Af ve diriliş mevsimi üç aylar geldi

''Üç Aylar’ın her günü mübarek olduğu gibi, bilhassa bu aylardan Recep ayı içerisinde Regâib ve Miraç geceleri, Şaban ayında Berat Gecesi, Ramazan’da ise Kadir Gecesinin bulunması Üç Aylara ayrı bir kıymet ve meziyet kazandırmıştır.''
Cemil Tokpınar / Tr724

Ülkemizin ve tüm İslâm âleminin, hatta dünyanın neresinde olursa olsun bütün Müslümanların maddî ve manevî acı ve ıztıraplarla dolduğu şu günlerde imdadımıza yetişen kutlu bir mevsime giriyoruz. Genel adı “Üç Aylar” olan Recep, Şaban ve Ramazan’ın ilk ayı 19 Mart Pazartesi günü başlıyor. Önümüzdeki perşembeyi cumaya bağlayan gece ise, Regâib Gecesidir.

Üç Aylar Rabbimizin rahmet, mağfiret ve inayetinin coştuğu mübarek ve muhteşem bir mevsimdir. Adeta manevî bir pazar, panayır ve fuar gibidir.

Nasıl ki, belirli günlerde ve mevsimlerde açılan pazar ve fuarlarda bol çeşit sergilenir, yüksek indirimler uygulanır ve çeşitli hediyeler dağıtılır; Üç Aylar dediğimiz Recep, Şaban ve Ramazan aylarında da bildiğimiz indirimleri aşan muhteşem fırsatlar vardır.

Bu aylardaki güzelliklere ulaşmak için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Üç Aylara girince, “Allah’ım! Receb’i ve Şaban’ı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl, bizi Ramazan’a ulaştır.” diye dua ederdi (Müsned, 1: 259). Çünkü Üç Aylarda bulunmak ve Ramazan’a erişmek muhteşem bir nimet ve muazzam bir lütuftur.

Üç Ayları, özellikle Ramazan’ı ve kandil gecelerini ihya etmek için özel programlar uygulayan ve talebelerine de tavsiye eden Bediüzzaman Hazretleri, talebeleriyle birlikte ağır baskı ve mahrumiyetlere uğradığı Afyon Hapsinde iken yazdığı bir mektupta şöyle der:

“Beş günden sonra çok mübarek ve çok sevaplı ibadet ayları olan şuhûr-u selâse (Üç Aylar) gelecekler. Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şaban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar. Bu pek çok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâseyi böyle bire on kâr veren medrese-i Yusufiyede geçirmek, elbette büyük bir kârdır. Ne kadar zahmet çekilse ayn-ı rahmettir.” (Şualar, 14. Şua)

Demek ki bu aylar öylesine büyük bir fırsatlar zinciridir ki, hapishanenin ağır şartlarında bile ihya edilmesi, Cenab-ı Hakkın ihsan ettiği ecir ve mükâfatları on kat arttırmaktadır. Başta aşırı soğuk ve zehirlenme olmak üzere birçok işkenceye maruz kaldığı bir ortamda bile hiçbir ibadetini ihmal etmeyen, hatta “El-Hüccetüzzehra” isimli eserini yazan ve mektupla da olsa ders vermeye devam eden Üstad Hazretlerinin Üç Ayları âdeta bir bayram gibi karşılaması bizim için güzel bir örnek ve ibretli bir tavırdır.

Üç Aylar’ın her günü mübarek olduğu gibi, bilhassa bu aylardan Recep ayı içerisinde Regâib ve Miraç geceleri, Şaban ayında Berat Gecesi, Ramazan’da ise Kadir Gecesinin bulunması Üç Aylara ayrı bir kıymet ve meziyet kazandırmıştır.

Regâib Kandili

Yapılan her bir ibadete ve salih amele yüz kat sevap yazılan Recep ayının ilk Cuma gecesi, yani önümüzdeki Perşembeyi Cumaya bağlayan gece Regâib Kandilidir.

Arapça bir kelime olan Regâib “kendisine rağbet edilen, arzulanan, talep edilen, değeri yüce, ihsanı bol şeyler” demektir.

Regâib Gecesi, değerini, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) görünen âleme teşrifi demek olan anne rahmine düşmesinden almaktadır.

