[Abdullah Aymaz] Hizmetin temel değerleri üzerine mülâhazalar

Hizmetin kamu önünde ilan edilen "12 Temel Değeri" aslında tâ baştan hep Hizmetin içinde meknî idi…
ABDULLAH AYMAZ- SAMANYOLUHABER.COM 

Hizmetin kamu önünde ilan edilen "12 Temel Değeri" aslında tâ baştan hep Hizmetin içinde meknî idi… Muhterem M. Fethullah Gülen Hocaefendi, 1966’da Kestane Pazarı Yurdu'nda o meşhur tahta kulübede Hizmet Hareketi'nin kriterlerini ve ölçülerini yazıya döküyordu. Kitap (Kur’an), Sünnet, İcma ve Kıyas prensipleri ile Hizmet Hareketi'nin Temelleri atılıyor ve bu sağlam temeller üzerine muhteşem karkası da yükseliyordu. Bu temel değerler için aslında son nokta konulmuş değildir; uçları açıktır ve hep esnekliğe sahiptirler. Zamanla geliştirilip inkişaf ettirilebilir. Yani yeni meseleler ortaya çıkınca ona göre yeni düzenlemeler yapılabilir. Evet bunlar canlı bir yapıya sahiptirler.

Şimdi birer birer bu temel değerler üzerinde yeniden duralım:

1- İnsana ve insan haklarına saygı: Hizmet katılımcıları nezdinde her insan, insan olması itibariyle değerlidir ve her insan aziz tutulmalıdır. Bütün insanlar insan olarak ve hukuk karşısında eşittir. Hiçbir insan diğerine üstün değildir. Hizmet katılımcıları Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannâmesinde yer alan bütün insan haklarına ve hürriyetlerine saygılıdır. Sosyal adalet ve fırsat eşitliği de insanların eşitliğinin bir gereğidir. Kur’an’da “Muhakkak ki, Biz insan Ahsen'i takvim üzere en mükemmel surette ve kıvamda yarattık.” (Tîn Suresi, 95/4) buyruluyor. Cenab-ı Hakkın nasıl bir İsm-i Âzamı var, bir de Nakş-ı Âzamı vardır ki, o da İnsan’dır, kâinatın bir fihristidir. Yani minyatür bir kainattır insan… “Ne var ise âlemde, Âdem’dedir, Âdem’de” Yani “insandadır insanda… ”

2- Hukuka ve kanunlara saygı: Hizmet katılımcıları hukuka saygılıdır, hiç kimseyi hukukun üzerinde görmezler, faaliyetlerini her zaman insan izzetini koruma hassasiyeti, yaşadıkları ülke kanunları ve evrensel hukuk prensipleri çerçevesinde yaparlar. Kurdukları organizasyonları yaşadıkları ülkenin şeffaflık ve denetlenebilirlik normlarına uygun bir şekilde yürütürler.” Muhterem bir arkadaşımız İstanbul’dan Güneydoğu'nun bir şehrine ziyarete gitmişti. Verdiği konferanstan sonra ısrarla kendisini bir yere konuşma yapmaya çağırırlar. O da, “Tek uçak var. Bugün onunla dönmek mecburiyetindeyim. Oraya gidersem uçağı kaçırırım.” deyince, “Hiç merak etme biz seni yetiştireceğiz” derler. Havaalanındaki tanıdıkları, vasıtasıyla uçağı bir müddet bekletirler. Arkadaşımız uçağı kaçırmamış olur. Bu olaya bir şekilde Hocaefendi muttali olunca, çok üzülür. Arkadaşımıza, “Bunu nasıl yaparsınız? Bu kadar insanın zamanını israf ettiniz. Hukukuna girdiniz. Yarın Allah huzurunda bunun hesabını veremezsiniz. Hemen gidip, bu insanların isim ve telefonlarını öğrenip bu hususta özür dileyin ve haklarını helâl etmelerini sağlayınız” der. Bütün hakaretlere hedef olmaya bedel bu helâlleşmeyi büyük ölçüde gerçekleştirir. İslamî prensipler bir insanın olmadığı yerde bile haklarını ve mânevî şahsiyetini koruma altına alır. Bir insanın gıyabında yani yokluğunda onun yapmış olduğu bir yanlışının anlatılmasını yani gıybetinin yapılmasını yasaklar. Hatta gıybeti, ölü eti yemeye, benzetir: “Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın. Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini dişlemekten hoşlanır mı? İşte bundan hemen tiksindiniz!” (Hucurat Suresi, 49/12) Elbette leş yemekten her temiz ve nezih vicdan ve fıtrat iğrenecektir!

3- Barışçıl ve müsbet hareket: Hizmet, barışçılı bir harekettir. Şiddeti, siyasî bir araç olarak kullanmayı reddeder. Hizmet katılımcıları müspet ve yapıcı hareket yollarını tercih ederler, şiddet içeren ve yıkıcı eylemleri reddederler.” Kur’an-ı Kerim, “Sulh, mutlaka daha hayırlıdır. ” (Nisa Suresi, 4/128) buyuruyor. Yani İslamiyet'te barış esastır. Asla Kur’an’da “Savaş, daha hayırlıdır” şeklinde bir âyet yoktur. M. Fethullah Gülen Hocaefendi, defalarca “Eğer, vaaz ederken veya hutbe okurken bile beni öldürseler, vücudumu parçalayıp etlerimi sokaklarda köpeklere yedirseler, asla sokaklara dökülmeyecek ve asla intikam almak için menfi hareketlere girişmeyeceksiniz. Aksi takdirde mahşerde Allah huzurunda hesap gününde iki elim yakanızda olacaktır. ” diye bizleri uyarmıştır. Hizmet hareketinin bu barışçıl tutumu, Türkiye’de farklı ırklardan, dinlerden ve anlayışlardan insanları, Abant Toplantıları gibi organizelerde hep bir araya getirmiş, ülkemiz yararına toplu kararlar almaya sevk etmiştir. Şu anda bile nefret söylemleriyle insanları birbirlerine düşmanca paramparça hale getiren, bütün imkânlarını yok edip enkaza çeviren bu perişaniyetten sonra yine bu enkazı kaldırıp bu mozaiği birleştirecek de Hizmet olduğuna, bütün grupların ortak bir kanaati vardır.

En son yapılan Abant toplantısının akabinde, “Bu ülke bu gidişle hızla bir enkaza doğru koşuyor. Tamamen viraneye döndükten sonra, tekrar kim derleyip toplayacak ve enkazı kaldıracak sorusuna cevap arıyorlar. Sol görüşlülüğü ile meşhur Ömer Laçiner Bey, “Ben fikren Hizmetten çok ayrı birisi olmama rağmen bu işi sadece Hizmetin başarabileceği kanaatindeyim. Yetişmiş bu kadar insan gücü, birleştirici tavrı ile bizleri Abant’ta birleştirdiği gibi ülkenin tekrar imârında da yine harç ve yapıştırıcı zamk vazifesini yapacağı kanaatini taşıyorum.” mealinde konuşmuştur.
17 Ocak 2022 12:48
DİĞER HABERLER