100 sandalyeli ABD Senatosu’nun 74 üyesi, Türkiye’de yaşanan demokrasi, insan hakları ve özellikle basın özgürlüğü ihlallerine karşı kaygıları dile getiren sert bir mektuba imza attı. Türkiye ile ilgili böylesi bir konuda ilk kez bu kadar çok senatörün imza koyması dikkat çekerken, tarihî mektup, “harekete geçmesi” çağrısıyla Dışişleri Bakanı John Kerry’ye gönderildi. Mektuptaki imza sayısının “anayasayı değiştirmek, hatta Başkan Barack Obama’yı azletmek” için yeterli olan 67’yi bile aşması, “son derece tarihî” olarak nitelendirildi.
ABD Kongresi’nin üst kanadı olan Senato üyelerinin büyük desteğini alan “partiler üstü” mektupta Türkiye’de gazetecilerin gözaltına alınması kınandı. Zaman Gazetesi ve Samanyolu Televizyonu’na yapılan polis baskınlarının da sert dille eleştirildiği yeni mektupta “özgür basın” vurgusu dikkat çekti.
TÜRKİYE DOSTU SENATÖRLER DE İMZALADI
Mektupta aralarında Cumhuriyetçi Parti Louisiana Senatörü Bill Cassidy, Demokrat Parti Virginia Senatörü Tim Kaine, Demokrat Parti Delaware Senatörü Tom Carper ve Cumhuriyetçi Parti Arkansas Senatörü John Boozman’ın da olduğu çok sayıda Türk dostu senatörün de imzası yer aldı.
Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği ve AK Parti hükümetinin tüm çabalarına rağmen rekor sayıda senatörtün mektuba imza koyması, “Ankara’ya çok ciddi uyarı” şeklinde yorumlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, şubat ayında benzer bir mektuba imza koyan Kongre üyelerini “kiralık” diye nitelendirmesinin de ABD’de ciddiye alınmadığı belirtildi.
TÜRKİYE’DE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VE DEMOKRATİK PRENSİPLER AŞAĞILANIYOR
Tarihî mektup, Cumhuriyetçi Senatör Roger Wicker ve Demokrat Senatör Chuck Schumer tarafından iki hafta önce imzaya açıldı. Senato’nun Cumhuriyetçi ve Demokrat kanadını bir araya getiren mektup, 88 Kongre üyesinin imzasıyla Dışişleri Bakanı Kerry’ye gönderilen ve Türkiye’ye yönelik kaygıların dile getirildiği Temsilciler Meclisi mektubundan bir buçuk sonra geldi.
Rekor bir sayıyla, Senato’nun dörtte üçünün imzaladığı yeni mektupta, Türk hükümetinin medyayı cezalandırma ve sansür çabasının ABD için derin endişe duyulacak bir sorun olduğu ifade edildi; Kerry’ye bu konuda harekete geçme çağrısı yapıldı. Senatörler, Türk hükümetini özgür medyanın yayınlarını engellemek amacıyla hukukun üstünlüğü ve temel demokratik prensipleri alenen aşağılamakla suçladı.
DUMANLI BIRAKILDI; AMA KARACA HALEN TUTUKLU…
Mektubu, “Türkiye’de sürmekte olan insan hakları ihlalleri konusundaki derin endişelerini ifade etmek için” kaleme aldıklarını belirten senatörler, “Yakın geçmişte Türk medya çalışanlarının gözaltına alınması ve tutuklanması ile Erdoğan yönetiminin basın özgürlüğünü sansürlemeye yönelik kapsamlı çabalarından özellikle endişeliyiz.” ifadesini kullandı. Senatörler, güçlü demokrasilerin, hükümete muhalif seslerin yükseldiği zamanlarda bile “o toplumun her bireyinin ifade özgürlüğüne saygılı olmayı gerektirdiğini” vurguladı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre Erdoğan yönetiminin Türk medyasındaki muhalif seslere ‘baskı’ uygulamaya başladığına dikkat çekilen mektupta, 14 Aralık’ta özgür basını engellemeye yönelik operasyonda gözaltına alınan Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca’ya yöneltilen suçlamalar da eleştirildi. “Türkiye’de yüksek tirajlı bir günlük gazete olan Zaman’ın Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Medya Grup Başkanı Hidayet Karaca’nın gözaltına alınmalarıyla hükümet, uluslararası çapta dikkatleri üzerine çekti. Bu medya mensupları 14 Aralık’ta tartışmalı suçlamalarla gözaltına alındı ve tutuklandı. Sayın Dumanlı serbest bırakıldı; ancak maalesef Sayın Hidayet Karaca’nın tutukluluğu sürüyor. Dumanlı ve Karaca, Erdoğan yönetimini eleştiren büyük haber kuruluşlarını yönetiyor.” ifadesine yer verildi.
