AB’de de İdlib endişesi büyüyor

Avrupa başkenleri de İdlib için alarmda. Büyük bir mülteci akınından ve Suriye’de siyasi çözüm çabalarının tümüyle çıkmaza girmesinden endişelenen Almanya ve Fransa yoğun diplomasi trafiği yürütüyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçen hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i arayarak İdlib'e yönelik askeri operasyonlara son verilmesini istedi. AB liderleri tarafından yayınlanan ortak bildiride, tüm aktörlerden "çatışmalara son vermeleri ve sivil halka insani yardımlara olanak sağlamaları" istendi. AB üyesi 14 ülkenin dışişleri bakanları da Çarşamba günü yayınladıkları ortak makalede, çatışmalara son verilmesi ve 2018 yılındaki ateşkese geri dönülmesi çağrısını yineledi.

Alman koalisyon hükümetinin ortaklarından Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) dış politika sözcüsü Nils Schmid, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, "İdlib'de gerilimin tırmanışı, bölge halkı için tarifi imkansız korkunç boyutlardaki bir insani felaket” dedi. AB'nin yaptığı insani yardımlarla, Suriye halkının en büyük destekçisi olduğuna vurgu yapan Schmid, bu yardımların İdlib'deki gelişmeler ışığında "genişleyerek sürdürüleceğini” söyledi. AB üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının kaleme aldığı çağrının "çok önemli bir mesaj” niteliği taşıdığına dikkat çeken Schmid, "İdlib'de ancak, tüm aktörlerin birlikte çalışmasıyla çözüm sağlanabilir. Bu süreçte şiddete son verilmesi, uluslararası insani hukuka riayet edilmesi ve sivillerin korunmasına öncelik verilmek zorunda” dedi.

İdlib sorununun askeri yollarla çözülemeyeceği görüşünün hakim olduğu AB, NATO müttefiki Türkiye ile Rusya arasında tırmanan gerilime, silahlı bir ihtilafa taraf olmak istemiyor, diplomatik çağrılarla Moskova'yı iknaya çalışıyor. Ancak AB'nin bu çağrılarının sonuç vermediğini savunarak Rusya'ya yönelik yaptırım talep eden siyasetçilerin sayısı da artıyor.

"Felakette bizim de payımız var”

Merkel'in partisi Hristiyan Demokrat Birlik'in (CDU) liderliğine aday olan isimlerden Norbert Röttgen, sosyal medya hesabı üzerinden sert açıklamalar yaparak "İdlib'de yaşanan felakette hiç bir şey yapmadığımız için bizim de payımız var” dedi.



Federal Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Röttgen, basına yaptığı açıklamada Batı’nın "savaş suçları” işleyen Esad rejiminin Rusya destekli saldırılarını görmezden geldiğini, bunun bir "utanç” olduğunu söyledi. Röttgen, AB'nin İdlib'de yaşananlar nedeniyle Rusya'ya yaptırımları gündeme alması gerektiğini savundu.

AB devreye girer mi?

Son gelişmelerin ardından gözler AB'nin atabileceği adımlara çevrilirken bölgeyi çok yakından tanıyan isimlerden AB'nin eski Türkiye Büyükelçisi Marc Pierini temkinli konuştu. Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın uzmanlarından Pierini, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, AB'nin İdlib'de çözüm çabalarına katkı sağlamasının, ancak Ankara ve Moskova'nın bu fikri kabul etmeleriyle mümkün olabileceğine dikkat çekti.

Rusya ve Türkiye'nin farklı hedeflerle Soçi Mutabakatı üzerinde uzlaştıklarını, aslında mutabakatın baştan "problemli” olduğunu savunan Pierini, "Artık bu farklılıklar çok daha fazla görünür. Bölgenin çok daha ciddi gelişmelere sahne olması muhtemel. Ankara sürekli, gerçekte Rusya ve Türkiye'nin fikir ayrılığının sebep olduğu bölgedeki insani acil durum için AB'nin sorumluluk üstlenmesi gerektiğini söylüyor, hatta 'kapıları açıp' mültecileri AB'ye göndermekle tehdit ediyor. Bu diplomatik bir diyalogu başlatmak için çok olağandışı bir yöntem” eleştirisini de dile getirdi.

Fransa ve Almanya'nın AB ile birlikte iki konuda destek verebileceğini söyleyen Pierini, "Rusya ve Türkiye arasında diplomatik arabuluculuk yürütebilir ve başkalarıyla birlikte sınır ötesine insani yardım ulaştırabilir. Ama bunun için Ankara ve Moskova'nın çok taraflı bir diyalogu kabul etmeleri gerekiyor” dedi.

Merkel ve Macron, geçen hafta birlikte telefonla aradıkları Putin'e Suriye konulu dörtlü bir görüşme için hazır oldukları mesajını vermişlerdi. Ancak basına yansıyan iddialar, Putin'in Türkiye'nin görüşlerine destek veren Merkel ve Macron'u şimdilik denklem dışında tutmak istediği yönünde.

