Acele etmeden ve sevdirerek entegre olma

Samanyoluhaber.com yazarlarından Prof. Dr. Osman Şahin, yeni köşe yazısını 'Acele etmeden ve sevdirerek entegre olma' başlığıyla yazdı.
“Şu gömleğimi alın, babamın yanına varıp yüzüne sürüverin, o zaman gözü açılacaktır! Sonra da bütün aile efradınızı toplayıp yanıma gelin!” (12/93) ayeti kerimesindeki şifa mucizesini, yapılan dualara verilen harikulade neticeler üzerinden anlamaya çalışmıştık.

 

Bu yazıda ise neden Hazreti Yusuf’un (aleyhisselâm) ailesinin yanına gitmeyip onları yanına getirmesindeki hikmetler üzerinden alınması gereken derslere bakacağız.

 

Yusuf sûresinde anlatılan şeyler, surenin ana teması olan ilim ve hikmeti bizlere gösterip ders vermektedirler. O zaman, normalde Hazreti Yusuf’un babası Hazreti Yakup’u (aleyhimüsselâm) görmeye gitmesi beklenirken, onları Mısır’a getirtmesinde de çok önemli hikmetler olmalıdır.

 

Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi tefsirinde, psiko-sosyal açıdan bunun sebepleri ve hikmetlerinin analizleri yapılmaktadır.

 

Bunlardan bir tanesi Mısır’ın idare ve toplum yapısı içinde var olan kast sisteminden dolayı dışarıdan gelenleri kabul etmelerinin kolay olmaması, Hazreti Yusuf’un Mısır’dan ayrılması durumunda, O’nun (AS) kendilerinden biri olarak oluşan kabullerine, kredisine ve itibarına zarar verebilmesidir:

 

“Bu krediye rağmen, Kenan’a gidip gelmesi idarî yapıda ve toplumda şüphe uyandırabilirdi. İdarî refleksle hareket edip, nerelere ve neden gittiğini, kimlerle görüştüğünü sorgulayabilirlerdi. Hem oradan çıktığında bir daha oraya dönebilir, gelip eski konumuna sahip olabilir miydi? Bu tür durumlardan dolayı Hazreti Yusuf hep onların gözünün önünde olmayı tercih etmişti.”

 

Görüldüğü üzere hicret edilen yerlerden ana vatanlarına çok geliş gidişlerin o topluma entegrasyona verebileceği bazı zararlar söz konusu olabilir. Bu özellikle göz önünde olanlar ve bir takım önemli konum ve makamlarda bulunanlar açısından daha da önemlidir.

 

Bununla beraber insanların kökleri, aileleri ve aidiyetlerinin bilinmesinin sağlayacağı birtakım faydalar da vardır. Bu açıdan ailenin Mısır’a getirilmesi de önem arz ediyordu:

 

“Diğer yandan onların, görkemli, göz alıcı, aynı zamanda ilim irfan sahibi bir aile olarak Mısır’a yerleşmeleri, Mısırlıların Hazreti Yusuf hakkındaki kanaatlerini pekiştirmeye vesile olmuştur. Yani onun soyu, nesebi bilinmeyen meçhul biri olmadığını, asil bir soydan geldiğini bu vesileyle görmüşlerdir.”

 

Diğer yandan hizmetlerin daha etkin yapılabilmesi, hak ve hakikatlerin tebliğ ve temsilinin daha verimli olabilmesi için medeniyet merkezlerinde, şehirlerde ve başkentlerde bulunma ayrı bir öneme sahiptir.

 

Böylece yönetimde söz sahibi olan çevrelere yakınlık ve böylece toplumun umumuna yönelik faaliyetlerde bulunma, umumi problemleri görebilme ve onlara daha sağlam çözümler geliştirebilmek gibi avantajlar elde edilebilir:

 

“Hazreti Yusuf’un Kenan’a gidip gelmek yerine tamamen oraya yerleşmesi, onun misyonu açısından da uygun olmazdı. Zira ülkenin merkezinde olmak, tanınma, nüfuz elde etme ve insanlara ulaşma açısından her zaman daha avantajlıdır. O, bu avantajları kullanarak vazifesini eda etmiş ve ideallerini gerçekleştirmiştir.”

