Salı günü sandık başına gidecek olan ABD’de seçim gündeminde öne çıkan beş konuyu derledik. "Trump mı, Biden mı?" sorusunun cevabında pandemi, sağlık sigortası, ekonomi, siyah hakları ve kürtaj hakkı belirleyici olacak.
3 Kasım’da sandık başına gidecek olan ABD, seçimlere oldukça yoğun bir gündemle giriyor. Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisinin etkileri, rekor seviyedeki işsizlik, yükselen siyah hakları hareketi ve sağlık sigortası konusu seçim gündemini en çok meşgul eden konuların başında geliyor. ABD’li seçmen için sandıkta belirleyici olacak konuları beş başlıkta derledik.
Koronavirüs
Bu yılın başında ABD'de adı dahi duyulmayan koronavirüs, yalnızca on ay sonra Washington'daki siyasi gündemi belirleyen konu haline geldi.
DW’ye konuşan Indianapolis Üniversitesi’nden siyaset bilimci Doçent Laura Merrifield Wilson, "Muhtemelen, 2020 seçimlerindeki en önemli konu salgın olacak" değerlendirmesini yapıyor.
Salgın sebebiyle ABD’de şu ana kadar hayatını kaybedenlerin sayısı 240 bine yaklaşıyor. Ekim ayı sonu itibarıyla vaka sayıları dokuz milyonu aştı. Hatta ABD Başkanı Donald Trump da hastalığa yakalananlardan biri oldu, COVID-19 nedeniyle iki haftaya yakın bir süre seçim mitinglerine ara vermek zorunda kaldı.
İşsizlik Büyük Buhran'dan bu yana en yüksek seviyesinde. Sağlık otoritelerinin virüsten korunmak için tavsiye ettiği maske takma uygulaması da siyasi bir gündeme dönüştü.
Ülkede salgının iyi yönetilip yönetilemediği sorusunun cevabı ise kişiden kişiye farklılık gösteriyor. Cumhuriyetçiler, Trump’ın önlemlerini salgının hızını önlemede etkili bulurken Demokratlara göre önlemler çok daha önce alınmış olsaydı rekor sayıdaki ölümlerin önüne geçilebilirdi.
DW’ye konuşan Columbia Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ashwin Vasan'a göre bu seçim, "yönetimin son sekiz, dokuz ayı için bir referandum" niteliğinde. Vasan, "Mevcut yönetim salgına yönelik bir plan hazırladı mı ve bunu uygulamaya soktu mu?" sorusunun belirleyici olacağını söylüyor.
Sağlık sigortası
Bir diğer önemli konu ise sağlık sigortası. Trump'ın selefi Barack Obama döneminde getirilen Düşük Maliyetli Sağlık Sigortası Yasası (ACA) veya bilinen adıyla Obamacare, Trump başta olmak üzere Cumhuriyetçi Partililer tarafından eleştiriliyordu.
Tüm ABD vatandaşlarının uygun fiyatlı ve erişilebilir bir sağlık sigortası yaptırabilmelerine imkan tanıyan bu yasa, Cumhuriyetçiler’in tepkisini çekiyordu. Yasayı kaldırmak için Cumhuriyetçi Partililer girişimlerde bulunsa da şimdiye kadar başarılı olamadı.
Başkan adaylarının televizyon düellolarında da yoğun bir şekilde tartışılan bu konu, en son Trump’ın Yargıç Ruth Bader Ginsburg’un ölümü üzerine boşalan Yüksek Mahkeme üyeliğine Amy Coney Barrett'i aday göstermesiyle gündeme geldi.
Demokratlar, Trump’ın hayatını kaybeden Yargıç Ginsburg’un yerini hızla doldurma girişimini, Yüksek Mahkeme’de yapılacak oylamayla yasayı iptal ettirme isteği olarak yorumluyordu. Barrett ise yasa üzerine olumlu ya da olumsuz bir görüş beyan etmediği gibi "ACA'ye düşman değilim" diyerek kendini savunmuştu.
Koronavirüs salgını nedeniyle, sağlık sigortası seçmenin öncelikli konuları arasında daha da öne çıktı. Columbia Üniversitesi’nden Ashwin Vasan, "Bir pandeminin ortasındayız. Eğer yeterli sağlık sigortası olmazsa insanların tedaviye erişimleri zorlaşabilir. COVID’in uzun sürede vücuda verebileceği hasarlar bir yana, insanlar hastalığın tanı ve tedavisi sonrasında ciddi sağlık harcamaları ve hastane masraflarıyla karşılaşabilirler" yorumunu yapıyor.
Ekonomi
ABD'li seçmenin oy tercihlerinde ekonominin ne kadar etkili olduğunu, Indianapolis Üniversitesi’nden siyaset bilimci Doçent Wilson şöyle özetliyor: "Ekonomi Amerikan seçmeni için belirleyicidir, özellikle de iyi gitmiyorsa."