BASKIYLA GAZETECİLER İŞİNİ KAYBEDİYOR; SANSÜR ÇABASI DEMOKRASİYE HAKARETTİR
17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrası basına yönelik baskılara ve işini kaybeden gazetecilere dikkat çeken senatörler, bu yöntemlerin demokratik bir ülkede kabul edilemez olduğunu vurguladı. Mektupta, “Çok sayıda önde gelen gazeteci, Erdoğan yönetimini eleştiren yazıları nedeniyle işlerini kaybetti. Bu yöntemler demokratik bir ülkede kabul edilemez; özgür basın vatandaşların bilgiye tam erişiminde merkezi konumu haizdir.” ifadeleri kullanıldı.
Türk hükümetinin, medyayı cezalandırma ve sansür çabasının ABD için de derin endişe duyulacak bir sorun olacağı vurgulanan mektupta, “Bu vakaların barışçıl ve uygun bir yolla çözüme kavuşturulmasını teşvik edecek şekilde bu mevzuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yönetimiyle konuşmanız için size güçlü bir çağrı yapıyoruz. Türk hükümetinin basını sansürleme adına böylesine yaygın çabalar içinde olması, özgür toplum, özgür teşebbüs, hukukun üstünlüğü, fırsat eşitliği ve demokrasinin temel prensiplerine hakarettir.” ifadelerine yer verildi.
BÜYÜKELÇİ KILIÇ VE AK PARTİLİ VEKİLLERİN ÇABALARI SONUÇ VERMEDİ
Dışişleri Bakanı John Kerry’ye geçtiğimiz ay gönderilen ve 88 kongre üyesinin imzasını taşıyan mektubun ardından Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç, milletvekillerinin tümüne bir mektup göndererek, “Türkiye’de basın özgürlüğünün tehdit altında olmadığını ve vekillerin yanlış bilgilendirildiğini” iddia etmişti. Daha sonra ABD’ye gelen TBMM Türk-Amerikan Dostluk Grubu Başkanı Şaban Dişli ve AK Parti Ankara Milletvekili Reha Denemeç de Kongre’de temaslarda bulunmuştu.
Yeni mektubun imzaya açılmasından hemen sonra Washington Büyükelçiliği tekrar harekete geçerek 88 kongre üyesine gönderilen mektubun bir benzerini senatörlere gönderdi. Ancak Büyükelçilik yetkilileri ve AK Partili vekillerin çabalarının tam tersine mektuba senatodan rekor sayıda destek gelmesi, Büyükelçi ve diğer Türk vekillerin “yanlış bilgilendiriliyorsunuz” şeklindeki açıklamalarının Kongre'de karşılık bulmadığı yorumlarına neden oldu.
ERDOĞAN’IN “KİRALIK AMERİKALILAR” TEPKİSİ DİKKATE ALINMADI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Meksika’da yaptığı bir konuşmada 88 Kongre üyesinin Kerry’ye mektup göndermesini sert bir dille eleştirmişti. Erdoğan, 'kiralık’ olarak nitelediği Kongre üyelerini Türkiye aleyhine kampanya yürütmekle suçlayarak şöyle devam etmişti: “İradenizi kimseye kiralık vermemelisiniz, bu irade sizin olmalı. İradenizi sadece hak, hakkaniyet, adalet, özgürlük, bunların çerçevesi içinde değerlendirmelisiniz.”
