Abdullah Aymaz: "Şikâyet borazanı olmayalım. Kendimize güzel bir iş bulalım ve gıybete fırsat bulmayalım… Boş boş duranlara da iş bulmaya çalışalım. Onları da şikayetten gıybetten kurtaralım…"
Çorak toprakları ihya
Abdullah AYMAZ | Samanyoluhaber
Boş, ekilmeyen sahipsiz topraklar için fıkıh kitaplarında İHYÂ-İ MEVÂT tabiri vardır. Yani boş kalmış toprakları işletmek… Evet ihya-i mevat var. Ama sen niye sabanını başkasının ekili, dikili arazisine sokuyorsun… Git, bomboş arazilere!.. Başkalarından adam çalmaya çalışma… Sokaklar sahipsiz, hakikatlardan habersiz insanlarla dolu… Git onların gönüllerini ihyâ etmeye gayret et…
Şikâyet borazanı olmayalım. Kendimize güzel bir iş bulalım ve gıybete fırsat bulmayalım… Boş boş duranlara da iş bulmaya çalışalım. Onları da şikayetten gıybetten kurtaralım…
Strateji üzerine çalışmak bir beyin cehdidir. Sabahlara kadar daha ne yapmalıyız diye strateji düşünmeliyiz. Müslümanların hatta bütün insanlığın problem ve dertlerini böyle delice düşünmek, çözümler için stratejiler geliştirmek sevaptır. Fedakârlık yaparken bile stratejik düşünmek gerektir. O zaman Allah, inayetiyle çözüm için ilhamda bulunur.
Oynamasını bilen, yerinin ve yeninin darlığına bakmaz. Üstad Hazretlerinin yeri geniş miydi? Peşini hep sürgünler, işkenceler ve hapisler kovaladı… Takibatlar yapılırken o eserler veriyor, aktif sabırla, durduğu yerde, dünya ile oynuyordu.
Bütün fitne ve fesatlar, fısk ve fücurlar, hep Çilesizlerden ve ham ruhlardan çıkmıştır.
Mustafa Özdamar, Osman Yüksel Serdengeçti ile ilgili bir hatırasını anlatırken diyor ki: “İkinci görüşmemiz de yine Konya’da oldu. Konya’da, Kitaplık Salonunda bir konferansı vardı. Konferanstan sonra, Konya’nın Serdengeçti hayranı olan bizler (İmam-Hatip öğrencileri) Osman abi’ye sevgi gösterileri yapmaya başladık. Hüseyin Üzmez de vardı yanında. Osman abi ve Hüseyin Üzmez, eski model külüstür bir arabaya binerek veda ederken, bizler o ağır külüstür arabayla birlikte Osman abi’yi havaya kaldırma ve omuzlarımıza alma şamatası yapmaya başlayınca, Osman abi arabanın camını açarak, yine o buruk ve kekre gülümseyişle: ‘Boşuna zorlanmayın çocuklar! Bizim günahımız ağırdır, kaldıramazsınız!..’ demişti.” (Bir Dervişin Seyir Defteri)
İslâmiyeti gerçekten ciddiye alan ve bütün ciddiyetiyle yaşayan ve “Sümme aleynâ BEYÂNEH” (Daha sonra Kur’an’ı BEYAN da Bizim üzerimize) âyetini Hz. Ali Efendimizin “Kur’an’ın mucizeliğini BEYAN ET!” emriyle BEYAN eden Bediü’l-BEYAN, Bediü’z-zaman Zât, KUR’AN’I bir gavvas gibi derince tefsir eden, tahkiki imanı ders veren ve Sahabe imanı benzeri bir salâbet içinde cehd ve gayret gösteren ve en ağır mevzuları sehl-i mümteni güzelliğinde ifade eden Bediüzzaman Hazretleri sadece yazdığı Münacât Risalesiyle gönüllere yepyeni bir yakarışın nümunesini göstermiştir…
Nasıl ki, buzağının burunsallığı, annesinden süt emmesine mâni olursa, bizim kibir ve gurur burunsallıklarımız da Risale-i Nurlardan istifademizi ve ihlaslı Hizmet etmemizi engeller.
Edebî güzelliklere sahip nâzeninlerin MİHRİ, dikkattir. Dikkat DEHÂ’yı doğurur.
Sözün gıdası sohbettir yani SOHBET-İ CÂNAN’dır. Özün gıdası MUHABBET’tir.
“Sevgiyle teslimiyet bir HÜRRİYET’tir. Baskı ile teslimiyet ise bir ESARET’tir.” (Aydın Bolak)
“Hazımsızlık küçüklük alâmetidir. Piyonları emarelerinden anlarsınız.” (Aydın Bolak)
İnsan üst kimliğinde birleşelim. Kim olursa olsun haksızlığa karşı beraber olalım.
Kur’an’ı mahreciyle, tecvidiyle doğru okumayı yaygınlaştıralım. Ayrıca Suat Yıldırım Hocamızın veya Ali Ünal’ın meallerinden okumalıyız.
“Çağırmazsanız gelmezler… Anlatmazsan, bilmezler… Göstermezseniz görmezler… İstemezseniz vermezler.”
Allah’ın verdiklerine şükürsüzlük ya zulüm veya ölüm getirir.
Sabır suyundan yıkananı ateş yakmaz.
Ne garip iş!.. Sen git, şeytanı Mina’da taşla, dönünce memleketinde şeytanlığa başka hem de şeytanı alkışla, ey nefs-i taş kafa…
İçinde bulunduğumuz mozayik içinde, Gül rengimizle, Gül kokularımızla bulunmalıyız… Anadolu’nun Gülen Yüzünü göstermeliyiz.
“Jatalca” Buda’nın hayatını anlatan kitap… Bu kitapta Bizim Sekizinci Sözdeki Kuyu temsili var. Yalnız orada kovalayan aslan değil filler. Kore’li bir Budist rahip kendilerinin semavî bir dine mensup olmadıklarını söylemesi üzerine… “Hz. İbrahim mi önce yoksa Buda mı?” diye sordum. “Elbette Hz. İbrahim” dedi. “Peki öyleyse Buda hayatını anlatan kitaptaki kuyu temsili Hz. İbrahim’in Suhufunda yazılı… Bu temsil oradan alındığına göre… Sizin dininizin de semavi bir yönü var…”