İbn-i Ömer (r.a.) ve Ebû Umâme’nin (r.a.) rivayetine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v.) duaların reddedilmeyeceği beş geceyi şöyle ifade buyurmaktadır:

“Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri dönmez, kabul edilir: Recep’in ilk gecesi, Şaban’ın on beşinci gecesi, Cuma gecesi, Ramazan bayramı gecesi, Kurban Bayramı gecesi.” (Celâleddin Suyûtî, Câmiü’s-Sağîr, 3/454)

Regaib Gecesi nasıl ihya edilmeli?

Mübarek gecelerde mümkün mertebe akşamdan sabah namazına kadar ibadet etmek güzel olur. Yalnız başına yapılan ihya gayreti esnasında nefis ve şeytan uykuya teşvik edebilir. Bu yüzden en güzeli, bir camide veya sohbet meclisinde ihya etmektir. Böylece hem insanlar birbirini teşvik etmiş olur, hem de birbirinin duasına ortak olurlar.

Bu gecelerde yapılacak beş mühim ibadet vardır:

*Tevbe ve istiğfar etmek: Bu gecelerde yapılan tevbe ve istiğfarlar inşallah kabul olur.

*Kur’an okumak: Bilhassa Yasin, Fetih, Rahman, Tebareke, Amme gibi çok faziletli sûreleri okumak veya dinlemek.

*Namaz kılmak: Beş vakit namazı cemaatle kılmakla beraber evvabin, teheccüd, tevbe, tesbih ve hacet namazlarını mutlaka kılmak.

*Peygamber Efendimize (s.a.v.) bol bol Salâvat-ı şerife getirmek.

*Dua etmek: Kur’an’da ve hadiste geçen duaları, Cevşen’i, büyük velilerin dualarını okumakla birlikte içimizden geldiği gibi Rabbimize niyazda bulunmak. Bilhassa içinde bulunduğumuz ifritten süreçten kurtulmak için sabaha kadar Rabbimize yalvarmak.

Oruç hangi gün tutulmalı?

Gecenin gündüzünde ise oruç tutmak çok faziletlidir. Tutulacak orucun zamanı, kandil gecesinden önceki gündüz değil, sonraki gündüzdür. Çünkü ibadet takviminde gün, akşam ezanıyla başlar, takip eden akşam ezanına kadar devam eder. Nitekim Ramazanın başlangıcında da, önce teravih kılarız, sabahında da oruç tutarız. Ancak kandil gecesinin hem öncesinde hem sonrasında oruç tutan da faziletli bir amel yapmış olur. Bilhassa Regaibin öncesi olan Perşembe günü oruç tutmak zaten sünnettir. Sadece Cuma günü de olsa oruç tutulabilir. Çünkü bilerek başka gün değil de sadece Cumaya denk getirmek tenzihen, yani helâle yakın mekruhtur. Regaib Gecesinin gündüzü ise her zaman Cumaya rastlamaktadır, başka çözüm ve seçenek yoktur. Bu yüzden Perşembe günü tutamayanlar için Cuma günü oruç tutmak tenzihen mekruh da olmaz.

Toplumda oruç çok ihmal edilmiş, neredeyse Ramazan dışında unutulmuş bir ibadettir. Ramazan ayı dışında oruç tutan kimseler pek azdır. Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.v.) oruç tutmayı çok severdi. Neredeyse yılın yarısını, belki daha fazlasını oruçlu geçirirdi. Başta Ramazan ayı olmak üzere Üç Aylarda tuttuğu oruçlara ilave olarak, Muharrem, Şevval, Zilhicce aylarının bir kısmında, Eyyâm-ı Bîd (her kamerî ayın 13, 14 ve 15. günleri) ile her haftanın pazartesi ve perşembe günlerinde oruçlu bulunan Allah Resûlü (s.a.v.) bazı günlerde yiyecek bir şey olup olmadığını sorar, olmadığını öğrenince de oruca niyet ederdi.

Bu bakımdan Üç Aylarda fırsat buldukça oruç tutmak hem çok faziletli bir ibadettir, hem de duaların kabulüne de vesile olur.

16 Mart 2018 14:45
DİĞER HABERLER