ABD’nin dünyaya mesaj vermek için Halkbank’a ağır ceza verebileceği, Başkan Trump, Twitter'dan yaptığı açıklamalarla bunun sinyallerini verdiği öne sürüldü.
ABD’nin dünyaya mesaj vermek için Halkbank’a ağır ceza verebileceği, Başkan Trump, Twitter’dan ‘Türk Lirası bizim güçlü dolarımız karşısında değer kaybediyor’ açıklamasıyla birlikte çelik ve alüminyumda gümrük vergisinin iki katına çıkarılmasına onay vermesiyle sinyallerinin verildiği öne sürüldü.
Trump’ın açıklamalarıyla birlikte Türkiye ile ABD ilişkilerinin seyrini ve iki tarafın kulislerinde konuşulanları Sputnik‘ten Ceyda Karan‘a değerlendiren Sözcü Gazetesi Ankara Temsilci Zeynep Gürcanlı, Trump’ın attığı tweetlerle, krizde yapılan hamlelerin ciddiyetini vurgulamaya çalıştığını söyledi.
Gürcanlı, “Trump, bana göre attığı tweetlerle el yükseltiyor. Ciddi olduğunu Türk hükümetine, Recep Tayyip Erdoğan’a anlatmaya çalışıyor. ‘Biz çok ciddiyiz, bu krizde yaptığımız hamleler ciddidir ve devamı da gelebilir’ mesajı veriyor.” diyerek şunları söyledi:
“Bu tweet atılmasaydı da ben yine aynı yorumu yapacaktım. Çünkü ABD’den pek çok kişiyle ikili ilişkilerin durumu hakkında konuştum. Edindiğim izlenim şu: ABD’de ‘aldatıldık’ havası var. ‘Her türlü yaptığımıza rağmen Türk hükümetinden karşılık alamadık, vereceklerini söyledikleri karşılıkları da vermediler’ diye bir hava var açıkçası. Trump’ın son tweetinde de bunun etkisi var. Ne yaptınız diye sordum ben ve hep söyledikleri şu: ‘Bu seçimler önemliydi, seçimler öncesi Halkbank’a ceza gelebilirdi ama gelmedi’ dediler. İkincisi de Menbiç dediler. Bunlar yapılmayabilirdi, hem de üstelik Türkiye’deki seçimlerin ne kadar kritik olduğunu biliyordu ABD yönetimi. ‘Yani biz onların önünü açtık’ demeye getiriyorlar. Buna rağmen, bu yaptıklarımıza rağmen, beklentilerimizi iletmemize rağmen bize verilen sözler tutulmadı havası var Washington’da. Kiminle konuştuysam hayal kırıklığı ve kızgınlık vardı. Olanları Türkiye’den herhangi bir adım gelmediği takdirde bekliyordum. Nitekim Trump bir adım attı, çelik ve alüminyum vergilerinin ikiye katlanmasını bir de imalı bir tweetle duyurdu. Tweetle duyurdu, bu da çok sıkıntılı bir durum. ‘İlişkilerimiz bu kez iyi değil’ dedi. Ben bunun da ciddi bir mesaj olduğunu düşünüyorum ve anladığım bunun gerisinin de gelebileceği.”
‘MESAJ VERMEK İÇİN HALKBANK’A AĞIR BİR CEZA VEREBİLİR’
Gürcanlı, Trump’ın İran’a karşı yaptırımlar konusunda dünyaya mesaj vermek için Halkbank’a ağır bir ceza verebileceği yorumunu yaptı:
”Yeni yaptırımlar beklemek mümkündür diye düşünüyorum. Nedir bu yaptırımlar? İlk olarak İçişleri ve Adalet Bakanlarına birtakım yaptırımlar konulmuştu. Halkbank’a ceza kesilmesini de bekliyorum. Bir de insanların görmediği şu durum var; ABD’nin İran’a bir yaptırımları petrol ve doğalgaz konusundaki yaptırımları kasım ayında uygulanmaya başlanacak. Petrol konusunda ciddi bir yaptırıma girecek. Trump’ın bir tweeti vardı: ‘Ya onlardansın ya bizdensin’. Yani ya dolar kullanırsın bizimle iş birliği yaparsın ya da gidersin İran’la iş birliği yaparsın diye.
