Kim maneviyat hırsızlığı yapıyor? Adrese teslim tespitler...

'Algılar ve Gerçekler' programında toplumda oluşturulan yanlış algılar düzeltilmeye devam edilirken, "maneviyat hırsızlığı" meselesi üzerinden anlamlı tespit ve göndermeler geldi.

Mehtap Televizyonunda Cuma akşamı yayınlanan Algılar ve Gerçekler programında İlahiyatçı  Ö. Faruk Şentürk ve Dr. Ergun Çapan, son günlerde gündeme getirilen maneviyat hırsızlığı konusunu mercek altına aldılar. Programda, “Mâneviyat hırsızlığı ile ne kastediliyor? Milletin mâneviyatını çalan kim? Neler mâneviyat hırsızlığına girer? “Hırsızlık kötüdür ama, milletin mâneviyatını çalmak daha kötüdür” denerek, yapılan hırsızlıklar hafife alınıp üstü örtülmeye mi çalışılıyor?” gibi sorulara çok çarpıcı cevaplar verildi.

“DİNİ TEMSİL KONUMUNDA BULUNAN BAZI KİŞİLER ÖRTÜLÜ BİR ŞEKİLDE DİNİN GENLERİYLE OYNUYORLAR”

Programda, son günlerde ortaya atılan bazı İslami yapıların ve cemaatlerin “Maneviyat Hırsızlığı” yaptığı iddiasıyla, o grup ve camiaların töhmet altında bırakıldığı belirtildi. Yrd. Doç. Dr. Ergun Çapan, Hakk-ı hak, batılı da batıl olarak görmenin çok önemli olduğunu ve maalesef asırlarca İslam’ın bayraktarlığının yapıldığı bu topraklarda günümüzde dinin genleriyle oynandığını ve dini temsil konumunda bulunan bazı kişilerin de üstü örtülü bir şekilde bunu yaptıklarını ifade etti.

“DİNİ TEMSİL KONUMUNDA OLAN KİMSELERİN DOĞRULARI SÖYLEMEYİP YANLIŞLARA KILIF ÜRETMESİ MANEVİYAT HIRSIZLIĞI DEĞİL Mİ?”

Yrd. Doç. Dr. Ergun Çapan, Allah’ın (cc), Peygamberimizi (s.a.s) siz saygı-hürmet gösterin diye gönderdim dediğini, ulemanın Peygamberimize kusur ve noksanlık isnat etmenin insanı dinden çıkardığını, belirttiğini ifade etti. Kim olursa olsun hiç kimsenin Peygamber Efendimiz Mekke’ye girerken gurura kapıldığını ve kendilerinin bu kadar başarıdan sonra gurura kapılmadık diye iddia edemeyeceğini, bunun kendini Peygamberden üstün görmek olduğunu söyledi. Çapan, bu gibi durumlarda da dini temsil konumunda olan kimselerin doğruları söylemeyip, “Ben onu tanırım Efendimizi sever” diyerek buna kılıf üretmesi maneviyat hırsızlığı değil mi? diye sordu. İslam’ın dini korumayı emrettiğini, birinci derecede dini koruma konumunda olanların dinî değerleri korumadığında kendilerinde ne dinin ne de maneviyatın kalmayacağını vurguladı.

“EFENDİMİZİN (S.A.S.) NAM-I CELİLİNİ DÜNYANIN DÖRT BİR TARAFINA GÖTÜRMEK Mİ MANEVİYAT HIRSIZLIĞI?”

Algılar ve Gerçekler’de İlahiyatçı Ö. Faruk Şentürk, cemaatlerin maneviyat hırsızlığı yaptığı iddialarına karşılık, cemaatin tek gayesinin Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu, Hocaefendi'nin bunu pek çok kez dile getirdiğini, ilay-ı Kelimetullah’ın da (Allah’ın c.c. adının yüceltilmesi) buna vesile edildiğini söyledi. “Hizmet” kelimesiyle de bunun kavramlaştığını, kendi değerlerinin taşıyıcısı olarak,  gidilen yerlerde boyanmak değil boyamak esasına bağlı hareket edildiğini, Hizmet hareketinin adanmışlık, fedakârlık, azami züht, azami takva, azami ihlas, tevazu-mahviyet ve hacalet zemininde yükseldiğini dile getirdi.  Yrd. Doç. Dr. Ergun Çapan da Hocaefendi'nin pek çok sohbetinde Efendimizin (s.a.s.) nam-ı celil-i Muhammedî’sini dünyanın dört bir tarafına götürülmesini tavsiye ettiğini belirterek, “milletin maneviyatını çalmak bu mu?” diye sordu.

Yrd. Doç. Dr. Çapan,  Fethullah Gülen Hocaefendinin, etrafındaki insanlara Allah rızasını kazanmak için sürekli Sahabe gibi adanmışlık içinde hareket etmeyi, infakta bulunmayı, hicret etmeyi anlattığını ve bugün dünyanın 160 ülkesine Hizmet için giden insanların kitaplarda anlatılan Müslümanlığı hayata taşıdığını, İslam ulemasının da bu insanlara hayran olduğunu vurguladı. Yrd. Doç. Dr. Ergun Çapan, “böyle bir gayreti ortaya koymak milletimizin maneviyatını çalmak manasına mı geliyor? diye de sordu.

20 Eylül 2014 16:57
DİĞER HABERLER