Abdullah Aymaz, Çağlayan dergisinin son sayısını yazdı

Samanyoluhaber.com yazarı Abdullah Aymaz, Çağlayan dergisinin mayıs sayısının içeriğini yazdı

Çağlayan'ın mayıs sayısının başyazısı PARANOYA…  Ruhî bir hastalık olarak paranoyaya mübtela psikopatlar arasında göze çarpan dört husus şöyle ele alınıyor: 
“1-Kendine olağanüstü bir değer verme, böyle bir beklenti içinde bulunma, egoizma ve egosantrizma tavırları sergileme, herkese tepeden bakma ve beklediklerini buldukça da şişme-kabarma. 

2-Zulme uğrayacağı korkusuyla sürekli güvensizlik hafakanlarıyla oturup kalkma ve her şeyden, her kıpırdanıştan şüphelenme stresleriyle tir tir titreme…  

3-Böylesi kahredici düşünce kaymalarıyla çevresindeki her farklı oluşumu kendi aleyhinde bir projenin parçası gibi görme ve ne olur ne olmazlara binâen vehim blokajlı stratejiler oluşturma… 

4-Sadece kendisinin doğru davrandığı, doğru işler yaptığı cinnet hezeyanlarıyla ictimaî uyuşmazlıklara sebebiyet verme…”

Bu tariften sonra Musa Aleyhisselamın Firavunu Amnofis'ten başlayarak, yakın tarihin Hitler'i, Saddam'ı ve Kaddafi'sinden bahsediliyor, sonra da günümüzün paranoya sahipleri de ele alınıyor…

Prof. Dr. Güner  Öz, “Koku ve Burun Nimeti” başlıklı yazısıyla muhteşem kokular âleminde Cenab-ı Hakkın yarattığı harika râyihaları birer nimet olarak ifade etmenin  yanında burnun adeta biyolojik bir klima, bir hava filtresi gibi oluşunu, burnun ses tonumuzun  oluşmasına katkısını, sağlıklı solunuma katkısını ve tad alma duyusundaki şaşırtıcı rolünü anlatıyor.

Mehmet Canpolat  “Tesadüf Sadece  Bir  Kelimedir” başlıklı yazısında, zerrelerden kürrelere ve büyük sistemlere kadar her varlıktaki harika âhenk ve düzeni anlatarak kainatta yer olmadığını gösteriyor. 

Prof. Dr. Sinem Akbulak, “Anne Sütü  ve Emzirme” başlıklı yazısında, anne sütünün ve gıdaların çocuğun karakteri üzerinde özel tesiri olduğunu  ifade ederek anne-babanın hem kendilerinin helâl lokma yemeleri, hem de yavrularının helâlinden yeyip içmeleri  gerektiğini söylüyor.

M. Fethullah Gülen Hocaefendi yine “Ümit ve İnkisar”  başlıklı bir Münâcât, ayrıca “Diriliş  İksiri”  başlıklı bir Naat da yazarak, yazılara bir musiki ilave ediyor.  

İsmet Macit, “Bir Sevgi  Meşalesi Olarak KÜLTÜR  FESTİVALLERİ”   başlıklı yazısında, dimdik ayakta duran bir Hizmetin direniş belgesi olan Kültür  Festivalleri ve hala günümüze yansıyan güzelliklerini anlatıyor.

Didem Fırtına, biraz samur, biraz kunduz, biraz ördek olan sütü ayrı, zehri ayrı nimet olan  garip bir mahluk ORNİTORENK’i güzel bir üslupla anlatıyor…

“Tahir Mutlu”  yazısında Hizmet-i İmaniye ve Kur’aniyeyi bilhassa Üstad Bediüzzaman Hazretlerini tanıdığı andan itibaren ömrünün sonuna kadar gençlerden daha genç olarak faaliyet göstermiş, ihlas ve takva içinde hayatını geçirmiş olan mübarek zât anlatılıyor.

Ali Haydar Polat, “Kendini Bilen, Rabbini Bilir” başlıklı yazısında, bu gerçeğin izahını yapıyor.  

M. Fethullah Gülen Hocaefendi, “Kalbin Zümrüt Tepeleri”ne tekmile olarak yazdığı “Âdemiyet Muamması-1” başlıklı yazısında, “Hakîkî Âdem”in Muhammed Mustafa Efendimizden (S.A.S.) ibaret olduğunu  anlatılıyor.

Prof. Dr. Atıf Yorulmaz, “Üzüntü Stres  ve İmmün  Sistemi”  başlıklı yazısında, stres, despresyon, endişe, kaygı ve hüznün immün (bağışıklık)  sistemine zararlarını anlatırken, iman, ibadet, dua ve tevekkülün de bu sistemi nasıl takviye ettiğini de ele alıyor. 

Prof. Dr. Şerif Ali Tekelan “Tefekkür” başlıklı yazısında, dar manada düşünmek ile geniş anlamda tefekkürün farkını, âfâkî ve enfüsü tefekkürü, bilge insan ve vicdan kültürünü ele alıyor…

Kerem Umar, “Hira Sultanlığının Eşliğinde”  başlıklı hikayesinde mağdur ve mazlumların dertleriyle beraber yaptıkları güzel hizmetlerini de anlatıyor.

Yakup Bekar’ın   “Davam” başlıklı şiirinde, Hz. Yusuf’tan bugünlere mazlumların durumları anlatıldıktan sonra netice Allah’ın Davası olduğu vurgulanarak Ebrehelerin kötü encamları hatırlatılıyor. 

Prof. Dr. Said Işık, “Kur’an-ı Kerim ve Neslin Korunması” başlıklı yazısında, kadınların âdet görmeleriyle ilgili hükümlerin ne kadar hikmetleri bulunduğunu,  hükümlere uymamanın zararlarını anlatıyor.

Rümeysa Eren, “En Dayanıklı Biyomalzeme”  başlıklı yazıda, en güçlü biyomalzemenin, minicik bir yumuşakça olan bir tür deniz salyangozu olan Patella vulgata olduğunu söylüyor.

Hüseyin  Odabaşı, “Hakkını Aramak”  başlıklı yazısında, hakkını aramanın İslama uygun olduğunu ve bunun adabını anlatıyor.

Çağlayan dergisi, bir direniş ve dik duruşun ifadesidir. Aynı zamanda Hizmet açısından tefekkür açısından, tasavvufî derinlikler açısından Çağlayan’ın çok önemli bir misyonu da var. 

Ona sahip çıkalım. Okuyalım, okutalım.

Abdullah Aymaz 

05 Mayıs 2019 10:31
DİĞER HABERLER