Aslen Türkiye Botanlı olan Bûtî ailesi Suriye'nin önde gelen alim ailerindendir.
Bûtî ailesi
ABDULLAH AYMAZ | Samanyoluhaber
2002 HACCINDA BÛTÎLERLE
Prof. Dr. Tevfik Ramazan Bûtî ile Hacda tanıştım… Kendisi Şam Üniversitesi'nde ekonomi dersi veriyormuş. Dedesi Ramazan Bûtî 110 sene yaşamış büyük bir zat.
Ömrünün sonuna kadar hep irşad ve tebliğ ile meşgul olmuş. “Herkese bilhassa İDARECİLERE, iyi işler yapmaya muvaffak olmaları için DUA EDİN; beddua etmeyin. Kendinizi düzeltmeye çalışın” diye nasihat edermiş. Seneler önce kendisini ziyarete gelen talebeler “Ümmet-i Muhammed’e dua edin deyince, demiş ki, Cihan Harbinde rüyamda Efendimizi (S.A.S.) görmüştüm ve kendisinden aynı şeyi istirham ettim. Bana şöyle cevap verdi. Harbedenlere bakıyorum da hangi taraf benim ümmetim anlayamıyorum’ buyurmuştu.” diyor.
Bunlar aslen Botanlı yani Türkiyeli. Oğlu Said Bûtî de siyasî olaylara hiç karışmadan babası Ramazan Bûtî’nin yolunda devam etmiş. Onun için Hafız Esed döneminde dînî hizmet ve faaliyetleri durdurulmamıştır. Şam’da onun zamanındaki olaylar sırasında her aileden insanlar evlerinden alınıp götürülürken ona ve ailesine dokunulmamıştır.
Hem olaylardan sonra Hafız Esed ulemâyı davet ettikleri zaman, o hiç yağcılık yapmadan nasihatvârî tekliflerle Hafız Esed’in dikkatini çekmiştir. Bundan sonra da özel görüşmeleri olmuştur. Bu sayede pek çok insanın hapisten kurtulmasına, pek çoğunun da tekrar gittikleri ülkelerden Suriye’ye dönebilmelerine vesile olmuştur. Çok özel görüşmelerinde, dînî ve itikadî konuları, Hafız Esed’e anlatmıştır. Esed’in son zamanlarındaki müsbet gelişmelerde rolü olmuştur. Hastalığının arttığı âhir ömründe, özel dua istemiştir. Oğlu Beşşar Esed’e, cenaze namazını Saîd Bûtî’nin kıldırmasını vasiyet etmiştir. Oğlu Beşşar, cenaze namazında ön taraflarda Said Bûtî’yi göremeyince, arkalardan çağırıp getirtmiş, kendi Mezheplerinden olan imamlara rağmen namazı ona kıldırmıştır. Namaz sırasında Bûtî’nin ağlaması, diğer Sünnî Müslümanların tenkit konusu olunca, “Benim hangi düşüncelerle ağladığımı, siz nereden bileceksiniz ki?” demiştir.
2001 yılında yağmursuzluk olunca, Beşşar Esed’e bir mektup yazarak, “Üç gün oruç tutalım, sonra yağmur duasına çıkalım” diye bir teklifte bulunmuş. Beşşar da bir genelge ile ülke çapında oruç ve yağmur namazı teklifini bildirmiştir.
Hatta o günlerde mühim ve meşhur milli bir bayrama denk geldiği halde, buna rağmen ertelenip bu işi (duayı) öne aldırtmıştır. Duadan sonra yağmur yağınca, tekrar Said Bûtî “Bu Allah’ın bir lütfudur, hamd ve şükretmemiz lâzımdır” diye mektup gönderince, bizzat Cumhurbaşkanı Beşşar Esed, “Allah’a hamdederim, dualarımı kabul buyurdu. Hepimiz Allah’a hamd ve şükretmeliyiz.” diye ilan etmiştir.
2002 Haccından altı-yedi sene sonra Şam’ı ziyaretimiz de Bûtî Ailesini evlerinde ziyaret ettik… O zaman Türkiye ile Suriye’nin arası çok iyi idi. Nuseyrî – Sünnî problemi derin görünmüyordu. Türkiye’den şirketler rahat iş yapabiliyorlardı. Beşşar Esed daha sempatik görünüyordu. Her şey iyiye gidiyor derken, bazı kibirli tavırlar ve tahrik edici sözler bu güzel ve hayırlı gelişmeleri birden durdurdu.
Said Ramazan Bûtî, bu gidişin yanlışlığını gösteren bir mektubu M. Fethullah Gülen Hocaefendi eliyle Başkanımıza ulaştırmak istiyordu. Hocaefendi daha önce Ahmet Davutoğlu’na bu hususta “Bu meselenin anlaşılarak halledilebilmesi lâzım. Dünyada demokrasi gelişme yolunda… Siz ona Cumhurbaşkanlığı konusunda garanti verin, arkasında durun. Dostça… Ama kendisinden, artık dünyanın demokrasiye gidişinin durdurulamayacağını söyleyip yavaş yavaş topluma demokratik haklarını vermesi gerektiğini samimice anlatın… Suriye’deki durum dışarıdan bakıldığı gibi değil…” meâlinde sözler söyledi.
Çünkü 1990’da Malezya’da kendisini ziyaret etmiş üç gün misafir olmuştuk. Oradan kalma bir dostluğumuz vardı. 2013’te Hocaefendiyi Pensilvanya’da ziyarete geldiğinde ayak üstü görüştük. Kendisi Hocaefendi ile başbaşa görüşürken, biz de Dr. Sara hanımefendi ve ailesinin bazı fertleriyle de ayrı salonda görüşüp 1990 yılındaki hatıraları yâd ettik.
Hocaefendi Hafız Esed’in 40-50 sene önceki Rusya ve Suriye anlaşmalarını biliyordu. Oraya sıçrayacak bir kıvılcımın milyonlarca insanın ölümü olacağını tahmin ediyordu.