Bu tabii ki Türkiye’ye özel değildi, tüm dünya şirketlerine verilmiş bir mesajdı. Buna karşı Avrupa Birliği’nde, Çin’de, diğer ülkelerde ve tabii ki Türkiye’de bir takım öfkeli sesler çıktı, niye ki, yani ‘sizin yaptığınıza uymak zorunda mıyız’ denildi. Şimdi Halkbank cezası bu aşamada çok önem taşıyor. Trump bir de sadece Türkiye’ye bir ders vermenin yanı sıra dünyaya da bir mesaj vermek için Halkbank cezasını kullanabilir. Yani ‘şakamız yok’ demek için Halkbank cezasını olabildiğinden de yüksek tutabilir. Benim en büyük endişem bu açıkçası. Böylece İran’la bundan sonra, kasımdaki bu yeni, ikinci etap ambargodan sonra iş tutmaya kalkacak sadece Türk değil öbür şirketlere de bir mesaj vermek isteyebilir. Benim en büyük endişem bu. ABD’nin el yükseltmesi işin oraya doğru gittiğini gösteriyor. Hakikaten ciddi sıkıntılar olacak.”
Gürcanlı, Adalet ve İçişleri Bakanlarına gelen yaptırımların kişisel olmadığını söylerken, bu yaptırımların iki kilit kuruma yönelik olduğuna dikkat çekti:
“Bakanlara yaptırımlar konusuna gelince, ABD Hazine Bakanlığı’nın açıklamasını dikkatli okumak lazım. O bakanların şahsına değil yani şahsen yaptıkları herhangi bir ABD’yi rahatsız eden eyleme karşı konulmuş bir şey değil bu yaptırımlar. Bu iki kurumun yani Adalet ve İçişleri Bakanlığı’nın Türkiye’deki insan hakları ihlallerine yönelik koyduk diye not düşürülmüş. Biraz mevkiye yönelik, yani şahsi değildi. Bakanlardan bazıları ‘Benim orada dikili aracım yok, ne olursa olsun diye’ ama öyle değil. Bu Abdulhamit Gül’e ya da Süleyman Soylu’ya koyulmuş kişisel yaptırımlar, onların kişisel hataları, suçları ya da ABD tarafından böyle görülecek birtakım eylemler için koyulmuş bir şey değildi. Türkiye’deki iki çok kilit kuruma konulmuş yaptırımlardı aslında. Şimdi o kurumun başındakine koyduktan sonra kurumun kendisine de koyar.”
‘ÇARŞAMBAYA KADAR SÜRE KONUSUNDA ABD CİDDİ’
ABD’nin Türkiye’ye Çarşamba gününe kadar süre verdiği konusunun Ankara’ya pek yansımadığını ancak ABD’nin bu konuda ciddi olduğunu söyleyen Gürcanlı’ya göre artık bir yol ayrımına gelindi.
‘İLİŞKİLERDE ARTIK GERİ DÖNÜŞ OLMAYABİLİR’
Gürcanlı, verdiği söyleşide ABD ile Türkiye arasında gelinen ilişkilerin ciddiyetine vurgu yaparak, Brunson’un serbest bırakılması halinde bile artık krizden geri dönüşün olmayabileceği görüşünü dile getirdi.
‘ŞİMDİ AYNI ANDA BİRÇOK KRİZ SAYILABİLİR’
Gürcanlı, ABD ile krizin öncekilerden farklarına değindi ve eskiden aynı anda bu kadar çok krizin yaşanmadığı yorumunu yaptı:
“Ben böyle bir kriz görmedim. Gazeteciliğimin 28. Yılındayım. ABD ile pek çok kriz yaşadık, ‘çuval krizi’ yaşadık, Kuzey Irak’ta terörle mücadele konusunda pek çok ciddi, yaşamsal kriz yaşadık. Ama tek farkı ne biliyor musunuz? Eskiden tek bir kriz oluyordu yani o konu çözüldüğünde ABD ile ilişkilerin de çözülmesi yönünde bir hareketlenme derhal oluyordu. Ama ben şu anda bir çırpıda hepsi de birbirinden ciddi 8 ayrı krizi sayabilirim.”
