Terörle mücadele söylemini kötüye kullanan Erdoğan’ın Biden tarafından durdurulması gerektiğine işaret eden ABD’li CNN Televizyonu, dikkat çeken bir analize imza attı. Enes Kanter’in insan hakları aktivisti kimliğiyle görüşlerine yer verilen haberde Erdoğan’ın iktidarda kalmak için tek stratejisinin zulümlere devam etmek olduğu vurgulandı.
KÜRT MUHALEFETİNE OPERASYON
Habere göre 14 Şubat’ta Kuzey Irak’ta 13 Türk rehinenin ölü bulunmasının ardından Kürt yanlısı muhalefet HDP’nin önde gelen üyelerinin de bulunduğu yüzlerce kişi tutuklandı. Hatta Türk hükumeti, rehinelerin sağ salim kurtulabilmesi için mağdurların aileleri ile beraber mücadele eden HDP milletvekilleri ve insan hakları aktivistleri Hüda Kaya ve Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında soruşturma başlattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözcüsü, ABD, Avrupa Birliği ve diğer Batı ülkeleri tarafından terör örgütü ilan edilen PKK’nın HDP ile “bir ve aynı” olduğunu belirtti. HDP’nin bu iddiayı reddettiği vurgulanırken Erdoğan’ın da ABD’yi teröristleri desteklemekle suçladığına haberde yer verildi. Haberin detaylarında şu bilgiler dikkat çekiyor:
Bu suçlamalar tuhaf görünse de, Erdoğan’ın iktidarda kalmak için neredeyse tek stratejisi olan zulümlerini hayata geçirmek ve hükumet baskısını haklı çıkarmak için kötüye kullandığı “terörle mücadele” şablonunu destekliyor. Başkan Joe Biden, Türkiye’nin ABD’nin ulusal güvenliğini etkileyen bu terminolojiyi kötüye kullanmaya devam etmesine izin vermemeli ve Erdoğan ile ilk görüşmesinde bunu netleştirmeli.
“İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ORTADAN KALDIRMAYA KENDİNİ ADAMIŞ”
Terörle mücadele kapsamında, ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmaya kendini adamış hükumetin kapsamlı kaynakları hayret verici. Türkiye’de, 2016 yılında sadece barışı teşvik eden açık bir mektubu imzaladıkları için güneydoğuda terör propagandası suçlamasıyla 785 akademisyen yargılandı. O zamandan beri, yaklaşık 6.000 akademisyen, profesyonellerin daha geniş çapta tasfiye edilmesinin bir parçası olarak ihraç edildi. Ve bu yıl, Türkiye’nin Harvard’ı kabul edilen Boğaziçi Üniversitesi’ne Erdoğan tarafından seçilen ve akademik kriterleri yeterli olmayan hükümet yanlısı bir rektör atanmasına barışçıl gösteri yapmaktan dolayı yaklaşık 560 öğrenci tutuklandı.
200’den fazla muhabir ve medya çalışanını terör veya “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarıyla hapse atan Türkiye, son beş yıldır en fazla gazeteci tutuklayan ülkeler arasında.
İnsan Hakları İzleme Örgütü‘ ne göre, dünya çapında çok fazla gazetecinin hapsedildiği 2020 yılında, yaklaşık 87 Türk gazeteci ve medya çalışanı gazetecilik çalışmaları veya terör suçlamaları nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı.
HER 6 GAZETECİDEN 1’İ YARGILANIYOR
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin Yıllık Medya İzleme Raporuna göre, şu anda Türkiye’de her altı gazeteciden biri yargılanıyor. 2016’dan bu yana en az 160 medya kuruluşu kapatıldı. Sınır Tanımayan Gazeteciler’ in Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, “terör örgütü propagandası yapmak, açıkça suç işlemeye tahrik etmek, suçu ve suçluyu övmek ” iddiasıyla 14 yıla kadar hapisle yargılanıyor.
Arkadaşları, darbe girişiminden sonra kapatılmaya zorlanan bir gazetenin konuk editörlüğünü yaptığı için Önderoğlu’nun ve diğer sanıkların, bu “sahte suçlamalarla” karşı karşıya kaldıklarını söylüyor. Çalışanlarının neredeyse yarısı tutuklanan bir diğer önemli gazeteci ve editör Can Dündar, Aralık ayında terör suçlamasıyla 27 yıldan fazla hapis cezasına çarptırıldı. Kasım ayında, istinaf mahkemesi, gazeteci ve kapatılan bir TV yayın grubunun başkanı Hidayet Karaca’ya verilen ömür boyu hapis cezasını onadı. 15 Şubat’ta, kapatılan bir gazetenin genel yayın yönetmeni ve insan hakları avukatı Eren Keskin ile üç eski çalışanı, terör suçlarından toplam 20 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
SOSYAL MEDYA BASKI ALTINDA
Türkiye’de tartışma platformları hızla küçülüyor. Sosyal medyaya hükumet tarafından uygulanan bir baskı var ve binlerce kişi Cumhurbaşkanına hakaret etmek veya terör propagandası yapmakla suçlanabiliyor ve tutuklanabiliyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Kovid-19 hakkında “korku ve panik yarattığı” düşünülen veya hükumetin salgınla mücadelesini eleştiren sosyal medya paylaşımları nedeniyle yüzlerce kişinin gözaltına alındığını belirtti.
