9 yaşındaki Nurefşan Teke için Almanya’dan sessiz çığlık

Türkiye’deki ağır insan hakları ihlallerinin son kurbanı olan Nurefşan Teke için Almanya’da anma programı ve sessiz yürüyüş düzenlendi. Uluslararası toplum ve AB yetkililerine çağrı yapan eylemciler, Meriç’te ve Ege’de yaşanan çocuk ölümlerini durdurma adına daha duyarlı olunmasını istedi.
Meriç Nehri’ni geçmeye çalışırken 5 Mart 2021’de hayatını kaybeden 9 yaşındaki Nurefşan, Almanya’nın Offenbach şehrinde düzenlenen etkinlikle anıldı. Offenbach'ta kurululan İnitiative für Vertriebene, Verlassene und Verfolgte Platformu ( i3V Offenbach ) üyeleri Türkiye’de kendilerine hayat hakkı tanınmayan milyonlarca insan olduğuna dikkat çekilen gösteri şiddetli yağmur ve dolu yağışı altında gerçekleştirildi.

İşkence kötü muamele gözaltında kaybedilme vakalarına her gün yenilerinin eklendiği belirtilerek sessiz yürüyüş düzenlendi. Eylemciler, Ege Denizi ve Meriç Nehri’nde boğulan onlarca masum insan için Main Nehri’ne  beyaz gül  bıraktı.




 Yapılan basın açıklamasında ise Nurefşan’ın öyküsü ve Türkiye’deki hukuksuzluklara dikkat çekildi. Avrupa’ya ise çağrı yapıldı.

EN BÜYÜK MAĞDURLAR ÇOCUKLAR!

Nurefşan ve Meriç ile Ege’de hayata veda eden masum insanlar için bir araya gelen  i3V Offenbach adına Almanca ve Türkçe olarak  yaptıkları basın açıklamasında şunları dile getirdi:

Bugün burada 5 Mart 2021 günü Meriç Nehri’nde hayatını kaybeden 9 yaşındaki Nurefşan Teke’yi anmak için toplanmış bulunuyoruz.
Türkiye’de çok ağır şekilde yaşanan insan hakları ihlallerinin son kurbanı Nurefşan oldu.
Önce anne Neslihan Teke’nin ağzından o gece neler yaşandığını aktarmak istiyorum…
Gece yarısı 4 kişi bota bindik… Açıldık… Kıyıda bekleyen bir kişi ‘Baba batacaksınız’ diye bağırdı. Bottakilerden biri panikledi ve suya atladı. Dengemiz bozuldu ve Nurefşan’la beraber suya düştük. Ben yüzme biliyordum. Kızımı tutmaya çalıştım ama çok akıntı vardı. Dayanmak güçtü. Saat 3 civarıydı. Hava çok soğuktu ve çocuğuma ‘Nefes al kendini bırakma bana sarıl’ diye seslendim. O sırada herkes bir tarafa dağıldı. Bir can pazarı yaşandı. Kızım elimden kayıp gitti. Nehrin ortasında bir dal parçasına tutunmuş halde 3 buçuk saat soğuk suda kaldım. Ölümle artık burun burunaydım. Kızım gitti benim yaşamamın ne anlamı var artık. Şu dalı da bırak gitsin diye bir ses içimden sesleniyordu.



Anne Teke evladını kaybettiği anı böyle anlatıyor.
21. yüzyılda yaşanan bir dram… Ve ne yazık ki 9 yaşındaki Nurefşan Teke ne ilk ne de son kurban.
Türkiye’de artık kendilerine hayat hakkı tanınmayan milyonlarca insan var.
Almanya’daki Reichtag yangınını hatırlatan bir kurgunun üzerine bina edilen 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi hala aydınlatılabilmiş değil ama aradan 5 yıl geçmesine rağmen OHAL şartları sürüyor ve hukuk askıda.
Her gün yeni ve ağır insan hakları ihlalleri yaşanıyor.
Türkiye’yi yasal yollardan terk etmesine izin verilmeyen hükümetin zulmünden bunalan mağdurlar Meriç ve Ege Denizi’ni geçerek Yunanistan’a ulaşmaya çalışıyor.
9 yaşındaki Nurefşan Teke ve annesi de onlardan biriydi.

Babası, hakkındaki soruşturma sebebiyle 5 yıldır zorunlu olarak yurt dışındaydı.
Nurefşan’ı ölüme götüren süreç ise 3 yıl önce başladı.
3 yıl önce Nurefşan Teke annesi Neslihan Teke ile birlikte Afrika’da bir ülkede yaşayan babasının yanına gitti.
Türkiye’ye döndüklerinde polis pasaportlarına el koydu. Oysa anne Teke hakkında her hangi bir soruşturma yoktu. Pasaportlar kanuna aykırı şekilde ellerinden alındı. Mağdur anne ve kızı uzun süre pasaportlarının geri verilmesini bekledi. Ancak resmi kurumlar pasaportlarını vermedi.
Nurefşan babasını çok özlediği için annesi kızının ısrarına dayanamadı.
Meriç Nehri’ni geçerek ülkeden ayrılmaya karar verdiler. Ne yazık ki Nurefşan başaramadı.
Hiçbir suçu olmayan masum bir çocuk daha Meriç’in soğuk sularında hayatını kaybetti.

Anne Neslihan Teke ise hala Türkiye’nin acımasız şartlarında, eşinden uzakta zorluklarla baş etmeye çalışıyor.
Babası ise gurbet diyarlarında kızını bağrına basamayışının ve eşine destek olamayışının ızdırabını yaşıyor.
Teke Ailesi’nin yaşadığı bu dram Türkiye’de son 5 yıldır kayıtlara giren yüz binlerce hak ihlalinin en acı örneklerinden biri.
İşkence kötü muamele gözaltında kaybedilme vakalarına her gün yenileri ekleniyor.


En büyük mağdurlar ise çocuklar.

Uluslararası toplumu ve Avrupa Birliği yetkililerini Meriç’te ve Ege’de yaşanan çocuk ölümlerini durdurma adına daha fazla duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Her olay sonrası birbirinin benzeri metinlerle Türkiye Cumhuriyeti hükümetini kınamanın yeterli olmadığını artık hepimiz biliyoruz.
Avrupa Birliği liderlerinden Türkiye hükumetinin hukuka ve demokrasiye dönmesi için daha net adımlar atmasını talep ediyor ve bekliyoruz.



28 Mart 2021 01:28
DİĞER HABERLER