Türkiye’nin tam üyeliği hala AB’nin öncelikleri arasında değil. Gerçek Gündem’e açıklamalarda bulunan AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, Borrell’in ekim ayında yayımlayacağı raporunun amacının Türkiye-AB ilişkilerinin çerçevesini bulmaya çalışmak olduğunu söyledi.
Türkiye’de 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin tamamlanmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni gelişmeler yaşanmasını umduğunu belirtmiş ve Avrupa Birliği (AB) de ilişkilerin geliştirilmesine olumlu baktıklarını açıklamıştı.
Türkiye-AB ilişkilerinin arttığı bu dönemde Avrupa Birliği Komisyonu’nun komşuluk ve genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi, Ankara’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la görüşmüştü.
Varhelyi ve Fidan, Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi için atılacak adımları ele almış ve vize kolaylığı gibi konularda açıklamada bulunmuşlardı. Ancak görüşmede Türkiye’nin tam üyeliği kapsamında katılım müzakerelerinin canlanması konusu yine ele alınmamıştı. Tam üyelik, hala AB’nin öncelikleri arasında değil.
AMOR: TÜRK HÜKÜMETİ İLERLEME OLARAK DEĞERLENDİREBİLECEĞİMİZ TEK BİR MESAJ BİLE VERMEDİ
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor’un hazırladığı Türkiye raporu Avrupa Parlamentosu’nda görüşülmeye başlandı ve bugün oylanması bekleniyor.
Gerçek Gündem’e konuşan Amor, Türkiye’nin siyasi ve demokratik reformlar konusunda hala siyasi bir irade göstermediğini söyledi. Amor, “Türk hükümeti ülkenin demokratik standartlarında ilerleme olarak değerlendirebileceğimiz tek bir mesaj bile vermedi, vermemeye de devam ediyor” dedi.
Türkiye’den demokrasi ve hukukun üstünlüğüne ilişkin Avrupa standartlarına yaklaşan bir siyasi irade beklediklerini belirten Amor, Kopenhag kriterlerini hatırlattı.
Amor’a göre, Türkiye’nin AB müzakerelerine katılım sürecinin ana koşulu demokrasi. Amor, Türkiye’nin insan hakları, hukukun üstünlüğü ile demokrasi konularında hala hiçbir ilerleme sağlayamadığının altını çizdi ve ekledi:
“Türk yetkililerin yaptığı tek şey, Avrupa Birliği hiçbir kritere uymuyor ama biz neler yapıyoruz gibi yanlış haberleri kamuoyuna yaymak oldu. AB ile yapılan anlaşmanın Gümrük Birliği konusundaki taahhütlerimize tamamen uyan kısmı için Avrupa Birliği'ni suçlamaktan başka bir şey yaptıkları yok.”
Gümrük Birliği’yle ilgili anlaşmazlıkları ve Dünya Ticaret Örgütü'ndeki tartışmaları çözmek zorunda olduklarını söyleyen Amor, ilerleyen dönemlerde Türkiye’yle ilişkilerin devam edeceğini belirtti.
“SORUMLULUK TAMAMEN TÜRKİYE’DE, BİZ DAHA FAZLA AŞK MEKTUBU İSTEMİYORUZ”
Türkiye’nin Avrupa Birliği'nin standartlarına uymak zorunda olduğunu ifade eden Amor, siyasi irade göstermenin sorumluluğunun tamamen Türkiye’de olduğunu söyledi:
“Türkiye'nin geleceği için Avrupa perspektifinin önemi üzerine hamasi nutuklar atmakla ilgili değil. Biz daha fazla aşk mektubu istemiyoruz. Biz Türk yetkililerin demokrasi ve hukukun üstünlüğüne ilişkin Avrupa standartlarına yaklaşma yönündeki adımlarını görmek istiyoruz.”
“TÜRKİYE’NİN TAM ÜYELİĞİ ÖNCELİĞİMİZ BİLE DEĞİL ÇÜNKÜ TÜRKİYE EN UFAK BİR SİYASİ İRADE BELİRTİSİ GÖSTERMEDİ”
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik süreci, 1963 yılında Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık antlaşması imzalamasıyla başladı. 1987'de Avrupa Ekonomik Topluluğu'na ve 1999'da Avrupa Birliği'ne üyelik başvurusunda bulunan Türkiye, 2005 yılında tam üyelik müzakerelerine başladı.
Türkiye’nin tam üyeliğinin AB’nin öncelikleri arasında olmadığını ifade eden Amor bunun nedeninin Türkiye’nin bu konuda hiçbir çaba göstermemesi olduğunu söyledi.
Amor, “Türkiye yıllardır işleri düzgün yapsaydı, Avrupa'daki herhangi bir ülkenin ya da herhangi bir siyasetçinin sürece buz koyması daha zor olabilirdi. Ancak şimdi tek bir adım bile atılmadığı için, Türkiye ile ilgili herhangi bir ilerlemeyi göz ardı etmek çok kolay. Tam üyelik önceliğimiz bile değil çünkü Türk yetkililer aday olmak için demokratik koşullar konusunda en ufak bir siyasi irade belirtisi göstermediler” diye konuştu.
