Ortadoğu'daki birçok sorunun çözümünde arabulucu rol oynayan ve İslam dünyasına demokrasi modeli olarak gösterilen Türkiye, terörün her gün can aldığı, farklı düşünenlerin susturulduğu, dünyada itibarı sönen, yarını belli olmayan bir ülke oluverdi. Niye bu noktaya geldik ve hangi tarihî fırsatları kaçırdık?
Ortadoğu'daki birçok sorunun çözümünde arabulucu rol oynayan ve İslam dünyasına demokrasi modeli olarak gösterilen Türkiye, terörün her gün can aldığı, farklı düşünenlerin susturulduğu, dünyada itibarı sönen, yarını belli olmayan bir ülke oluverdi. Niye bu noktaya geldik ve hangi tarihî fırsatları kaçırdık?
Eski bir siyasi İslamcı olan Erdoğan, AK Parti'yi “muhafazakar demokrat” kimliğiyle kurduğunda Türkiye'de olduğu gibi Batı'da ve İslam dünyasında da ciddi kuşkular vardı. Erdoğan'ın değişmediği, taktik gereği demokrat göründüğü, demokrasiyi hâlâ tramvay olarak gördüğü, gizli ajandaya sahip olduğu söyleniyordu.
O günlerde Batı ve Ortadoğu kamuoyunu Erdoğan'ın samimi olarak değiştiğine ikna eden pek çok isimden ikisi önemliydi. Bunlardan biri, Avrupalı Yeşillerin lideri Daniel Cohn Bendit idi. Erdoğan öncülüğünde Türkiye'nin AB sürecine büyük destek verdi. Bunun için Avrupalı Yeşiller parti kongrelerini 2004'te İstanbul'da yaptı. Bendit buradaki konuşmasında, Asya ile Avrupa, İslam ve Hıristiyan dünyaları arasındaki köprü rolüne atıfla Türkiye'nin AB üyeliği için ‘Boğaziçi mucizesi' diyordu. Vesayetçi güçler, AK Parti'yi 2008'de kapatmaya kalkışınca Bendit, Fischer ve Lagendijk gibi isimler Avrupa medyasına ilan verip bunu kınadılar.
(...)