Amerika'da Nisan ayı enflasyon rakamının beklenenden yüksek çıkması sonrasında ülkede yeni bir ekonomik tartışmanın başladığı belirtildi.
Amerika'nın Sesi internet sitesinde yer alan habere göre ABD Çalışma Bakanlığı'nın Nisan ayı için beklenmedik ölçüde yüksek enflasyon oranı açıklamasının üzerinden geçen bir hafta içinde fiyatların artacağı korkusu ABD Merkez Bankası (FED) ve Maliye Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Bu korkunun mali piyasalara sıçramasını engellemek için mücadele eden FED ve bakanlık, başarılı olabilmişe benzemiyor.
ABD basınında mevcut ekonomik durumla 1960'lı yılların sonları arasında kıyaslamalar yapılan haberler yayınlanması üzerine borsalar Çarşamba günü değer kaybına uğradı. ABD'de ekonominin fazla ısınması, 1970'li yılların başından itibaren on yıllık bir süreçte fiyatların yükselmesini beraberinde getirmişti.
1970'li yıllardaki sürecin yeniden yaşanmasıyla ortaya çıkacak sonuçlarsa sadece ABD'yle sınırlı kalmaz. FED, enflasyonla mücadele için varlık alımını azaltarak ve faiz oranlarını yükselterek para arzını kısıtlayabilir. Bu durum, FED'in yatırım sermayesini ABD'ye çekeceği için gelişmekte olan bazı ülkeler açısından olumsuz bir gelişme anlamına gelir. Ancak ABD'ye ihracat yapan ülkeler için tam tersi söz konusu. Doların güçlü olması ithalatı ucuzlatır ve ABD'li tüketiciler için daha cazip hale getirir.
FED'e sert eleştiriler
Eski Maliye Bakanı Larry Summers dahil hükümet dışından ekonomi alanında önde gelen bazı isimler, FED'in öngörülebilir gelecekte faiz oranlarını düşük tutma sözü verdiği ve ABD ekonomisinin pandeminin yol açtığı gerilemeden sonra toparlanmaya çalıştığı bu süreçte, enflasyon oranında yaşanacak geçici yükselmeye müsamaha göstermesini günlerdir eleştiriyor.
Meselenin özünde daha büyük riskin ne olduğuna karar vermek yatıyor: Ekonomik iyileşmeyi olması gerektiğinden erken yavaşlatıp bazı Amerikalılar'ın dezavantajlı duruma düşmesine göz yummak mı ya da ekonominin hızla hareketlenmesinden yararlanmak için olması gerektiğinden uzun süre bekleyip kontrol etmesi zor, hatta imkansız olabilecek enflasyon nedeniyle sıkıntı çekmek mi?
Gözlemciler, FED bünyesindeki Federal Serbest Piyasa Komisyonu’nun Nisan ayı toplantısına ilişkin notları Çarşamba günü kamuoyuna açıklamasıyla birlikte, komisyonun en azından para politikasını sıkılaştırmanın çok da uzak olmayan bir gelecekte gerekli olacağının farkında olduğuna ilişkin küçük sinyaller aldı.
Tutanaklarda, "Birkaç katılımcı, ekonominin komisyonun hedeflerine doğru hızlı ilerleme sağlamaya devam etmesi durumunda, önümüzdeki toplantılarda varlık alımlarının hızında ayarlama yapmak için bir plan üzerinde konuşmaya başlamak gerekebilir" denildi.
Son mücadeleler
Ekonominin izleyeceği yönle ilgili tartışmanın iki zıt tarafı ise ellerini güçlendirmek için tarihi kanıtlar ortaya koyabilir.
Washington'daki düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü bünyesindeki Hutchins Mali ve Parasal Politika Merkezi Başkanı David Wessel, "Bu oyun içinde herkes son savaşını veriyor, ama herkes birbirinden farklı son savaşlar içinde" dedi.
ABD'de enflasyon, ekonomi büyüme ya da gerilemeye girdiği zamanlar dahil son on yıl içinde hemen hemen hiç değişmedi. Milyonlarca Amerikalı'nın hala işsiz olduğu dikkate alındığında, FED'in uzun yıllardır ortaya çıkmamış bir tehlikeden korunmak için ekonomiyi frenlemek istemediği görülüyor.