Bir Türk siber hukuk uzmanı The Guardian’a verdiği demeçte, yetkililerin 400 binden fazla web sitesini engellediğini ve yeni çıkarılan bir yasa kapsamında sosyal medya ve çevrimiçi içeriklerin üzerinde daha fazla kontrol sağlamak için sansürü genişlettiklerini söyledi.
ZULME EN FAZLA MARUZ KALAN HİZMET HAREKETİ
Terör adı altında zulme en fazla maruz kalan, Fethullah Gülen’in önderliğinde dinler arası diyaloğa, insani yardım çalışmalarına ve eğitime odaklanan bir toplumsal hareket olan Hizmet Hareketi oluyor . Erdoğan, 2016’daki başarısız darbe girişiminden Gülen’i sorumlu tutarken, Gülen bütün iddiaları reddederek uluslararası soruşturma açılması çağrısında bulunmuştu. Temmuz 2020’deki hükümet rakamlarına göre, Hizmet hareketi ile bağlantılı davalarda yaklaşık 133 bin kişi cezai soruşturma altında ve 58 bin kişi terör suçundan yargılanıyor. Bunlardan 26 bini cezaevinde tutuluyor.
Terörle suçlanmakla kalmayıp, tutuklanan, beraat ettikten sonra bile yurtdışı yasağı olan ve kendi oğluyla konuşması yasaklanan bir babanın yaşadığı zulmü ilk ağızdan biliyoruz.
Altı yıldan fazla hapis cezasına çarptırılan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Fahri Başkanı Taner Kılıç da dahil olmak üzere, bu davaları savunmaya ve dile getirmeye cesaret edenler hükumet tarafından hedefe alınıyor. Şu anda terörizm suçlarından uzun hapis cezalarına çarptırılan 450 avukat var. Eylül ayında bu iddialarla 47 avukat gözaltına alındı. Bir ay öncesinde, 17 avukatla birlikte terör suçlamasıyla tutuklanan cesur insan hakları avukatı Ebru Timtik, adil yargılanma talebiyle başlattığı açlık grevinde hayatını kaybetti.
İKTİDAR SİYASİ TUTUKLULARIN HAYATINI KASTEN TEHLİKEYE ATTI
Salgın sırasında hükumet, terör suçuyla yargılanan on binlerce siyasi tutuklunun hayatını kalabalık hapishanelerde tutarak ve kasten af yasalarından yararlandırmayarak riske attı. İnsan Hakları İzleme Örgütüne göre, yetkililer ya terörist olduklarını iddia ettikleri mağdurlara yönelik artan işkence ve kaçırılma raporlarını ya da soruşturmayı reddederek bir cezasızlık kültürünü besliyorlar.
Türkiye, hükumete sivil toplum kuruluşlarının bağışlarını ve mal varlıklarını bloke etme ve üyelerin terörle suçlanması durumunda kapatılması yetkisi veren yeni bir yasa tasarısıyla sivil toplumu ezmek için yetkilerini genişletiyor. Kanun, Türkiye’nin 2016-2019 yılları arasında en az bin 500 STK’yı kapatması ve mal varlığına el koyması sonrasında yürürlüğe girdi.
İnsan hakları ihlallerine ilişkin açık kanıtların ışığında, Biden yönetimi, insan hakları ihlalinde bulunduğu veya yolsuzluğa karıştığı belirlenen herhangi bir Türk yetkiliye yaptırım uygulamak için Küresel Magnitsky İnsan Hakları Yasasını kullanmalıdır. Bir Yabancı Kontrol Ofisi veri tabanına göre, bu yasaya tek bir Türk yetkilinin adı bile verilmemiştir. Başkan Biden, Erdoğan’la konuştuğunda, Türkiye’nin çok geniş kapsamlı Terörle Mücadele Yasasını yürürlükten kaldırmasını ve hükumetin kendi halkına boyun eğdirmek için bu terimi kötüye kullanmasına son vermesini talep etmelidir.
ABD BÖYLE BİR ÜLKEYLE İŞBİRLİĞİ YAPAMAZ
ABD, insan hakları ihlallerini terörle mücadele altında meşrulaştıran ve gerçek terör tehditlerine karşı tüm inandırıcılığını yitiren ve böylece daha geniş NATO ittifakını baltalayan bir ülkeyle güvenlik konularında işbirliği yapamaz. Biden, Türkiye’de özgürlük mücadelesinin ön saflarında yer alan siyasi tutukluların serbest bırakılması için de baskı yapmalıdır.
Senato’nun iki partili çoğunluğunun Başkan’a yazdığı yakın tarihli bir mektubunda belirttiği gibi, Biden Türk hükumetini “muhalefet üzerindeki baskılarını sona erdirmeye, siyasi tutukluları serbest bırakmaya ve otoriter gidişatını tersine çevirmeye” çağırmalıdır. Aksi takdirde Türkiye, vatandaşı aleyhine “terörle mücadele” kisvesi altında Erdoğan’ın iktidarını daha da sağlamlaştırmak için rehinelerin ölümü gibi trajedileri kullanmaya devam edecektir.