Açılım istemedi kanunlar bile yeter dedi

Açılım istemedi kanunlar bile yeter dedi
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren azınlık cemaatlerinin sadece din adamlarıyla temsil edilmesini istedi.
[Röportaj] Açılıma ihtiyacımız yok kanunlar uygulansın yeter Silvyo Ovadya, Rum ve Ermeni cemaatlerinin aksine, resmî hüviyet verilmese de, Türk Musevi cemaatinin fiilen tanınan, dinî olmayan lideri, Türkiye Hahambaşısı Müşaviri. Kendisi bir tekstil firmasının sahibi. Türkiye'de yaklaşık 23 bin civarında Musevi vatandaş var. Bunun 20 bini İstanbul'da, 2 bini İzmir'de yaşıyor. Bin kişi de sekiz-on vilayete dağılmış durumda. Bilinenin aksine Türk Musevi cemaatinin bireyleri çok dindar ve çok varlıklı değil. Önemli bir bölümü tekstil sektöründe çalışıyor. Doğurgan bir toplum olmadığından yaş ortalaması da yüksek. Siyasî olarak merkez sağ eğilimindeler. Yasaların eşit biçimde uygulanmasının dışında öne çıkan bir talepleri yok. Tabii bir de laik yönetimin resmen tanınması bekleniyor. Musevi cemaatinin iki lideri mi var? Yahudi cemaatinin bir dinî, bir de dinî olmayan yönetimi var. Türk Musevi cemaati diye resmen bir antite olmayabilir. Ancak de facto olarak görevi, işlevi olan bir kurumdur. Cumhuriyet tarihi boyunca bir tek 1950 yılında Türk Musevi cemaatine devletin resmen verdiği bir seçim izni vardır. Onun dışında olmamıştır. Rum ve Ermeni cemaatlerinde de sivil temsil yok. Cumhuriyet'in başından itibaren dinî azınlık cemaatlerine bir hüviyet verilmek istenmemiştir. Sadece hahambaşı, Rum yahut Ermeni patriği resmen tanınır. Onun dışında cemaatin kurumları resmen tanınmaz. Türk Musevi cemaati cumhurbaşkanının, başbakanın ve resmî kurumların davet ettiği, Türkiye'yi temsil eden fakat resmen olmayan bir kurumdur. Siz şimdi tanınmayı resmen istiyorsunuz. Günümüzde Avrupa'da olsun, Amerika'da olsun tüm cemaatlerin bir temsil organı vardır. Dinî temsil ayrıdır, laik temsil ayrıdır. Tabii Türkiye'de de bu işin normali cemaat yönetiminin ayrıca tanınmasıdır. Vilayetle olan birçok konuşmamızda biz bunu dile getiriyoruz. Birçok bakanla sürekli temaslarımız oluyor. Bunun için çok ısrarlı bir isteğimiz olmamıştır. Ancak bizim dışımızda başka bir dinî azınlık cemaati de bize benzer laik bir heyet oluşturmaya çalışmaktadır. Çünkü bir cemaatin sadece bir din adamının yönetimi ile yürümesine imkân ve ihtimal yoktur. Henüz bununla ilgili bir gelişme sağlanmış değil. Başbakan'ın Büyükada'ya ziyaretinde oradaydınız. Bir temasınız oldu mu? Büyükada'daki toplantı biraz farklı yönde gelişti. Yirmi beş dakikalık bir yemek yenmiştir orada. Onun dışında da bir temas olmamıştır. O toplantının azınlıklarla hiçbir ilgisi yoktu. Medya yanlış noktaya getirdi. Adaların sorunlarının Başbakan'a sunulacağı bir toplantıydı. Fakat ağırlıklı olarak Rum cemaatinin sorunlarını aktardığı bir şekle dönüştü. Neden Rumların din adamı yetiştirme konusunda bir problemi var da sizin yok? Bizim,1960'a kadar Hasköy'de bir ruhani lisemiz vardı. Fakat talebe eksikliği nedeniyle kapandı. Daha sonra din adamı ihtiyacı, liseyi bitirmiş kişilerin Amerika'da, İsrail'de belirli üniversitelerde din tahsili görmesiyle giderildi. Gönül arzu ederdi ki, Türkiye'nin belirli bir üniversitesinde Yahudi kültürüyle, Yahudi tarihiyle, Yahudi diniyle ilgili bir kürsü olsun. Çok kolay değil bunu yapmak, onun dersini de verecek kişileri bulmak çok mümkün olmayabilir. Ama bunun yapılması gerekir. Heybeliada Ruhban Okulu tartışmasına nasıl bakıyorsunuz? Heybeliada'daki okulun açılması Türkiye'ye sadece fayda verir. Tabii ki her dönemde bazı aşırı milliyetçilerin tepkisi oluyor. Yani bugün yabancılara otuz bin tane ev sattığınızda