“TÜRK YETKİLİLER ONLARDAN NE BEKLEDİĞİMİZİ ÇOK İYİ BİLİYORLAR”
Avrupa Birliği Komisyonu’nun komşuluk ve genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Ankara’da görüşmüş, ikili görüşmenin ardından basın açıklaması yapmıştı.
Varhelyi ve Fidan, Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi için kısa vadede atılacak adımları ele almış ve vize kolaylığı gibi konularda açıklamada bulunmuşlardı. Ancak görüşmede Türkiye’nin tam üyeliği kapsamında katılım müzakerelerinin canlanması konusu yine ele alınmadı. Tam üyelik, AB’nin öncelikleri arasında bile değil.
Varhelyi ve Fidan’ın açıklamalarını da değerlendiren Amor, Türkiye’nin katılım sürecinin canlandırılmasının tartışılmadığını ifade etti.
Amor, “Fidan ve Varhelyi ne derse desin, bu tamamen liyakata dayalı bir süreç. Avrupa Birliği'nde herhangi bir gerçek cevap olmaksızın bir Türk yorgunluğu var. Türk yetkililer ne beklediğimizi çok iyi biliyorlar” dedi.
AB’nin Türkiye’den birçok şey beklediğini söyleyen Amor ilk olarak Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyması gerektiğini ifade etti. Amor’a göre, hükümet HDP’yi rahat bırakmalı ve LGBTİ+ aktivistlerinin yargılanmasını durdurmalı. Katılım sürecinin tamamen sona ermemesi için Avrupa’nın Türkiye’den beklediği diğer bir konu ise ülkedeki kültürel yaşamı ve basın özgürlüğünü etkileyen gizli İslamlaştırma gündemini durdurmak.
TÜRKİYE’YE KARŞI YAPTIRIMLAR MASADA MI?
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Osman Kavala'nın Eylül ayına kadar serbest bırakılmaması halinde Türkiye'ye karşı yaptırım süreci başlatacağı ve Selahattin Demirtaş için de ihlal süreci başlatabileceği uyarısında bulunmuştu. Eylül ayının sonuna doğru gelinmesine rağmen hala iki taraftan herhangi bir açıklama gelmedi. Türkiye’ye karşı yaptırımların masada olup olmadığı ise hala bilinmiyor.
Avrupa Konseyi’nin insan haklarıyla ilgilenen uluslararası ve saygın bir kurum olduğunu belirten Amor, Konsey adına konuşmasının doğru olmayacağı yorumunda bulundu:
“Uluslararası bir kurumun kurucusu olmak, bu kurumun değerlerinin ilkelerine bağlı kalmaktır. Ben Avrupa Konseyi'ni temsilen konuşamam ve yorum yapamam ancak tabii ki Avrupa Birliği olarak kararların yerine getirilmemesiyle ilgili gelişmeleri yakından takip ediyoruz.”
BORRELL’İN EKİM AYINDA TÜRKİYE’YLE İLGİLİ AÇIKLAYACAĞI RAPORUN AMACI İLİŞKİLERİN ÇERÇEVESİNİ BULMAYA ÇALIŞMAK
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell’in Türkiye ile ilişkilerin geleceğine ilişkin raporun ekim ayında açıklanması öngörülüyor. Raporun hazırlanmasının talimatını veren ise AB Konseyi.
Amor, ekim ayında yayımlanması öngörülen raporunun amacının Türkiye-AB ilişkilerinin çerçevesini bulmaya çalışmak olduğunu söyledi.
Borrell’in Türkiye’yle ilgili kritik raporu hazırlarken dikkat etmesi gereken konunun Türkiye ile sağlıklı ilişki kurmanın başka yollarını aramak olduğunu belirten Amor, “Borrell’in ele alması gereken konu Türkiye’nin katılım sürecinin herhangi bir ilerleme göstermediği çünkü Türkiye'nin hiçbir kritere uymuyor” dedi.
“KATILIM SÜRECİ HER GEÇEN GÜN İŞLEVSİZ HALE GELİYOR”
Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye karşı her zaman muazzam bir tutku gösterdiğini düşündüğünü ifade eden Amor, katılım süreci ya da üyelik konusunun dışında Türkiye’yle ilişki kurmanın pek çok yolu olduğunu söyledi.
Katılım sürecinin her geçen gün işlevsiz hale geldiğini belirten Amor, Borrell’in raporlarının rolünü ve önemini şöyle açıkladı:
“Türkiye ile hangi format altında hangi şartlarda iyi bir ilişki kurabileceğimize bakmak.”
“İYİ İLİŞKİLERE SAHİP OLMANIZ ÜYELİK ANLAMINA GELMEZ”
Ancak Amor Kopenhag kriterlerinde ilerleme sağlanmadığı takdirde hiçbir gelişme beklemediğini ifade etti ve ekledi:
“Ekonomi, gümrükler, vize gibi konuşabileceğimiz daha pek çok konu var. Biz önemli bir komşumuzla yani Türkiye’yle iyi bir ilişkiye sahip olmak istiyoruz. Ancak iyi ilişkilere sahip olmak, hiçbir şekilde ilişkinizin üyelik olacağı anlamına gelmez.”