Başta ABD olmak üzere batılı ülkeler nükleer programından vazgeçmeyen İran'ı petrol sanayisi üzerinden vurmaya çalışırken ABD'nin pişmanlık içinde olduğu ileri sürüldü.
Başta Amerika olmak üzere Batılı ülkeler, nükleer programından vazgeçmeyen İran’ı petrol sanayisi üzerinden vurmaya çalışıyor. Öte yandan, Amerika ve İsrail'in bu baharda İran’ın nükleer tesislerine operasyon düzenleyebileceği uyarısında bulundu. Bölge yeni bir gerginliğe doğru ilerlerken Obama yönetimi yetkililerinin, iki yıl önce Türkiye ve Brezilya’nın başlattığı diplomasi girişimini sürdürmeme kararından pişmanlık duymaya başladığı iddia ediliyor. Bu iddiaların sahibi İran uzmanı Trita Parsi, Amerika'nın Sesi'ne konuştu
Washington nükleer silah üretmeye çalıştığını savunduğu İran’ı uranyum zenginleştirme programından vazgeçirmek için ekonomik darboğaza sürükleme yolunu seçti. İran ekonomisi arka arkaya gelen petrol ambargoları yüzünden ağır yara aldı. Ancak tüm bu yaptırımlar İran’ı nükleer emellerinden vazgeçirecek mi? Vazgeçirse bile ortaya çıkan sonuç kimseyi memnun edecek mi? Ulusal İran Amerikan Konseyi Başkanı Trita Parsi, Washington’da bilgisine sıkça başvurulan bir İran uzmanı. Parsi, Obama yönetiminin diplomasiyi reddederek büyük bir fırsat kaçırdığı görüşünde:
TRITA PARSI: "Amerikan yönetimi diplomatik çözüme ulaşma konusunda başarısız oldu, çünkü diplomasi girişimlerine çok erken son verdi. Gerek yönetimin kendi içinden gelen, gerekse İsrail ve Suudi Arabistan gibi müttefiklerinden gelen baskılar ve maalesef Tahran hükümetinin kendi tavırları, Obama yönetiminin diplomasiye devam etmesini güçleştirdi. Sonuçta diplomasiye yatırım yapılması konusunda isteksizdiler. Hızla sonuç almak istediler. Sonuç alsalardı ne ala. Ama bekledikleri sürede sonuç alamayınca yaptırım sürecine girildi. Ama benim kaygım, eğer bu süreç devam ederse belki savaşla sonuçlanmayabilir, ama olabilecek en kötü şekilde sonuçlanabilir. Sonuçta ortaya daha baskıcı, insan haklarını daha fazla ihlal eden, daha az demokratik, daha tecrit edilmiş, daha öfkeli, daha intikamcı, daha da istikrarsızlaştırıcı bir İran çıkar. Üstelik gerçekten de nükleer silah sahibi olurlar."
2010 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi olan Türkiye ve Brezilya, İran’ı az zenginleştirilmiş uranyum karşılığında kendi nükleer yakıtını takas etmeye ikna etmişti. Ancak bu girişim, Obama yönetiminin reddetmesi yüzünden sonuç vermedi:
TP: "Gerçekte girişim başarılı oldu. İranlıları Amerikalıların istediği çizgiye çekmesi açısından başarılı oldu. Yani İran’ın ürettiği BİN 200 kilogram az zenginleştirilmiş uranyum ülke dışına çıkarılacaktı. Türk ve Brezilya hükümetleri müthiş çaba gösterdi. Çok sayıda ülkenin başaramadığı şeyi başardılar. Ancak başarıya ulaşıncaya kadar Obama yönetimi, artık ne olursa olsun yaptırımlara karar vermişti. Sonuçta Beyaz Saray Türkiye ve Brezilya’nın planını kabul etmiş olsaydı bile, geri adım atabilecek durumda değildi. Kongre kendi yaptırım planını devreye sokmuştu, bu da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde sorun çıkaracaktı. Bana sorarsanız, bir gün geriye bakıp sorgulayacağız, ‘Türklerin ve Brezilyalıların planı büyük başarıydı, bu şansı değerlendirmemekse büyük bir hataydı,’ diye. Üstelik İranlılar da aynı şansı değerlendirmeyerek büyük fırsat kaçırdı."