‘RUSLARIN DA TÜRKİYE İLE BİRÇOK ANLAŞMAZLIĞI ORTADA’
Rusya ile Türkiye arasında birçok anlaşmazlığın bulunduğunu söyleyen Gürcanlı’ya göre Türkiye bu yüzden bir anda ABD’den kendini sıyırıp Rusya ile ittifaka giremez:
“Türkiye’nin Rusya ile birlikte davranarak jeo-stratejik bir rest çekme işine gidebileceğini tahmin etmiyorum. Çünkü bakarsak Rusya ile Türkiye’nin ilişkileri de öyle ‘ballı börekli’ değil aslında. Ticari ilişkilerde olabildiğince iyi bir noktaya gelinmiş de olsa Suriye’deki çıkar çatışması hâlâ orada duruyor. Mesela İran yaptırımında Türkiye’nin alacağı taraf, Rusya’nın duruşu önemli. Bunların hepsi ciddi sıkıntı. Mesela şu anda konuşulan konulardan bir tanesi Türkiye’nin Nahçıvan’a üs kurmaya hazırlanması. Buna Rusya ne diyecek? Ayrıca Gürcistan’ın NATO’ya üye olmasına yine Türkiye onay verdi. Moskova’nın bu konularda çok da memnun olduğunu söylemek mümkün değil. Açıkçası Türkiye’yle Rusya arasındaki siyasi ilişkilerde de şu anda iyi gitmekle birlikte patlama noktaları, kriz noktaları olduğu gibi duruyor. Bu çerçevede Türkiye’nin ABD’den kendini sıyırıp Rusya’yla bir ittifaka gitmesi bana göre oldukça zor görünüyor. Kaldı ki Rusların da pek çok konuda Türkiye’yle anlaşmazlığı olduğu ortada.”
‘ERDOĞAN NE TARAFA DÖNSE DEMOKRATİKLEŞME ŞARTI GELİYOR’
Zeynep Gürcanlı son olarak, Türkiye’deki iktidarın ciddi bir kriz içerinde olduğu yorumunu yaparak, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerine değindi:
“Bir de tabii Rusya, Almanya, Fransa zirvesi olacak Türkiye’de. Bu da açıklanan önemli bir zirve. Suriye’yi konuşacaklar ama ben böyle bir zirvede İran konusunun ele alınmayacağını ve yaptırımların konuşulmayacağını düşünemiyorum. Mutlaka bu konu ele alınacaktır. İşte bu aşamada Avrupa Birliği’ndeki hissiyat da bir şekilde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne dönme eğilimine gireceği. İşte, Almanya ziyareti de bunun örneği fakat bunun tabii bir ön şartı var. Yani AB’nin ön şartı çok net; demokratikleşme. Türkiye anti-demokratik tavrında ısrar ettiği sürece Avrupa Birliği’yle ilişkilerde —belki bir iki ülkeyle ikili ilişkilerde olumlu adım atsa bile- yeni bir sayfa açılması pek olası görünmüyor. Bu da Avrupa Birliği’nin bu İran yaptırımları konusunda ABD’ye karşı çıkıp kendi şirketlerini koruma altına almasından elbette Türkiye de yararlanmak isteyecektir. Ama benim tahminim Avrupalıların da bundan yola çıkarak eğer Türkiye’den böyle bir talep gelirse karşısına mutlaka demokratikleşmeyi, insan haklarını getirmesini bekliyorum. Ankara’nın çıkmazı da burada. Ne tarafa dönse karşısına bir demokratikleşme şartı geliyor. Bir insan hakları ihlali unsuru geliyor. Hakikaten ciddi bir kriz içinde Erdoğan yönetimi.”