Af Örgütü'nden Türkiye raporu: Rehin politikaları devam ediyor

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, insan hakları savunucuları ile ilgili hazırladığı raporda hak mücadelesi alanındaki zorluklara dikkat çekti. Rapora göre hak savunucuları "devlet düşmanı" olmakla itham ediliyor.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, "Fırtınaya Göğüs Germek: Türkiye'deki Korku İkliminde İnsan Haklarını Savunmak" adlı bir rapor hazırladı. Türkiye'de insan hakları savunucularının yaşadığı zorlukların anlatıldığı raporda, tanıklıklara yer verildi. "Keyfi gözaltı ve tutuklamalar", "Sivil toplum örgütlerinin kapatılması" ve "Hak savunucularına yönelik hedef göstermeler" başlıkları altında hazırlanan raporda, 21 aydır devam eden Olağanüstü Hal (OHAL) altında insan hakları için seslerini yükseltmeye devam edenlerin agˆır bir bedel ödediği ifade edildi.

Rapora göre, genel ifadelerle kaleme alınmış muğlak terörle mücadele yasaları muhalif görüşleri kriminalize etmek için kullanılıyor. Rapor için tanıklığına başvurulan İnsan Hakları Derneği Genel Sekreteri Osman İşçi, amacın korku iklimini muhafaza etmek olduğunu dile getirerek, "Polis tarafından gözaltına alındığınızda aileniz için çok korkuyorsunuz. Bu durum keyfi, öngörülebilir değil, etkin bir biçimde itiraz edemediğiniz için de cezasızlık söz konusu" diyor.

"Muhalefete yönelik hoşgörüsüzlüğün en bariz örneği"

Sivil toplum alanında çalışmalarıyla bilinen ve halen tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala'ya yöneltilen suçlamalara yer verilen raporda, Kavala hakkında henüz iddianame hazırlanmadığına dikkat çekildi. Afrin'e düzenlenen askeri operasyon hakkında yaptıkları açıklama nedeniyle "örgüt propagandası" ve "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" ile suçlanan Türk Tabipleri Birliği (TTB) üyelerine yönelik gözaltılar için "muhalefete yönelik hoşgörüsüzlüğün en bariz örneği" ifadesi kullanıldı.

Gazeteci Deniz Yücel de raporda

Die Welt muhabiri Deniz Yücel de raporda yer aldı. Yücel'in, Başbakan Binali Yıldırım'ın Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yaptığı görüşme sonrasında duruşmaya çıkarılmaksızın ani bir biçimde salıverildiği belirtilerek, iddianamede sunulan tek kanıtın Yücel'in 2016 yılının Haziran ile Aralık ayları arasında kaleme aldığı altı makaleden alınan, suç olarak kabul edilemeyecek birkaç kısa alıntı olduğu ifade edildi.

Tutuklu bulunan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç'ın da durumuna dikkat çekilerek, Kılıç'a yöneltilen temel suçlamanın Bylock uygulamasını telefonuna indirmesi olduğu, bu iddiayı destekleyici herhangi bir inandırıcı kanıtın sunulamadığı belirtildi. "Ancak herhalükârda bir mesajlas¸ma uygulamasının kis¸inin telefonunda bulunması 'terör' suçu is¸lendigˆine dair bir kanıt olarak kabul edilemez" denildi. Raporda ayrıca, insan hakları aktivistleri Orhan Kemal Cengiz, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Murat Çelikkan ve Eren Keskin hakkında devam eden yargılamalara da yer verildi.

"1300'den fazla sivil toplum örgütü kapatıldı"

Türkiye'de sivil topluma yönelik baskıların da yer aldığı Af Örgütü raporuna göre bin 300'den fazla sivil toplum örgütü 'terör' örgütleriyle bagˆlantılı oldugˆu gerekçesiyle kanun hükmünde kararnameleriyle kapatıldı. Kapatılan örgütler haklarında verilen kararlara kars¸ı idare mahkemelerinde etkili bir biçimde itiraz edemedi. "Hukuki olarak bir dernek statüsü olmaksızın bu örgütlerin faaliyet göstermeleri ve son derece önemli çalıs¸malarını yürütebilmeleri ise oldukça güç" denildi.

"Hak savunucuları 'devlet düs¸manı' olmakla itham ediliyor"

Raporda, muhalif sesleri susturma amacıyla gerçekleşen tehdit, iftira ve yıldırmalar da yer aldı. "İnsan hakları savunucularını kamuoyu önünde (ve gerçegˆe aykırı bir biçimde) 'terörist', 'darbe savunucusu', 'vatan haini', 'yabancı ajan', 'düs¸man yandas¸ı', 'casus', 'devlet düs¸manı' olmakla ya da ulusal veya ahlaki degˆerlere kars¸ı çıkmakla itham ettigˆi birçok örnek mevcut" denildi. Benzer ifadelerin insan haklarına yönelik s¸iddeti tes¸vik ettiği, hak savunucularının hükümet yanlısı veya digˆer devlet dıs¸ı aktörler tarafından fiziksel saldırı ve öldürmeler de dâhil olmak üzere ciddi saldırı riskiyle kars¸ı kars¸ıya kalmalarına sebep olduğu belirtildi.

LGBTİ yasakları da raporda

Son beş ay içinde toplanma özgürlügˆü üzerindeki haksız kısıtlamalar ve protestoların bastırılması için as¸ırı güç kullanımının rutin bir hale geldiği belirtildi. Son üç yılda I·stanbul ve Ankara'da birden fazla Onur Yürüyüs¸ü etkinligˆinin yasaklandığı dile getirilerek, "Ankara Valiligˆi olagˆanüstü hal yetkilerini kullanarak Alman LGBTI· Film Günleri Etkinligˆi'ni, 'organizasyona katılacak olan grup ve s¸ahıslara yönelik olarak birtakım toplumsal duyarlılıklar nedeniyle bazı kesimler tarafından tepki gösterilebilecegˆi ve provokasyonlara neden olabilecegˆi' gerekçesiyle yasakladı" denildi.

Gardner: Rehin politikaları devam ediyor

Rapor için basın mensuplarıyla bir araya gelen Uluslararası Af Örgütü Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner, sivil toplum etkisiz hale geldiğinde insan hakları ihlallerinin arttığına dikkati çekti. Risk altındaki grupların daha fazla hak ihlaline maruz kaldığını ve bu durumun Türkiye için yeni olmadığını belirten Gardner, keyfi gözaltılar için yasaların muğlak, dolayısıyla oldukça müsait olduğunu ifade etti. Gardner, "Dört ay tutuklu kalan birinin serbest kalmasına iyileşme, iyi bir haber gibi bakılıyor. Ancak rehin politikaları devam ediyor, hatta daha kötüye gidiyor" dedi. Hak savunucularının hiçbir somut delil olmadan ceza alabildiğini söyleyerek, bütün hak savunucularının serbest bırakılması gerektiğini de sözlerine ekledi. Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye ilişkilerinde insan hakları konusunun ele alınmasının önemine vurgu yaparak, "Konuşulmaması yanlış bir yöntem" dedi.
26 Nisan 2018 10:02
DİĞER HABERLER