Ekonomi'nin 28 şubatı hakkında çarpıcı tesbitler

Ekonomi'nin 28 şubatı hakkında çarpıcı tesbitler
Zafer Özcan yeni kitabında 17 Aralık sonrası yaşanan sürecin ekonomik boyutunu anlatıyor.
Gazetemiz Ekonomi Müdürü Zafer Özcan’ın Paraleli Batırın kitabı Ufuk Yayınları’ndan çıktı. Özcan kitapta, 17 Aralık sonrası yaşanan sürecin ekonomik boyutunu perde arkasındaki gelişmeleriyle birlikte anlatıyor. Özcan’a göre bu süreç, aslında bir benzerini 28 Şubat döneminde de yaşadığımız bir süreç, ancak şimdiki ondan bile daha boğucu. Yazar her iki süreç arasındaki benzerliği şu sözlerle özetliyor:

"28 ŞUBAT'TAN BİLE DAHA AĞIR"
 
“28 Şubat’ın paranoya günlerinde de, ortada irticaya destek veren şirket listeleri dolaşmış, alışveriş yapılmaması gereken işletmelerin isimleri yazılıp çizilmiş, hatta Şiribom Kebapçısı gibi tuhaf fişlemeler yapılmıştı. Ancak o dönemde hiçbir zaman iş, şirketleri fişledikten sonra, baskı ile el değiştirmelerini ve yandaşlara devredilmelerini sağlama noktasına gelmemişti. Hatta o dönemde katılım bankaları hakkında yazılan haberlere ciddi cezalar verilmişti, itibara zarar veriyor gerekçesiyle. Bugün ise hükümet işi gücü bıraktı bir bankayı batırmaya çalışıyor ve kimseden de yüksek sesli bir itiraz gelmiyor. Kısacası bu dönem, muhatabı olan ekonomik aktörler açısından 28 Şubat’tan bile daha ağır yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.
 

"BU SÜREÇ BİLE VAHİM DURUMU ÖZETLER"

Bugün'den Erdal Doğan'ın yazısına göre; oysa toplumsal huzurun, ne kadar fazla insana aş verilirse o kadar sağlanabildiği herkesin malumu. Her şey bir yana, siyasi makamlar ve dünyevi kazanımlar uğruna, şirketlere ve iş dünyasına verilecek hasarlar, banka ve şirket batırmalar binlerce insanın işsizler ordusuna katılması anlamına geliyor. Sadece bu bile, süreçteki uygulamaların vahametini ve ülkeye verdiği zararı tek başına özetle-meye yeter…”
 
Yakın tarihe “bir ibret vesikası olarak geçmesi için” kaleme alınan ve ekonomi adına son bir uyarı fişeği olarak da okunabileceğini düşündüğümüz bu kitaptan bazı bölümleri sizler için derledik.

KİTAPTAN SEÇİLMİŞ BÖLÜMLER

BANK ASYA OPERASYONUNUN PERDE ARKASI

Zafer Özcan’ın kitabında, 17 Aralık sürecinde başlayan ve halen devam eden Bank Asya meselesine dair çarpıcı detaylar yer alıyor. Kitaptaki bilgilere göre 5 Ocak 2014 Pazar günü Bank Asya Genel Müdürü Ahmet Beyaz, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı ziyaret eder ve bankanın yaşadığı sıkıntıyı paylaşır.
 
2 MİLYAR LİRALIK ZORUNLU KARŞILIK
 
Merkez Bankası bu süreçte önemlidir çünkü bankanın burada tuttuğu yaklaşık 2 milyar liralık zorunlu karşılığı vardır. Bu karşılık zor günler içindir ve bir banka sıkıntıya düştüğünde BDDK bu karşılığın serbest kalmasını isteyerek, bankası sıkıntıdan kurtarmakla yükümlüdür. BDDK’dan bu hamle gelmeyince Başkan Başçı inisiyatif kullanarak, zorunlu karşılığı serbest bırakır. Banka için kritik dönemin aşılmasında bu hamlenin önemli rolü olmuştur.

"İKİ GÜNDE 192 BİN KİŞİ HESAP AÇARAK PARA YATIRDI"

6 Ocak Pazartesi ise BDDK murakıpları el koymak için bankaya gelir. Banka yönetimine zorluk çıkarılmaması ve bankanın Ziraat’e devri için gerekli evrakları imzalaması istenir. Ancak şartlar hiç de göründüğü gibi değildir. İki gün içinde Anadolu’da 192 bin kişi Bank Asya’da hesap açarak para yatırmış ve bankayı yükümlülüklerini yerine getirecek duruma getirmiştir. Fedakâr Anadolu insanının sahip çıkmasıyla banka en kritik süreci sorunsuz atlatmıştır. Bankaya gönderilen ve aslında banka ortaklarının zihniyetinden çok farklı düşüncedeki bir murakıp, bu tablodan çok etkilenir ve en geç 9 Ocak’ta bitmesi istenen işlemin hukuken ve vicdanen mümkün olmadığı raporunu kaleme almıştır. (sf.24-25)

