Unutmayalım, bir zaman 180 ülkede okullar açılmış oralara öğretmenler gönderilmiş, arkadan bursları ve okullarının bütün ihtiyaçlar temin edilmişti. Bunlar nereden gitti?
ABDULLAH AYMAZ
Türkiye’de uydurma terör yaftasının Hizmet Hareketi’ne yapıştırılmasının ardından Kürt entelektüellerinden birisi arkadaşlarımıza, “Bakınız biz bunları yaşadık. Şimdi sıra siz de, göreceksiniz algı operasyonları ile sizi o hale getirecekler ki, en yakınlarınız hatta akrabalarınız sizi şikayet edecekler. Ama sakın Türkiye’ye küsmeyiniz. Türkiye çok mühim… Bu gidişat gösteriyor ki, nefret söylemiyle ülke paramparça hâle getirilecek, her şeyi ile bir enkaza dönüştürülecek… Ama Türkiye’yi sevgiyle birleştirecek yine sizin Hizmetiniz… Bunun delili, hem Türkiye’de hem de dünyada gerçekleştirdiğiniz güzellik. Bu enkazı da yine bu Hizmet kaldıracak. Ne olur, asla Türkiye’ye küsmeyiniz.”
Bu hususları görüşürken Mustafa Yeşil arkadaşımız dedi ki: “Son Abant toplantısında, Ali Bulaç, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak ve Ömer Laçiner gibi değerli entellektüeller ile ülkemizin durumu geleceği üzerinde duruyordu. Herkes kıymetli düşüncelerini ortaya koyduktan sonra sayın Laçiner de dedi ki: ‘Benim düşüncelerim farklı olmakla beraber, ülkemizdeki duruma bakıyorum da, Ak Parti, misyonunu tamamladı artık verebileceği bir şey yok. Ayakta durmak için belki yanlış icraatla zararlar verecektir. Diğer partilerde pek bir şey görünmüyor. Tek başına Kürt hareketi herkesi kucaklayıcı olmak istese de zor olur. Aynı şekilde MHP’de bir kurtarıcı olamaz. Diğer düşünce grupları da toparlayıcı olamaz. İslam gruplar, cemaatler zaten Ak Parti‘nin yanında olduğu için yapacakları bir şey yok. Kalıyor Hizmet… Benim fikriyatım belli… Hizmete güzelleme yapacak değilim. Ama bakın şu anda ayrı ayrı düşüncede olan bizleri bir araya getiren, Abant’ta toplayan bu Hizmet… Yetişmiş bu kadar eğitimcisi, akademisyeni, iyi işlere koşturan halk tabanı var. Bütün dünyaya yayılmış entellektüellere sahip… Bu kadar yıkımı ve enkazı kaldırmaya aday olarak da Hizmeti görüyorum.’ dedi.”
Tabii seneler önce yapılmış bir konuşmayı kelimesi kelimesine aktarmam mümkün olmadığı için eksiğim-fazlam varsa, Lâçiner’den hem Yeşil’den hem de okuyucularımızdan özür dilerim. Ama işin özü, bu enkazı kaldırmak yine Hizmete düşecek görünüyor. Onun için kendisine Muhabbet Fedâileri ve Sulh-u umumînin temsilcileri diyen Hizmet mensuplarının ülkeye küsmeden, zamanı gelince üzerlerine düşenleri Allah rızası için içten gelerek samimiyet ve ihlas ile yerine getirmeleri gerekiyor. İnşaallah, Allah’ın inayetiyle de bunları yapacaklardır…
Maalesef bazı polislerden, askerlerden, savcılardan ve hâkimlerden gördükleri kötü muamelelerden dolayı bazı insanlarımızda, bilhassa travma geçiren çocuklarda büyük bir küskünlük görülmekte… Bunların güzel ortamlarda, sohbeti cânanlarda yapılacak terapilerle izâle edilmesi gerekiyor. Bazılarının zulümleri ve gadirleri yüzünden ülkemize küskünlük olamaz… Hırçın ve nobranlar Türkiye’yi temsil etmez. Kabul edelim ki, bizim millet yapımız, asker millet olmamız itibarıyla yukarıdan bilhassa devletten gelenler sanki gökten, Allah’tan gelmiş gibi halkımız üzerinde tesir gösteriyor. Yani bu doğru mu, yoksa yanlış olabilir mi, şahıslar devleti ele geçirince devletin gücünü kullanarak mafyatik yapabilir mi diye bir sorgulamadan geçirilmeden hakikatmiş gibi kabul görüyor. Halkın bu durumun çok iyi bilenler hep oyunlarını, tuzaklarını bunun üzerine kuruyorlar. Onun için Üstad Bediüzzaman Hazretleri kendisine ve talebelerine verilen eziyet ve yapılan zulümleri hep “yüzde beş” gibi bir azınlığa vermiştir.
Unutmayalım, bir zaman 180 ülkede okullar açılmış oralara öğretmenler gönderilmiş, arkadan bursları ve okullarının bütün ihtiyaçlar temin edilmişti. Bunlar nereden gitti? Türkiye’den, hem de doğusundan ve batısından Türkiye halklarından… Hz. Nuh Aleyhisselamın gemisini, Allah Cûdî Dağı‘nın üzerine demirletti. Tevrat Ağrı Dağı‘na “Ararat” derken, Kur’an-ı Kerim Cudi diyor. Cûd, cömertlik demektir. Bir zaman bütün dünyaya cömertçe öğretmen ve esnaf evlatlarını, arkadan maaşlarını gönderen bu güzel ülkeye, bazılarının zâlim ve nobranların yanlış muamelelerinden dolayı sırt dönülmez. Hicretlerimizden geri dönmesek de, kalbimizde Türkiye’nin mu’tenâ bir yeri ve konumu her zaman olmalıdır. Hem hâlâ orada bizim cefâkâr ve fedâkar Hizmet kardeşlerimiz bulunmaktadır. Hapisanelerde de nice Yusuflarımız Medrese-i Yusufiye‘nin sınıflarından tahsillerini tamamlamak için gayret göstermektedirler… İnşaallah yakında diplomalarını alıp Hizmet etmek için dışarı çıkacaklardır.