Gerçekten de ABD'de ekonomi iyi gitmiyor. Pandemiden önce Trump yönetiminin ilk üç yılındaki veriler sağlıklı ve sağlam bir ekonomiye işaret ediyordu. Ancak mart ayından itibaren küçük işletmeler ülkenin dört bir yanında kapanmaya başladı ve bu yılın nisan ayı ortasında işsiz ABD'lilerin sayısı 23 milyonu geçti. ABD’deki İşgücü İstatistikleri Bürosu’nun verilerine göre sadece iki ay içinde yüzde 3,5 seviyesinde olan işsizlik oranı yüzde 14,7 seviyesine çıktı.
Bu, başkanlığının ilk üç yılında sürekli ülkenin güçlü ekonomisine vurgu yapan Trump için kötü haber anlamına geliyor. Çok sayıda Amerikalının kiralarını bile ödeyemediği bir ortamda Trump, ekonomiyi pandemi öncesindeki haline getireceğine dair seçmenleri ikna etmek zorunda.
Demokratların adayı Biden için ise durum daha kolay. Biden, Trump’ı pandemiyi ve ekonomiyi kötü yönetmekle suçlarken seçim vaadi olan ekonomiyi yeniden inşa programının hayata geçmesiyle, alt ve orta sınıf Amerikalıların, Trump dönemine göre, çok daha iyi standartlarda yaşayacağını vaat ediyor.
Siyaset bilimci Wilson, şu anda ekonomi üzerinde dönen tartışmaları "Bu durum genelde görevdekiler için daha zordur çünkü iktidarda olan, mevcut politikaları yürürlüğe sokan ve bundan sorumlu olan kişilerdir" diye değerlendiriyor.
Siyah hakları
Minneapolis'te 46 yaşındaki siyah George Floyd’un bir polis tarafından mayıs ayında öldürülmesi, ülke çapında Siyahların Hayatı Önemlidir (Black Lives Matter) hareketinin yeniden canlanmasına yol açtı. Irk gerilimi ABD’nin tarihinin önemli bir parçası ve ülke tarihinde siyahların hak mücadelesi önemli bir yere sahip. Ancak Wilson’a göre "Bu yaz, kesinlikle tarihi bir dönemdi."
Amerikalılar, siyah veya beyaz farketmeksizin, yalnızca polis şiddetini değil, ABD’de sistematik ırkçılık olarak gördükleri şartları protesto etti. Büyük ölçekli bir reform talep eden yurttaşlar arasında, polisin kaynaklarının kesilmesi talebinde bulunanlar bile oldu.
Çoğu muhafazakar olan Black Lives Matter hareketi karşıtları, bazı protestolardaki şiddete dikkat çekiyor. Başkan Trump dahil olmak üzere birçoğu "Siyahların Hayatı Önemlidir" sloganını bir "nefret sembolü" olarak nitelendiriyor.
Wilson'a göre bu bakış açısı protestocuları ve onların destekçilerini çileden çıkarsa da Trump destekçilerini bir araya getiriyor. DW’ye konuşan Wilson, "Trump’ın mesajı, kendi seçmenini, Cumhuriyetçi Parti tabanını ve belki de sağ eğilimli seçmenlerin bazılarını harekete geçirme amacı taşıyor" yorumunu yapıyor. Liberaller ise Trump’ın tutumunu bir başkanın takınmaması gereken bir tutum olarak değerlendiriyor.
Kürtaj hakkı
Kürtaj konusu özellikle Cumhuriyetçi Parti içindeki Evanjelistler için en önemli konulardan biri. ABD nüfusunun yüzde 15’ini oluşturduğu tahmin edilen bu aşırı muhafazakar Protestan Hristiyanların dünya görüşü, birden fazla kez evlenip boşanan Başkan Trump’ın özel hayatındaki seçimler ile de tam bir tezat oluşturuyor. Buna karşın, Trump’ın açık kürtaj karşıtı tutumu sebebiyle, oy tercihlerini Demokrat Parti yerine Cumhuriyetçi Parti yönünde kullanma eğilimleri var. Demokrat Parti tabanındaki liberaller ise kürtaj haklarının kısıtlanmasından yana değil. Şu anda ABD’de bazı eyaletlerde kürtaj tamamen yasakken bazı eyaletlerde kürtaj yaptırmanın önünde ciddi engeller bulunuyor. Indianapolis Üniversitesi’nden Wilson, kürtaj hakkının özellikle Demokrat Parti içindeki "bir grup liberal seçmen için de önemli bir mesele" olduğunu söylüyor. Bu sebeple 2020 başkanlık yarışında kürtajın "kritik önem" taşıdığı kanaatinde.