15 Temmuz Kontrollü darbesinde en karanlık noktalarından biri Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın durumu. Daha önce Ünal'ın 14 Temmuz günü Erdoğan’ın yakınlarında ne yapıyordu? sorusunu soran Ali Nesin Ünal'ın 'Akşam zaten yorulacaklar, bu çocukları yormayın' sözlerini aktardı...
Ahmet Nesin / artigercek.com
Ünal'ın direktifi gereği faaliyetler iptal ediliyor. Öğleden sonrayı istirahatle geçiren Harbiyeliler akşam otobüslere bindiriliyor ve kendilerini köprüde halkın karşısında buluyor.
Marmaris'te yaşananları bütün detaylarıyla anlatacağım ama kısaca havacı korgeneral Yılmaz Özkaya'dan bahsetmem gerekiyor. Yılmaz Özkaya, herkesin katıldığı düğüne gitmek yerine, Erdoğan'ı korumak için Dalaman'a gidiyor, resmi görevli olarak mı, hayır, iznini orada kullanmak istediğini ve Erdoğan'ı koruyacağını söylüyor. İfadelere ve yaşananlara sonra bakacağız, bu konuyla giriş yapma nedenim, darbe girişimi yada darbeye karşı yapılacak karşı darbeden çok kişinin haberi var gibi.
Abidin Ünal 15 Temmuz günü 10.30'da, beraberindeki şu anki Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Hasan Küçükakyüz, Hava Harp Okulu Komutanı, diğer generaller ve kalabalık bir heyetle, Yalova'daki Hava Harp Okulu Askeri Eğitim Kampı'nda olan Harbiyelileri ziyarete gidiyor. Ünal'ın bu ziyaretinde de bazı gariplikler var. Bir defa ziyaret planlı değil, önceki senelerde kampı eğitimin ilerleyen safhalarında ziyaret eden Ünal bu kez eğitimin ilk günlerinde geliyor. Kampa geldiğinde yanındaki generallerle konusunu bilmediğimiz bir toplantı yapıyor. Sonra Harbiyelilerle yemek yiyor.
Diyelim ki bunların hepsi olabilir, komutan her yıl rutin çalışma düzeninde çalışmak zorunda değil, o yüzden bunları sadece şüphe olarak verdiğimi düşünün ve ciddiye almayın ama yemek sonrası yapılan konuşmalar var ki, ben ciddiye alınması gerektiğine inanıyorum.
Yemek sonrasında Harbiyelilere bir konuşma yapıyor. Bu konuşmada, "Biz yapan değil yaptıran olacağız", "Komutanlara mutlak itaatin önemi"gibi 15 Temmuz için ilginç sayılabilecek temalar kullanıyor. Bundan sonra yanındaki Harp Okulu komutanlarına dönüyor "Çocukların programı nasıl?"diye soruyor. Öğleden sonra askeri eğitim ve toplu spor planlandığını duyunca "Akşam zaten yorulacaklar, bu çocukları yormayın!" diyor. Ünal'ın direktifi gereği faaliyetler iptal ediliyor. Öğleden sonrayı istirahatle geçiren Harbiyeliler akşam olaylar başlayınca buradan otobüslere bindiriliyor ve kendilerini İstanbul'daki olayların ve Boğaziçi Köprüsündeki halkın karşısında buluyor.
Ne ilginç değil mi, oradaki masum çocuklar, öğrenciler kendilerine göre en yüksek rütbeli komutanın, çoğunun idolü bir insanın emriyle dinleniyorlar, neden, çünkü geceye doğru bilmedikleri bir savaşın içine sokulacaklar ve öldürülecekler. Sadece öldürüldükleriyle kalmayacaklar, Erdoğan'ın çıkardığı yasayla katilleri kahraman, kendileri terörist sayılacaklar. Bundan dolayı Abidin Ünal'ın ifadesi alındı mı, suçlandı mı, hayır, sadece ailelere "Çocuğumuzun katili kim" diye sormak kaldı, o da havaya sormak, bir yetkiliye de değil, çünkü onlar terörist.
