Cadı avının intihara sürüklediği Emirhan Niyazi Paçacı’nın babası, Sabah ve Yeni Şafak’ta çıkan ‘psikolojik tedaviyi aksattı’ iddiasına tepki gösterdi.
Oğlunun kronik bir rahatsızlığı olmadığını söyleyen Kadir Paçacı, “Sabah gazetesi, ‘ailesi tedaviye izin vermedi’ diye yazmış. Yalan yazıyorlar.” dedi.
Türkiye, salı gününden bu yana ‘cadı avı’na kurban giden polis memuru Emirhan Niyazi Paçacı’nın dramını konuşuyor. Baba Kadir Paçacı, İçişleri Bakanlığı’nın sessizliği ve hükümete yakın gazetelerde çıkan çarpıtma haberler üzerine oğlunun yaşadığı zulmü detaylarıyla bir kez daha anlattı. Buna göre, Niyazi Paçacı’yı intihara sürükleyen süreç, Gezi olaylarında başladı. Mali Şube’de görevli olmasına rağmen Çevik Kuvvet’e destek için olay yerine gönderildi, bir ay eve gelmedi, arabalarda yatıp kalktı, sağlığı bozuldu. Sonrasında göğüs ağrısı şikâyetiyle hastaneye gitti ama doktorlar ‘Hastalığın psikolojik’ diyerek Ruh Hastanesi’ne sevk etti. Burada verilen düşük dozajlı (5 mg) ilaç iyi gelmişti. Ardından babasıyla GATA’ya da gitti, muayenede ‘Silah kullanmasına mani durum yok’ sonucuna varıldı. 17 Aralık yolsuzluk operasyonunda görev alınca iki kez tayin edildi. Gittiği yerlerde müfettiş ve savcılık sorgularından geçti, 2 günde bir ifadeye çağırıldı. İş yerinde gördüğü ‘paralelci, cemaatçi’ baskıları da eklenince psikolojisi alt üst oldu. Bu arada Adana’daki ‘paralel dinleme’ denilen ve gazete kupürlerine dayandırılan davayı takip ediyordu. Kendisinin de haksız yere suçlanacağından endişeliydi. Tarih 12 Mayıs’ı gösterdiğinde 26 yaşındaki polis daha fazla dayanamadı, canına kıydı.
Hükümete yakın medya, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından görev yeri değiştirilen ve baskı gördüğü için intihara sürüklendiği ailesi tarafından açıklanan polis memuru Emirhan Niyazi Paçacı’yla ilgili haberleri çarpıttı. Zaman, Paçacı’nın baba ve annesinin açıklamalarını “Cadı avı intihara sürükledi” başlığıyla gündeme taşımıştı. Acılı baba, oğlunun kendisine son dönemde “Baba her gün ben ve arkadaşlarımla ‘paralelci, cemaatçi, sofi, 5 vakit namaz mı kılıyorsun? Arabanı sana Fethullah Gülen mi aldı?’ diyerek dalga geçiyorlar. Saygımdan bir şey diyemiyorum. Artık dayanacak halim kalmadı.” diyerek dert yandığını açıklamıştı.
Hükümete yakın Yeni Şafak ve Sabah gazeteleri, dün ‘intihar yalanını rapor çürüttü’ şeklindeki haberleriyle Paçacı’nın 17 Aralık’tan sonra baskıya maruz kalmasını bir yana bırakıp ‘psikolojik sorunları olduğu için intihar ettiği’ tezini savundular. Delil olarak da, ‘iş göremezlik belgesi’ni gösterdiler. ‘Duygu durum bozuklukları tanımlanmamış’ ön teşhisli belge aslında 10 günlük istirahat raporundan ibaret. Yani rapor, kronik psikolojik bir rahatsızlığı belgelemiyor. Ayrıca, istirahat raporu 13 Ekim 2013 tarihli. Söz konusu gazeteler, Paçacı’nın intihar ettiği 12 Mayıs 2014’e kadar İstanbul Hassas Bölgeleri Koruma Müdürlüğü’nde tam 7 ay görev yapması ve silahına el konulmamasını da görmezden geldi. Son noktayı ise yine acılı baba Kadir Paçacı koydu. İki gazeteyi arayarak tepki gösterdiğini anlatan Paçacı, “Zaman’ın yazdıkları tamamen gerçektir.” dedi.
Acılı baba, yaşananları dün yine Zaman’a anlattı. Gezi olayları sırasında oğlunun Mali Şube’de olduğunu, Çevik Kuvvet’e destek amaçlı gönderildiğini ve 1 ay eve gelmediğini belirtti. Ardından şunları dile getirdi: “Eve gelmeyince göğüs ağrısı şikâyetiyle hastaneye gitti. Doktor ‘senin hastalığın psikolojik’ deyip Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne göndermişler. Orada 5 mg ilaç veriyorlar, dozajı yüksek değil. Son iki güne kadar çok iyiydi. Ankara’ya geldik, Ufuk Hastanesi’ne ve GATA’ya götürdüm. Tüm hastane kayıtları var. Sabah Gazetesi, ‘ailesi tedaviye izin vermedi’ diye yazmış. Yalan yazıyorlar. Savcı, ‘Senin silahını alırım’ diyormuş, oğlum da cuma günü ifade vermeye gittiğinde savcı bu lafı tekrar söylüyor. İki günde bir savcılığa ifade vermeye gidiyordu zaten. 17 Aralık operasyonundan sonra çocuğun psikolojisini yıktılar.”
Baba Paçacı, Adana’da bazı savcı ve güvenlik görevlilerine yönelik gazete kupürleriyle yargısız infaz yapılan adli sürece de dikkat çekti. ‘Paralel’ ithamlarının oğlunu etkilediğini şöyle aktardı: “Orada da 13 tane asker vardı. Onlarla ilgili, ‘Hadi binbaşı paralel, başçavuş paralel. Peki geriye kalan 11 asker. Onlar da mı paralel? Onlara casusluk davası açmışlar. (Oğlum) ‘Ucu bize dokunacak, bizi mutlaka mahvedecekler’ dedi. Pazartesi de bu olay (intihar oldu) oldu. Bir gün önceden de müdürünü görevden almışlardı.”
BAŞBAKANLIK VE İÇİŞLERİ’NDEN ARAMALARINI BEKLERDİM
İntihar eden polis memurunun ailesinin yürek burkan açıklamalarına karşın İçişleri Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü’nden konuyla ilgili bir açıklama gelmemesi dikkat çekti. İki kurum da ailenin anlattıkları karşısında üç gündür sessizliğini bozmadı. Baba Paçacı da, Başbakan Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanlığı’ndan olayın üzerine gidilmesi ve mağduriyetin giderilmesi yönündeki beklentisini şöyle dile getirdi: “Ne İçişleri Bakanlığı ne de Başbakanlık’tan aradılar. Sadece Ostim Polis Karakolu’ndan evrakları istediler. Götürüp nüfus kâğıdı örneği ve banka hesap numarasını verdim. Onun dışında taziye için kimse arayıp sormadı. Sabah ve Yeni Şafak gazeteleri muhabirleri de benimle konuşmadan haberi hazırlamışlar. Gezi olaylarında başlayan bu süreç en son bu seviyeye geldi.”
Zaman