 

Toplumun ve insanlığın ıslahı gibi büyük hedefleri olan bireylerin ve toplulukların duygusal, aceleci, plansız ve kısa vadeli olarak hareket etmeleri düşünülemez. Onlar zamanın gerektirdiği anlayışları, yaklaşımları hesaba katmalı ve bir sistem ve plan içerisinde hareket etmelidirler:

 

“Başka bir zaviyeden baktığımızda meselenin zamana bağlı götürülmesi gerektiğini de düşünebiliriz. Yani Hazreti Yusuf’un yaptığı işlerin bir süreç içerisinde olması gerekiyordu. O bir senarist değildi. Oturup senaryo yazar gibi olacak olayları yazıp sonra da ona göre rolünü oynamıyordu.

 

Belli bir ideal etrafında fakat biraz da olayların gelişmesine göre hareket ediyor, halkın hazım gücünü hesaba katıyor, gereken yerlerde müdahale ediyor, fakat bütün bunları vahiyle ve vahyin gölgesinde sürdürüyordu. Bu arada kim bilir kaç tane problemi çözüyordu.”

 

Gidilen beldelerdeki insanların hassasiyetlerinin, örf ve geleneklerinin hesaba katılması ve kendilerini sevdirerek sağlıklı bir diyalog ortamının oluşturulması da meselelerin halledilmesi açısından çok büyük bir öneme sahiptir:

 

Hazreti Yusuf’un ailesini Mısır’a yerleştirmesinin entegrasyon açısından da değerlendirilmesi gerekir. O, ahlakı ve takip ettiği siyaset sayesinde orada iyi bir entegrasyon örneği ortaya koymuştur. Öncelikle kendini her seviyeden insana sevdirmiştir. İdarecilerin konumlarına, yerli halkın örf ve âdetlerine karşı saygılı davranmıştır.

 

Halkın faydasını ve idarenin hassasiyetlerini gözetmiştir. İdarede söz sahibi olduğunda, halka âmirane ve baskıcı yaklaşmamıştır. Onlara asimile olma endişesi yaşatmamıştır. Kral başta olmak üzere insanlar onun getirdiği dini kabul etmişse bu, Hazreti Yusuf’un zamana yayarak oluşturduğu sevgi, hoşgörü ve diyalog atmosferi sayesinde olmuştur.”

 

Maalesef Türkiye’de burada ele alınan hikmet ve maslahatlara uygun hareket edilmediği için ülkenin vatandaşlarının bir kısmına çok büyük zulümler yapılmış ve bütün bir ülkenin ve insanların çok büyük zararlara uğramasına sebebiyet verilmiştir:

 

“Şimdi bu açılardan Türkiye’deki Kürt vatandaşlarımızın durumuna baktığımızda onlara karşı çok büyük yanlışlıkların yapıldığını görürüz. Asırlardan beri yaşamış oldukları topraklarda o güzel insanların üzerine son zamanlarda hep kaba kuvvetle gidildi. Topla, tüfekle, baskıyla, sindirmeyle meselelerin halledileceği zannedildi.

 

Onlara bir ideoloji dayatılmaya çalışıldı. Akıllıca bir diplomasi takip edilmedi. İnsani değerler ayaklar altına alındı. Cinayetler işlendi, katliamlar yapıldı ve maalesef bunlara karşı durması gereken kesimlerden ciddi bir ses yükselmedi. Konuşulması gereken pek çok mesele konuşulmadı, hepsinin üstü kapatıldı.

 

Böyle kaba kuvvetin ve dayatmanın olduğu yerde elbette pozitif bir gelişme beklemek mümkün değildir. Elbet bir gün, makul düşünen insanlar bunları konuşacaktır. Hem de gürül gürül konuşacaklardır. Zamanı gelecek, orada yapılan haksızlıklar, yapanların yüzlerine çarpılacaktır.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

 

“Bizler ıslah edicileriz, toplumu ıslah edeceğiz, problemleri çözeceğiz” diyen bu baskıcı ve dayatmacı anlayışın temsilcileri aslında, topluma büyük zararlar vermekte, kutuplaşmaları, kinleri, nefretleri ve düşmanlıkları artırmakta ve yaptıklarıyla her şeyi tahrip edip yok etmektedirler.
16 Mayıs 2025 13:41
DİĞER HABERLER