Süreci daha da kritikleştiren durum, bu yıl yeniden seçilmeye çalışan Başkan Obama’nın, hem rakibi Cumhuriyetçi Parti, hem müttefikleri İsrail ve Suudi Arabistan, hem de kendi yönetiminin baskısı altında kalması:
TP: "Unutmayın şu anda Amerika’da seçim dönemindeyiz. İran’la diplomatik girişim başlatmak için çok erken. Özel ortamlarda pişman olduklarını, hata yaptıklarını söylüyorlar. Ama bu pişmanlığı resmi olarak dile getirmeleri daha uzun zaman alacak. Bu siyasetin doğası. Belki on, onbeş, yirmi yıl sonra bir fırsat kaçırdıklarını ifade edecekler. Ama Washington zamanında diplomasiye yatırım yapsaydı, yaşadığımız ve belki de yaşayacağımız çok kötü olayları yaşamamış olacaktık."
Peki diplomasiye hala şans verilebilir mi?
TP: "Tabi ki veriyorum, ama diplomasiye her politikaya yaptığınız gibi yatırım yapmak zorundasınız. Çabuk sonuç beklediğiniz, gerçek müzakere içermeyen diplomasi, ültimatom gibidir. Sonuç vermez. İranlılar da aynı şekilde davranmalı. Müzakere konusunda istekli olmalı, bugünkü statükoyu korumak için risk almak yerine, barış için risk almalılar."
Trita Parsi de diğer uzmanlar gibi, İran’ın nükleer silah yapması durumunda bunun, bölgede bir nükleer silahlanma yarışını tetikleyeceği görüşünde:
TP: "İran’ın nükleer silah yapması durumunda bölgedeki diğer ülkelerin de aynı çizgiyi izleme riski yüksek. Bu da İran’ın neden nükleer silah edinmesini önlemek gerektiğini daha iyi ortaya koyuyor. Yalnız biz şimdiye kadar İran’ın nükleer silah edinmesini değil, nükleer silah yapmasını sağlayacak olanakları engellemek için çalıştık. Sorun burada. İşte burada uluslararası hukuk Amerika’nın arkasında değil. Sonuçta İran’ı başka ülkelerin sahip olduğu nükleer teknolojiden yoksun bırakmaya çalışıyoruz. Yalnızca nükleer silah yapımını engellemek istesek, Birleşmiş Milletler incelemeleri, ek protokoller gibi çok sayıda başka tedbir var. Fakat bu tedbirler de İsrail, Suudi Arabistan, hatta Fransa ve İngiltere tarafından yeterli görülmüyor. Bu ülkeler İran’ın nükleer silah yapabilecek kapasiteye gelmesini önlemeye çalışıyor. Ama bu şekilde devam ederlerse İran’ın gerçekten nükleer silah sahibi olmasına yol açacaklar."
Bölgede durum gerginleşiyor. Amerika ve Avrupa ülkelerinin petrol ambargosunun ardından İran artık Hürmüz boğazını kapatmakla tehdit ediyor. Bunun da yeni bir enerji krizine yol açma tehlikesi var:
TP: "İran’ın Hürmüz boğazını hemen kapatmasını beklemem, ama ileriki aşamalarda düşünebilir. İran’ın ayrıca enerji piyasalarında istikrarsızlık yaratmak işine gelir, çünkü petrol fiyatları artınca ambargodan dolayı yaşadığı kayıpları kapatmaya çalışır. Aynı zamanda da Batı’ya uygulayabileceği tek baskı aracı petrol. Ama bu oyun herkesin zararına. İki taraf da yapıcı önlemlerle bu süreçten çıkmanın yolunu aramak yerine, birbirine zarar vermeye çalışıyor."
İran asıllı Amerikalı uzman, Obama yönetimine yakın yetkililerin perde arkası itiraflarını “Tek Atımlık Zar: Obama’nın İran Diplomasisi” adlı kitabında topluyor ve zamanında Türkiye ve Brezilya’nın başlattığı süreci devam ettirmediği için Washington’un büyük bir fırsat kaçırdığını savunuyor.
Amerikanın Sesi