"FED, faiz oranlarını zamanı gelmeden yükseltmeyeceği ve işsizliğin ortadan kalkmasından önce ekonomik toparlanmanın önünü kesmeyeceği konusunda kamuoyuna güvence vermeye çalışıyor" diyen Wessel, "Söyledikleri aslında şu; risk alacağız ve istihdamın biraz daha artması için arzu ettiğimizden biraz daha yüksek enflasyona razı olacağız" şeklinde konuşuyor.
Enflasyonla ilgili daha geleneksel bir bakış açısı
Eski Maliye Bakanı Larry Summers gibi FED'i eleştiren kesimler, fiyat enflasyonu tehdidine daha geleneksel bir açıyla bakıyor. Bu kişiler, bir kez yükselmeye başladığında geçmişte de görüldüğü gibi suni resesyon meydana getirmeden enflasyonu dizginlemenin çok zor olacağı görüşünü savunuyor.
Brookings Enstitüsü'nden Wessel, bu konuda, "Larry Summers şunu söylüyor, 'Ben tarihe bakıyorum. Bizi ilgilendiren tarihi zaman dilimi pandeminin hemen öncesi değil, ekonominin aşırı ısınmasına göz yumduğumuz ve enflasyonun kontrolunu kaybettiğimiz 1960'ların sonları, 70'lerin başları' diyor" ifadelerini kullanıyor.
1970'li yıllarda ABD'de enflasyon ortalama yüzde 7,1 oranındaydı. Ancak bu oran, 1974-1979 yılları arasında çift haneli rakamlara tırmandı. Emekli maaşı gibi sabit gelirle hayatlarını sürdüren Amerikalılar, yakıttan kiraya her türlü hizmet ve ürünün fiyatının artmasıyla alım güçlerinin hızla azaldığına tanık oldu. ABD'de 1970 ile 1980 yılları arasında ortalama konut fiyatları neredeyse üç kat arttı.
Larry Summers, bu eleştirilerini hafta içinde FED'e iletti. Atlanta Merkez Bankası’nın düzenlediği bir etkinliğe katılan Summers, FED'in faiz oranlarını yükseltmeyi süresiz olarak askıya alacağını ima etmesinin, en ciddi riskleri göz ardı eden "tehlikeli bir kayıtsızlık ortamı" oluşturduğu uyarısında bulundu.
Beklenti etkisinden uzak durmak
Merkez Bankası yetkilileri enflasyon hakkında konuştuklarında genellikle enflasyonun kendisini değil "enflasyon beklentilerini" ele alır. Bunun nedeni, şirketlerin ve tüketicilerin gelecekte enflasyonun nasıl görüneceğine ilişkin inançlarının gerçek enflasyona katkıda bulunmasından kaynaklanır. Maliyetlerinin artacağı beklentisi içinde olan bir şirket, önlem olarak fiyatlarını arttırır. Bu da herkesi kaygılandıran enflasyonu körükler.
Eski New York Merkez Bankası Başkan Yardımcısı ve Massachusetts eyaletindeki Williams College'dan ekonomi profesörü Kenneth N. Kuttner, FED'in enflasyon konusunda Larry Summers'a kıyasla daha az kaygılı olmasının nedenlerinden birinin, piyasaların beklentilerini sabitlediği inancından kaynaklandığını söylüyor.
FED, bir süredir, enflasyon oranını yılda yüzde 2'de tutmak için elindeki aygıtları kullanacağını kaydediyordu.
"Yıllar içinde belirledikleri bu hedefe ilişkin güvenilirlik inşa ettiklerini düşünüyorlar" diyen Kuttner, "Onların bakış açısına göre eğer enflasyon bu seviyenin üzerine biraz çıkarsa insanların beklentileri çok yükselmeyecek. Böylelikle 1970'li yıllarda olduğu gibi enflasyonun kontroldan çıktığı bir durum yaşanmayacak. Enflasyon beklentileri sabitlenmediği 1970'li yıllarda kamuoyu, FED'in enflasyonu belirli bir hedefe indirebileceğine inanmıyordu" şeklinde konuştu.