Dünya Kültür Mirası Listesi''ne alınan eseri, her yıl çok sayıda turist ziyaret ediyor.
Ruh hastalarının musiki, su sesi ve Kur'an dinletisiyle tedavi edildiği darüşşifada, hasta ve tabip odaları bulunuyor. Darüşşifanın içerisinde Ahmet Şah, eşi Turan Melek ve ailesinin türbeleri de yer alıyor. İki kubbe ve 23 tonoz çatı ile örtülü olan tarihi eserdeki mihrabın biçim ve bezemelerinin Anadolu'da başka bir örneği bulunmuyor.
Mengücekoğulları'nın Divriği'ye kazandırdığı Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nın batı kapısında (taç kapı) ikindi vakti görülen namaz kılan erkek silueti, cennet kapısında saat 07.00 sıralarında çıkan namaz kılan kadın silueti ve şah kapısında saat 09.00 sıralarında oluşan ve eseri yaptıran Ahmet Şah'ın başını temsil ettiğine inanılan erkek silueti, görenleri adeta büyülüyor.