Muhalefet kararlılık görmek istiyor

Almanya'da muhalefette olan Yeşiller Partisi ise Merkel hükümetinin Rusya'ya yönelik daha sert bir politika izlemesini talep ediyor.

DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Yeşiller Partisi'nin dış politika sözcüsü Omid Nouripour, "Almaya ve AB, Rusya'nın okullar ve hastanelerin bombardımanına katılmasına daha fazla tahammül gösterilmeyeceğini ve bunların ekonomik sonuçlar doğurabileceğini Moskova'nın anlamasını sağlamak zorunda” şeklinde konuştu.

Nouripour, AB'nin acilen Türkiye sınırındaki sivillere yönelik insani yardımlarını artırması gerektiğine de vurgu yaparak, "Sınır bölgesindeki geçici kamplardaki durum tam anlamıyla felaket. Türkiye yardım için zaten çok büyük çaba içerisinde, Avrupa'nın Türkiye'den daha fazla mülteci alması çok büyük ve önemli bir jest olur” görüşünü dile getirdi.



İdlib'den, yüzde 80'inin kadın ve çocukların oluşturduğu yaklaşık bir milyon sivilin, rejimin operasyonları nedeniyle Türkiye sınırına yakın bölgelere gelmesi, yeni bir göç dalgası endişesini artırıyor. 3 milyon 500 bini aşkın Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, tek başına bir insani felaketi önleyemeyeceğini vurguluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün gazetecilere yaptığı açıklamada, Almanya'nın İdlib'deki sivillere insani yardım için 25 milyon euro mali yardım sözünü hatırlattı, sözlerin halen tutulmadığını belirterek ”Millet orada karda, çamurda, soğukta donuyor, bunlar hala 25 milyon avroyu gönderecekler” sözleriye de Merkel'e sitem etti.

"Erdoğan'ın karnesi daha parlak”

Mültecilere yardım örgütü Pro Asyl'ün Avrupa Sorumlusu Karl Kopp da Avrupalıların yardımlar konusunda gecikmesini eleştirdi, insani felakete yol açanlar kadar, yardım elini gerektiği gibi uzatmayanların da İdlib'deki insani dramdan sorumlu olduğunu söyledi.

"Erdoğan'ı eleştirmek için çok nedenimiz var ancak sığınmacıların kabulü ve onlara yardım konusundaki karnesi ikiyüzlü Avrupalılardan çok daha parlaktır” diyen Kopp, İkinci Dünya Savaşı sonrasında geliştirilen uluslararası mülteciler hukukunun, Yahudi Soykırımı’na benzer felaketlerin yaşanmaması için benimsendiğini hatırlattı. Kopp, "‘Bir daha asla' demedik mi biz? Peki o zaman uluslararası toplum, uluslararası hukuku neden uygulamıyor?” diyerek tepkisini dile getirdi.

"AB sığınmacıların bir kısmını almalı”

İnsanlık onuruna saygı, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi ilkelerin AB Antlaşması’nın ikinci maddesinde güvence altına alındığını, Avrupa ülkelerinin İdlib'deki sivillerin hayatlarını kurtarmakla yükümlü olduğunu söyleyen Kopp, sözlerini şöyle sürdürdü:



"Türkiye İdlib'deki sivillere sınırını açmalı, oluşturulacak koridordan tahliyeye başlanmalı. Bunun için de Avrupa, Erdoğan'a mültecilerin bir bölümünü alacağını taahhüt etmek zorunda. İdlib'deki sivilleri kurtaramazsak, çocuklarımızın ölümüne seyirci kalmış, değerlerimize ihanet etmiş olacağız. Tarih sadece Putin ve Esad'ı yargılayamacak. Tarih yardım elini uzatmayanları, uluslararası hukukun gereğini yapmayanları da yargılayacak.”

AB'yi İdlib konusunda harekete geçmeye çağıran Kopp, "AB İdlib’de olduğu gibi Yunanistan adalarındaki mülteci kamplarında yaşanan cehennemi görmezden geliyor, hayatta kalma mücadelesi veren yüzbinlerin çığlıklarına kulak tıkıyor. AB sadece Türkiye’nin mülteciler için duvar olmaya devam etmesine odaklanıyor. Bunlar hepimiz için büyük bir utanç” ifadelerini kullandı.

İnsanların "Kapıları açın" diye yalvardıklarına işaret eden Kopp, sınırda yaşananları şöyle özetliyor: "İnsani olmayan koşullarda hayata tutunmaya çalışıyor, kimisi soğuktan donarak ölüyor. Çocuklar, masum siviller göz göre göre ölüme terk ediliyor…” 
27 Şubat 2020 19:01
DİĞER HABERLER