ülkenin elden gittiğini düşünüyorsanız yapacak bir şey yok. Kıbrıs Türk kesimindeki evlerin herhalde yüzde otuzu yabancılara satılmıştır. Kıbrıs hiçbir yere gitmemiştir. Ekonomisi çok parlak olmayan Kıbrıs Türk kesimi tam çökerdi, bu evleri de satmamış olsaydı. Demek ki daha geniş bir platformdan baktığınız zaman bunların sadece fayda getirebileceğine inanabilirsiniz. Bugün Heybeliada Ruhban Okulu açılırsa Türkiye gibi koskoca yetmiş milyonluk ülkeye zarar mı verecek? Ben buna inanmıyorum. Siz cemaat lideri olarak nelerden sorumlusunuz? Türk Musevi cemaatinin bünyesinde 18 vakıf vardır. Onun dışında da dernekleriyle, okullarıyla, hastanesiyle, 35-40 kurumun oluşturduğu bir bütündür. Bunların idaresi 50 kişiden oluşan hahambaşılık müşavirler kurulu ile, ki onun başkanlığı da tarafımdan yürütülmektedir. Cemaatin ayrıca yurtiçi ve yurtdışındaki temsilini yine bu laik heyet yapmaktadır. Gayrimüslim cemaatler için de demokratik bir açılım gerekiyor mu? Dini Müslüman olmayan kişilerin bir açılıma ihtiyacı yoktur. Ben ayrıcalığı ne pozitif olarak, ne negatif olarak istiyorum. Açılım bir terslik, bir ayrıcalık varsa olur. Eşit vatandaşlık hakları uygulandığı takdirde hiçbir sorun yoktur. Dolayısıyla sizin hükümetten özel bir beklentiniz yok mu? Bizim ayrımcılıkla ilgili var tabii ki sorunlarımız. Ama bu kanunların tam uygulanmamasından kaynaklanıyor. Bugün Almanya'da ayrımcılık yaptığın zaman çok ciddi cezaları var. Türkiye'de eğer bunlar cezasız kalıyorsa ya kanunlar yetersizdir veya savcıların müdahaleleri yetersizdir. Mesela hangi alanlarda ayrımcılık oluyor? Eğer Eskişehir'de bir vatandaşımız diyorsa ki, işte bu derneğe Ermeniler ve Yahudiler giremez. Ve aynı gün savcı onunla ilgili bir soruşturma açmıyorsa bu bir rahatsızlıktır. Veya Kayseri'de bir öğretmenler sendikasının başkan vekili Hitler'in ruhuna helva dağıtıyor ve hiçbir ceza görmüyorsa bir terslik var bu işin içinde. Bugün bazı gazetelerde inanılmaz ayrımcı, başka dinlere söven yazılar var. Bunlar hiçbir ceza almıyorlar. Türk Musevi cemaati dindar bir topluluk mudur? Hayır. Geleneklerini yerine getirirler ama dindar değiller. Dikkat ederseniz çok sayıda gencin sadece cuma akşamı evinde yemek için Büyükada'ya gittiğini, son vapurla geri döndüğünü gözlemleyebilirsiniz. Veya sadece dinî bayramlarda sinagoga giderler. Yahudi dinî kaidelerinin gereklerini yerine getirenlerin oranı yüzde ikiyi, üçü geçmez. Cemaat fertleri evlenecekleri zaman tüm Müslümanlar gibi belediyeye müracaat edip evlenirler. Ancak onun sonrasında, sinagoglarda gerçekleştirilen dini düğün vardır. Boşanma da önce Türk kanunlarına göre yapılıyor. Akabinde dinî kurallara göre boşanma yapılabiliyor. Neden Yahudiler daha çok kendi içlerinde yaşıyor, toplumla fazla kaynaşmıyorlar? Söylediğinize katılıyorum. Ancak, acaba geniş toplum Yahudi'yi yeteri kadar kendinden görmediği için onu itmiş ve o da kendi içine kapanmış mıdır bunun incelenmesi gerekir. Benim şiddetli olarak dindaşlarımdan istediğim, mümkün mertebe sivil toplum kuruluşlarında daha fazla görev almalarıdır. Ben 14 yıl Şalom Gazetesi'nin yayın yönetmenliğini yaptım. Ve bütün kitap fuarlarına Gözlem Gazetecilik'in katılmasını sağladım. O dönemden itibaren Türkiye'de en az 250 kitap basılmış ve Milli Kütüphane'ye gönderilmiştir. Çünkü Milli Kütüphane'de bile on tane Yahudi karşıtı kitap haricinde hiçbir şey bulamazsınız. Şimdi Avrupa Birliği'nin desteğiyle Türk Yahudi'sinin profilini daha geniş topluma tanıtmak için sergiler, konserler gibi bazı çalışmalar yapıyoruz. Özellikle ilahiyat fakültesi son sınıf talebeleriyle, mastır talebelerine Yahudi dinini ve kültürünü biraz aktarmaya