Bundan sonra ilginç olaylar gelişiyor. Abidin Ünal uçuş yasağını 19.06'da haber alıyor, darbe olasılığı haberini de eşinden saat 21.30'da alıyor. 17 Temmuz 2016 tarihinde Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığına mağdur olarak ifade veren Abidin Ünal "Tahminime göre 21.30 sıralarında eşim beni telefonla aradı. Genelkurmay'da görevli Hava Korgeneral Fikret Erbilgin'in gözaltına alındığını, durumun ne olduğunu merak ettiğini söyledi. Bunun üzerine ben de Ankara'da vekil olarak bıraktığım Tümgeneral Cevaz Yazgılı'yı aradım. Yazgılı ile Ankara'da ne olduğunu konuşurken telefondan jet seslerinin geldiğini duydum. Ne olduğunu sordum. Kendisi, 'Ben de bilmiyorum, ancak şu anda Ankara'nın üzerinde jetler geziyor' dedi. Hava Kuvvetleri Harekât Merkezine (HKHM) giderek duruma hemen el koymasını emrettim" diyor.
Burada vekalet bırakılması konusunda ciddi bir sorun var, o da sanırım cumhuriyet savcılarının –haklı olarak- askeri yasaları bilmemelerinden kaynaklanıyor. Çünkü bir komutan ülke sınırları içindeyse vekalet bırakmaz, bu bir askeri kural. O yüzden neden vekalet bıraktığını birilerinin sorması gerekiyor.
Ünal 30 Temmuz'da bazı konuların eksik kaldığını, bazılarının da yanlış anlaşılabileceğini öne sürerek bir ifade daha veriyor. İfadesinde "19.06 sıralarında Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi (HKHM) beni arayarak, Genelkurmay Başkanlığınca hava sahasında bulunan tüm uçakların indirilmesi ve uçak kaldırılmaması direktifini verdi. Ben de aynı harekât merkezine söz konusu bu direktifin derhal yerine getirilmesi talimatımı Hava Kuvvetleri Harekât Merkezine verdim. Aynı direktifi Eskişehir'e verdim. Saat 19.26 sıralarında verdiğim talimatımın tüm birimlere ulaştırıldığını öğrendim. Bu talimat daha sonra 19.51 sıralarında ve 20.31 sıralarında birliklere tekraren iletilmiştir." diyor.
Düşünsenize, hava kuvvetleri komutanısınız, size böyle bir emir geliyor ve genelkurmay başkanı Hulusi Akar ve 2. kurmay başkanı Yaşar Güler'le görüşmüyorsunuz. Sadece ilginç bir açıklama var "20 sularında aradım toplantıdaymış o yüzden görüşemedim, sonra da dönüş olmadı" diye geçiştiriliyor. Aynı Hulusi Akar, kara kuvvetleri komutanıyla defalarca telefonla görüşüyor.
Ünal bu haberleri aldığında Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının düğününde, söylenenlere göre tam da kapıda Şanver tarafından karşılanıyor. Mehmet Şanver'i darbe gecesi sadece düğünden dolayı tanıdık, oysa Şanver hava kuvvetleri komutanı Abidin Ünal'dan sonra en önemli komutan, geleceğin hava kuvvetleri komutanı olarak görülüyor ve aynı zamanda muharip hava kuvveti komutanı, yani Hava Kuvvetlerinin uçan tüm muharip unsurları Ünal'dan da önce ona bağlı. Bu da şu anlama geliyor, bu yasaklardan öncelikle onun haberinin olması gerekiyor.
Şanver 18 Kasım 2016 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi'nden Hüseyin Likoğlu'na olayı "Darbe girişimini biz de sonradan; olaylar vuku bulmaya başlayınca öğrendik. Düğün 19.00'da başladı ama bizim, en azından benim, olayların başladığı 21.00-21:30 surlarına kadar darbeye yönelik her hangi bir ön istihbaratım yoktu... Bu yazılı emir 19.26'da Eskişehir'e gelmiş. Ama Muharip Hava Kuvvet Komutanı olarak bundan benim haberim yok. Her kim bu emri aldıysa bana bildirmesi gerekirdi.
Hava sahasından sorumlu komutan benim. ...Emirden (Genelkurmay'ın uçuş yasağı emri) hiç haberim olmadı. Sadece 19.30-45 gibi yardımcım Kadıoğlu general geldi, telefon elinde, durumu, tam o da bilmeden 'Komutanım Eskişehir'de bir şeyler varmış ve nöbetçi bıraktığımız General kendisini rahat hissetmiyormuş' dedi, ben de 'sen Eskişehir'e git o zaman' dedim. Daha nikâh kıyılmamıştı, misafirleri karşılıyordum."
İşte Şanver'in söylediği "Her kim bu emri aldıysa bana bildirmesi gerekirdi." denilen kişi Abidin Ünal. Bu karmaşa biraz daha devam edecek, o yüzden bir sonraki yazıya kadar sabredin, yoksa ben de dahil kafamız çok karışacak.