ABD Kongre üyeleri ise Erdoğan’ın sözlerinin ‘komik’ olduğunu ifade etmiş ve ‘başka ülke liderlerine saygısızlık göstermenin karşılığının saygısızlık görmek olacağını’ dile getirmişlerdi.
YENİ MEKTUPTA 39 DEMOKRAT, 33 CUMHURİYETÇİ’NİN İMZASI VAR
ABD Dışişleri Bakanı Kerry’ye gönderilen mektupta 33 Cumhuriyetçi, 39 Demokrat ve 2 Bağımsız Senatörün imzası bulunuyor. Türkiye dostu çok sayıda ismin de imza koyduğu mektupta, aralarında 2016’da ABD Başkanlığı’na aday olabilecekleri ifade edilen Demokrat Senatör Elizabeth Warren, Demokrat eğilimli Bağımsız Senatör Barnie Senders, Cumhuriyetçi Senatör Ted Cruz, Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio’nun da bulunduğu çok önemli isimler yer alıyor.
74 senatörün Bakan Kerry’ye göndermek üzere imza koyduğu tarihî mektup şöyle:
“Bu mektubu Türkiye’de insan hakları ihlallerinin sürmesinden kaynaklanan derin kaygılarımızı ifade etmek için yazıyoruz. Yakın geçmişte Türk medya çalışanlarının gözaltına alınması ve tutuklanması ile, Erdoğan yönetiminin basın özgürlüğünü sansürlemeye yönelik kapsamlı çabalarından özellikle endişeliyiz. Güçlü bir demokrasi, hükümete muhalif seslerin yükseldiği zamanlarda dahi, toplumun her bireyinin ifade özgürlüğüne saygı gösterilmesini gerektirir. Türk hükümeti ile temas kurarken bu sorunu ele alacağınızı ümit ediyoruz.
ERDOĞAN YÖNETİMİ, ÖZGÜR BASINA GÖZ AÇTIRMIYOR
İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetimi Türk medyasındaki eleştirel seslere ‘göz açtırmamaya’ başladı. Geçtiğimiz aylarda Türkiye’de yüksek tirajlı bir günlük gazete olan Zaman’ın Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ve Samanyolu Medya Grup Başkanı Hidayet Karaca’nın gözaltına alınmalarıyla hükümet, uluslararası çapta dikkatleri üzerine çekti. Bu medya mensupları, 14 Aralık’ta tartışmalı suçlamalarla gözaltına alındı ve tutuklandı. Sayın Dumanlı serbest bırakıldı; ancak maalesef Sayın Hidayet Karaca’nın tutukluluğu sürüyor. Dumanlı ve Karaca, Erdoğan yönetimini eleştiren büyük haber kuruluşlarını yönetiyor.
Ne yazık ki bu dava daha geniş çaplı bir suiistimal örgüsünün yansıması. Söz konusu gözaltılardan bir yıl önce, Erdoğan yönetimi aleyhinde yolsuzluk iddiaları işleme konmuştu. Akabinde, çok sayıda önde gelen gazeteci Erdoğan yönetimini eleştiren yazıları nedeniyle işlerini kaybetti. Bu yöntemler demokratik bir ülkede kabul edilemez. Özgür basın, vatandaşların bilgiye tam erişiminde merkezi konumu haizdir. Türk hükümetinin, Türk medyasını cezalandırma ve sansürleme çabası, Amerika Birleşik Devletleri için derin bir endişe konusudur.
ERDOĞAN YÖNETİMİYLE KONUŞMANIZ İÇİN SİZE GÜÇLÜ BİR ÇAĞRI YAPIYORUZ
Bu vakaların barışçıl ve uygun bir yolla çözüme kavuşturulmasını teşvik edecek şekilde bu mevzuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yönetimiyle konuşmanız için size güçlü bir çağrı yapıyoruz. Türk hükümetinin basını sansürleme adına böylesine yaygın çabalar içinde olması, özgür toplum, özgür teşebbüs, hukukun üstünlüğü, fırsat eşitliği ve demokrasinin temel prensiplerine hakarettir.”