AB'den Erdoğan'a kötü haber

AB'den Erdoğan'a kötü haber
Erdoğan’ın hırsızları yakalayan polisleri yakalatma stratejisine destek yurtdışında en düşük seviyede

Erdoğan’ın hırsızları yakalayan polisleri yakalatma stratejisinin yurtiçinde şimdilik işe yaradığını, yurtdışında ise ciddi çabalara rağmen algının AKP’nin 12 yıllık iktidarının en düşük seviyesinde olduğunu yazmıştım. Geçtiğimiz hafta bu gözlemi tahkim eden üç gelişmeye şahitlik ettik.

AB PARELEL TEZİNE İKNA OLMADI

Zaman'dan Selçuk Gültaşlı'nın haberine göre Avrupa Birliği Komisyonu, gözaltına alınan polislerle ilgili yaptığı açıklamada, sanki Erdoğan son yedi aydır bulduğu her kamera, mikrofon ve kalabalığa paralel devleti anlatmıyormuş gibi yolsuzlukların üzerinin örtülmemesini ve yargılamanın adil yapılmasını talep etti. Bu açıklamadan şu sonuçları çıkarabiliriz: İktidar partisinin onca ziyaretine rağmen AB, paralel devlet tezine hâlâ ikna olmuş değil. Tutuklanan polislerin adil yargılanacağına ilişkin endişeleri var, bu yüzden ‘tamamen Avrupa standartları ile uyumlu bağımsız ve tarafsız bir yargı süreci temin edilmelidir’ diyor.

YOLSUZLUK İDDİASI CİDDİ; TEMİZLENİP GELİN


En mühimi ise, ‘siz (AKP iktidarı) ne derseniz deyin, biz yolsuzluk iddialarını hâlâ ciddiye alıyoruz, 17 Aralık bir darbe teşebbüsüydü teziniz pek tatmin etmiyor.’ mesajı. Kısa açıklamanın en uzun cümlesi yolsuzluklara ayrılmış: ‘2013 Aralık ayında kamuya mal olan yolsuzluk iddialarının şeffaf, tarafsız, etkili ve gereğince araştırılması gerektiğini hatırlatırız’. Brüksel, iktidarın Selam-Tevhid örgütü söylemini satın almamış ve polislerin tutuklanması ile yolsuzluk iddiaları arasında net bir irtibat kurmuş. AB, 17 Aralık’tan bu yana tutarlı bir çizgi takip ediyor. İktidara ‘paralel devlet tezini ciddiye almamı istiyorsan, yolsuzluklardan temizlen de gel’ diyor.

AYNI ODADA BULUNMAKTAN RAHATSIZLIK DUYACAKLAR

İkincisi, AKP kongrelerine iki defa katılmış ve Erdoğan’ı her AB zirvesi öncesi toplanan Liberal başbakanların Brüksel’deki toplantılarına birkaç defa bizzat davet etmiş Avrupalı Liberallerin lideri Sir Graham Watson’ın Samanyolu Haber kanalında Erdoğan’ın Avrupa’da algısının nasıl değiştiğine dair sarf ettiği sözler. Watson, Avrupalı Liberal liderlerin artık Erdoğan’la aynı odada bulunmak istemeyeceklerini, mevcudiyetinden rahatsızlık duyacaklarını, zira Erdoğan’ın halkının temel hürriyetlerine ‘saldırdığını’ savunuyor. Şöyle diyor: ‘Erdoğan algısı tedricen değişti. Ben Avrupa Parlamentosu Liberal Grup Başkanı’yken Sayın Erdoğan’ı bizzat her zirve öncesi Avrupalı Liberal liderlerin buluştuğu toplantıya davet etmekten büyük memnuniyet duyuyordum. Kendisi de severek bu toplantılara katılıyor, gayet verimli tartışmalar yapıyorduk. O zaman kanaatimiz siyasetinin liberal düşüncelerle büyük oranda uyumlu olduğu yönündeydi. Bunun bugün mümkün olacağını düşünmüyorum. Zira Avrupalı Liberal başbakanlar halkının temel hürriyetlerine bu şekilde saldıran bir liderle aynı odada bulunmaktan rahatsızlık duyacaktır.’

BAŞMÜZAKERECİ HALA KAYIT GÖNDERECEK

Üçüncüsü ise AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu’nun söz vermesine rağmen AP eski üyesi Andrew Duff’a tartışmaya yol açan ses kayıtlarını göndermemiş olmasının ortaya çıkması. Çavuşoğlu, mahalli seçimlerin ardından Afyon’da Cihan muhabirinin sorusuna cevap verirken, AB yetkililerini ayarlayıp konuşturduğumuzu iddia etmiş, bu iddiasına da İngiliz Liberal milletvekili Andrew Duff’ın mülakatını örnek göstermişti. Duff, bu konuşmasını hatırlatıp, özür dilemesini ya da ispat etmesini istediğinde Çavuşoğlu, kamera kayıtlarına rağmen kendisinin bu tür sözler sarf etmesinin mümkün olmadığını, konuşma kayıtlarını Duff’a bizzat göndereceğini, Zaman ve Cihan’ın yalan söylediğini savunmuştu. Aradan 110 gün geçmiş, Bakan Bey hâlâ kayıtları Duff’a gönderecek. Duff’a tekrar sorduk: ‘Size kim yalan attı? Zaman grubu mu, Bakan mı? Cevabı şu: “Zaman ya da Cihan’la bu konuda hiçbir anlaşmazlığım yok.”

GÜL, ÜZEREK AYRILIYOR

Yakın zamana kadar Batı’da Türkiye’nin sigortası nazarıyla bakılan, 17 Aralık’tan sonra ise iktidarın hukuk cinayetlerine ‘pasif ortak’ olarak destek vermekle itham edilen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
, yedi yılın ardından ağustos ayının sonunda görevini bırakacak. Bayram için yayınladığı bir tür veda mesajında kendince bir muhasebe yapmış ve görevinden ‘büyük bir huzurla ayrılacağını’ ifade etmiş. Bu cümleler de aynı açıklamadan: ‘Hukukun üstünlüğü, yüksek demokratik standartlar; Avrupa Birliği’ne tam üyelik süreci; eğitimde kalitenin yükseltilmesi; hesap verebilirlik, şeffaflık, iyi yönetişim gibi ilkelerin hakim kılınması; bizim asıl gündemimiz olmalıdır.’ Yedi yıl görevde kaldıktan sonra bu ilkeler hâlâ gündem olmamış, dahası 17 Aralık’tan bu yana kendi onayladığı kanunlarla tam tersine gündemden düşmüşse Gül’ün de payının hesaba katılması lazım. ‘Daima demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan hak ve özgürlüklerini savundum.’ diyor Cumhurbaşkanı açıklamasının sonuna doğru. Keşke biz de ‘aynen öyle’ diyebilsek, kendisini memlekete yaptığı hizmetlerden dolayı ‘huzur, hürmet ve temenna ile’ uğurlayabilseydik.

28 Temmuz 2014 10:10
DİĞER HABERLER