çalışıyoruz. Bu okulları bitirenler dinî yönden toplumu yönlendirecek olan kişilerdir. Yahudi dinini tanımaları, bazı soruları olduğunda hahamlarımızla irtibata geçmeleri amacıyla yapılmaktadır. YAHUDİLİK BİR IRK DEĞİLDİR Bu ülkenin bir vatandaşı olarak Kürt açılımı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Bugün Türkiye'de Kürt kökenli biri Meclis'e de girebilir, bakan da, başbakan da, cumhurbaşkanı da olabilir. Bu kişilerden biri iseniz bir açılıma ihtiyacınız yoktur. Tahmin ediyorum ki bu açılım diye tabir edilen şey, kendini Türk hissetmeyenler için yapılmaktadır. Bir Kürt niye kendini Türk hissetsin ki? Amerika örneğini alacaksınız. Bugün en fanatik İtalyanlar veyahut Yahudiler bile kendilerini tamamen Amerikalı hissediyor. Çünkü Amerika onların her şeyini karşılıyor. Onlara tüm hürriyetleri tanıyor. Önce Amerikanlar sonra İtalyanlar. Demek ki bu hakları bir kısma vermemiş olabilir Türkiye Cumhuriyeti. Anadilde eğitim vs. kolektif haklar... Cumhuriyet'ten sonra bazı şeylerden korkulmuştur. Türkiye kadar tarihi Osmanlıcaya bağlı ve bu kadar Osmanlıca bilmeyen bir ülke olamaz. Bugün bizim çılgın gibi Osmanlıca öğrenilen kurslar açmamız lazım. Çünkü bizim tarihimiz ancak bu şekilde öğrenilebilir. Ama korktuğumuz için bir tabu oluşuyor. Aynı şey Kürtçe için de geçerli. Yani eğer Kürtçe öğrenilirse hepsi Türkiye düşmanı mı olacak? Olmayacağını görürsek ve yeterli ekonomik şartları elde ederlerse o zaman çok daha zor olur düşmanlık yapmaları. Tabii içlerinden aşırı milliyetçiler çıkabilir. Bunu engellemenize gerek yok. Ama o serbestileri olursa hareket tarzları da kolaylaşır. Musevi Kürt var mıdır? Vardır. Şu anda hem İstanbul'da, hem İsrail'de mevcuttur. Geçen hafta Başkale belediye başkanı aradı. Orada bir Yahudi mezarlığı var. Başkale'de zamanında bir Kürt Yahudi cemaati mevcuttu. Bugün İstanbul'da belki yirmi ailedir. Ben zaten Yahudiliği sadece din olarak algılıyorum. Irk olarak algılamıyorum. Bu sizin şahsî görüşünüz mü? Değil. İsrail'de diaspora müzesi vardır. Girdiğiniz zaman belki 200 tane Yahudi fotoğrafı görürsünüz ki hiçbir İsveç Yahudisi hiçbir Fas ya da Hint Yahudi'sine benzemiyor. Bugüne kadar Yahudiliğin bir ırkın adı olduğu, Museviliğin ise din adı olduğu öğretildi bize. Bunu böyle savunanlar var. Bana göre kesinlikle ırk değildir. İngilizcede, Fransızcada, Almancada ırk ile dini ayırt etmek için iki kelime yoktur. Yahudi tek bir kelime ile ifade edilir. Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde Yahudiler hakkında mecazi olarak pis, korkak, cimri gibi tabirler vardır. Daha yuvarlak ve kibar olsun diye Musevi lafı kullanılmaktadır. Siyasal partilerin sizlere yaklaşımı nasıl? Türkiye'de son dönemlerde vakıflarla ilgili bir sürü yeni yasalar çıkartıldı. Vakıflar Genel Müdürü Sayın Yusuf Beyazıt, bu konuda çok büyük çabalar sarf etti. Dinî azınlık vakıflarına gelindiği zaman inanılmaz tepkiler oldu. Ve çok zorlandı. Yani AK Parti içinde de çok zorlandı. Bazı şeyleri kaldırmak zorunda kaldı. Sosyal demokrat olması gereken CHP'de inanılmaz ters tepkiler verildi. Vakıfların mülkiyet edinmesi herkesi rahatsız ediyor. Daha evvel kendi mülkü olan şeylerin tekrar kendilerine verilmesinden dolayı bu kadar rahatsızlık duyacak bir durum yok. Üstelik Türk Yahudi cemaatinin gayrimenkul sayısı çok kısıtlı. Yahudilikte cennet diye bir kavram olmadığı için mi gayrimenkul bağışlanmamış? Ben din adamı değilim, bilmiyorum. Onlar daha realist olarak sonrasını değil, çocuklarına bırakmayı daha uygun görmüşlerdir herhalde. Ben bazen hahambaşına takılıyorum; sen reklam yapmadığın için bunlar başımıza geldi, diyorum. ZAMAN
06 Eylül 2009 09:26
DİĞER HABERLER