Adli yıl açılışında 'yolsuzluk operasyonu' vurgusu

Gaziantep Baro Başkanı Bektaş Şarklı, adalet anlamında son bir yıl içerisinde büyük problemlerin yaşandığına dikkat çekerek, 17-25 Aralık operasyonlarına vurgu yaptı. Şarklı, "Bu operasyonlardaki yolsuzluk iddialarının, diğer çağdaş Avrupa ülkelerinde olduğu gibi tarafsız olarak sorgulanıp, suç işlediği iddia edilenlerin yargılanması yerine, hakim, savcı değişiklikleriyle takipsizlik verilerek, dosyaların kapatılmaya çalışıldığını gördük." dedi.

Gaziantep'te adli yıl açılışı, Demokrasi Meydanı'nda düzenlenen çelenk sunma töreniyle başladı. Cumhuriyet Başsavcısı Abdullah Bayırlı, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Yalçın, Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Yüksel Naldar ile Gaziantep Baro Başkanı Bektaş Şarklı'nın çelenk sunumunun ardından, buradaki tören sona erdi.

Çelenk sunma töreni sonrası Gaziantep Barosu'nda düzenlenen programda meslektaşlarına hitap eden Şarklı, ülkede yaşanan 'hukuksuzluklara' dikkat çekti. Geçen bir yıl içerisindeki hukuksuzlukları madde madde sıralayan Şarklı, "17-25 Aralık operasyonlarındaki yolsuzluk iddialarının, diğer çağdaş Avrupa ülkelerinde olduğu gibi tarafsız olarak sorgulanıp,suç işlediği iddia edilenlerin yargılanması yerine hakim-savcı değişiklikleriyle takipsizlik kararı verilerek, dosyaların kapatılmaya çalışıldığını gördük." diye konuştu.

MEDYA SANSÜRÜNE TEPKİ

Yeni seçilen HSYK'nın liyakata göre değil, daha önceki güç odaklarının da aynı şekilde kullandığı keyfi, sürgün şeklindeki atamalar ve mobbinglerle hakim-savcıların sindirilmeye çalışıldığını gördüklerini savunan Şarklı, şunları kaydetti: "Siyasi iktidarın aleyhine gördüğü kararları yine HSYK aracılığıyla hakim-savcıları değiştirip kendi lehine yargısal kararlar çıkardığını, HSYK'nın geçmiş dönemlerde olduğu üzere hakim-savcı alımlarında özellikle mülakatlarda adayın siyasi fikrine,mezhebine, etnik kimliğine göre ayrımcılık yapmaya devam ettiğini, Cumhurbaşkanı'nın yargıya verdiği talimatı 'Özür diliyoruz, geç kaldık' şeklinde emir telaki eden HSYK 2'nci Daire Başkanı'nın, aynı zamanda yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesini alt üst eden 'yürütmeyle uyumlu yargı' açıklamasıyla, Twitter, Facebook başta olmak üzere tüm sosyal medya üzerinde bir sansür oluşturulduğu ve dönem dönem yasaklandığını, işçi ölümlerinde nüfusuna göre dünya rekorunu elinde bulunduran ülkemizin Soma'da 301 işçinin kasten öldürülmesi olayında olduğu gibi, cinayet gibi ölümlerin nedenini ve kamu görevlilerinin denetim görevini ihmalini ve yargılanmalarını tartışmak yerine Enerji Bakanı'nın 3 gün boyunca beyaz gömleğini değiştirip değiştirmediğinin tartışıldığını gördük."

Kamu görevini yerine getiren, haber yapan basın emekçilerinin sadece soru sorduğu için Şanlıurfa Valisi tarafından kameraların önünde gözaltına alındığına şahit olduklarını kaydeden Şarklı, şöyle konuştu: "Bazı gazetecilerin medya patronlarına siyasi baskılar yapılarak görevlerine son verildiğini, tarafsızlık yemini etmiş ve Anayasa'nın 104'üncü maddesinde görev ve yetkisi sınırlanmış Cumhurbaşkanı'nın 7 Haziran öncesi adeta bir siyasi parti lideri gibi meydanlara çıkıp gönlündeki bir siyasi partiye oy istediğini, torba yasalarla hukukun katledildiğini, anayasa ile güvence altına alınmış güçler ayrılığı ilkesinin yargı paketleriyle ortadan kaldırılmaya çalışıldığını, hükümet yetkilileri tarafından aynı zamanda bir siyasi proje olduğu ikrar edilen Sulh Ceza Hakimlikleri eliyle, savunma görevi yapan avukatların dosyalara erişiminin kısıtlandığını ve silahların eşitliği ilkesine aykırı uygulamalar ile CMK, Anayasa ve Türkiye'nin taraf olduğu Uluslararası sözleşmelerin çiğnendiğini gördük. Yine bu adli yıl içerisinde, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın güvenlik zafiyeti neticesinde kaybının hemen ardından, Olayın istihbaratının alınamaması, saldırganların adliyeye girişi, rehin alma ve sonrasındaki operasyon sürecinde, şüphe uyandıran büyük hatalar, kuşku uyandıran zaafiyet ve acziyet konuşulup tartışılmadan, 'cambaza bak' taktiği ile olayların üstü avukat cübbesi ile örtülmeye çalışılmış, avukatlara yönelik bilinçli-planlı bir algı yaratılmaya çalışılmıştır."

KOMŞUYU KOMŞUNUN PEŞİNE DÜŞÜRECEK ÇAĞRILAR YAPMAMALIYIZ

Konuşmasında hiçbir siyasi veya ekonomik menfaatin en üstün değer olan insan yaşamından daha değerli olmadığına dikkat çeken Şarklı, "İç Güvenlik adı verilen yasa kapsamında valilere ve güvenlik kuvvetlerine keyfilik, sınırsız güç ve yetki veren, yargı kararı alınmadan polise gözaltı yetkisi vermek, fişlemek gibi geçmişin antidemokratik düzenlemelerine öykünmemeli, çözümü daima demokraside aramalıyız. Bazı yurttaşları veya muhtarları diğer bazı yurttaşların ihbarcısı yapacak, komşuyu komşunun peşine düşürecek çağrılarda bulunmamalıyız. Toplumsal dayanışmayı yok edecek, muhbirliği özendirecek otoriter ve totaliter rejimlere özgü projeler geliştirmeye son vermeliyiz." dedi.
CİHAN
01 Eylül 2015 14:50
DİĞER HABERLER