SÜLEYMAN ASLAN GİTTİ HALK BANK BÜYÜDÜ

17 Aralık sürecinde havuz medyası, Türkiye’nin en büyük kamu bankası Halk Bank’ın hedef alındığını sürekli gündeme taşıdı. Bankanın süreçten ciddi zarar gördüğünü dile getirdi. Oysa operasyon bankanın genel müdürü Süleyman Aslan’a yapılmış ve bankanın kurumsal kimliği ile hiç ilgisi yoktu. Bunun en önemli ispatı da zaten bankanın 2014 bilançolarından saklı. 17 Aralık’ın en fırtınalı günlerinin yaşandığı 2014 ilk çeyreğinde bankanın kredileri sektörün üzerinde büyüdü. Aktif büyüklüğü geçen yıla göre yüzde 4 artarken, yılın ilk yarısındaki kârı da bir önceki yıla göre yüzde 20 artmıştı. Elbette bu bilançolar fazla gündeme gelmedi. Sonuçta genel müdür gitti ama banka gerilemek yerine büyüdü… (sf.119)

NE GEZİ NE 17 ARALIK OPERASYONU…

Gezi olayları, ne de 17 Aralık operasyonu ekonomide yaşanan sıkıntıların asıl sebebi değil. Bunlar belki işin tuzu biberi hükmünde olabilir ama ana yemek sıcak paraya bağımlılık meselesiydi!
 
Zaten ekonomi yönetimi 2013 ve 2014 yıllarında bu konuya odaklandı. Cari açık ve yüksek borçlanmaya dayalı büyümenin sürdürülebilir olmadığı ve ekonomiyi kırılgan hale getirdiği tespiti en başta Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından sürekli dillendirildi. 30 Mart seçimlerin-den sonra ise Ali Babacan’ın konuşmalarında başka bir vurgu ağırlık kazandı. O da hukuk ve hukuk devleti vurgusuydu.
Hukuk güvencesinin olmadığı bir ülkeye yabancı sermaye gelmeyeceğini ısrarla anlattı. Ali Babacan, daha da ileri giderek, “Orman kanunları ile 2023 hedeflerine ulaşılamaz” bile dedi. (sf.129-130)

ERDOĞAN BABACAN'IN İSTİFASINI KABUL ETTİ

Kitaptaki dikkat çekici ayrıntılardan biri de Ali Babacan bahsinde yer alıyor. Buna göre ekonomi ve faiz politikaları noktasında Başbakan Erdoğan ile ters düşen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 30 Mart seçimlerinden 10 gün önce Başbakan’a istifasını sunmuş, istifa kabul edilmiş ancak devreye Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç girerek, büyük bir krize yol açabilecek bu istifayı engellemişti… (sf140)

NEDİR BU UGANDA'NIN SIRRI?

Sürecin en dikkat çeken konu başlıklarından biri de Uganda ve ananas meselesiydi elbette. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin medyaya düşen yasa dışı bir dinleme kaydıydı işin kaynağı. Gülen’e telefon açan şahıs Uganda’dan gelen ananasları bazı iş adamlarına hediye gönderdiğini ve oradaki rafineri işini takip ettiklerini söylüyordu. Bu yasa dışı ses kaydı, süreçteki yasal dinlemelere bile büyük tepki gösteren dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan tarafından hemen her ortamda kullanıldı.
 
Hediyeyi alan ve bunun gerçekten ananas olduğunu söyleyen iş adamlarının beyanlarına rağmen ananasın aslında ‘kod adı’ olduğunu söyledi. Peki, neden Uganda? Aslında bu sorunun basit ve teknik bir cevabı var. Gülen ile telefonda konuşan kişi Tuskon Genel Sekreteri Dr. Mustafa Günay. Günay’ın bir özelliği de Uganda’nın İstanbul Fahri Başkonsolosu olması. Dolayısıyla Uganda’nın Türkiye’deki tek resmi temsilcisinin, o ülke adına iş takibi yapması ve ülkenin en meşhur ürününü insanlara hediye etmesinden daha doğal ne olabilir? (sf.50)

FANTASTİK TAHLİLLER

17 Aralık sürecine yönelik eleştirilere bakıldığında, en fazla üzerinde durulan konuların başında, ekonominin gördüğü hasar oldu. Yani Halk Bank algısı, genel ekonomik gidişata da yayılmak istendi. Eleştiriler, iyi işleyen ekonomik çarka, yolsuzluk operasyonlarıyla çomak sokulduğu konusuna odaklandı. Borsa’dan çıkan paranın miktarı gündeme geldi. Milyar dolarlar havada uçuştu! Her bakan farklı rakamlar verdi, ekonomiyle ilgili olmayan bakanlar bile konunun cazibesine kapılarak, operasyonun mali boyutunu anlattı! Ancak operasyonlar sonucu yapılan yorumların da, ekonominin gerçekleriyle ilgisi olmayan fantastik tahliller olduğu ve gerçeği yansıtmadığı da çok açık.(sf.123)

PARA KAÇMADI DÖVİZ GİRDİ

Ali Babacan, ilginç bir bilgi vererek, “27 Ocak’tan 13 Şubat akşamına kadar 3 milyar 900 milyon dolarlık döviz girişi oldu” dedi. Yani, operasyonların en sıcak döneminde bile ülkeden para kaçmamış,
döviz girişi olmuştu! Siyasi gerilimde borsada yaşanan değer kayıplarının ülkenin genel ekonomik kaybı anlamına gelmediği ve kısa sürede geri alınabileceğinin de göstergesiydi ayrıca. Uzun sözün kısası, yolsuzluk operasyonu yapmanın ekonomiyi çökerttiği tezlerini bizzat havuz medyası yalanlamış oldu! (sf.131)
30 Eylül 2014 17:32
DİĞER HABERLER