Ağırlaştırılmış müebbetten beraate... Eşi benzeri olmayan bir süreç!

''Bu süreç bugüne dek Mehmet için, çok sıkı durmasına rağmen, kolay olmamıştır, bir anlamda bu sürecin mimarları amaçlarına ulaşmıştırlar. Ancak, bugünden sonra işler muhtemelen terse dönecektir.''
Eser Karakaş / artigercek.com
Prof. Mehmet Altan’ın yargı serencamı: Ağırlaştırılmış müebbetten beraate

Prof. Mehmet Altan Eylül 2016’da daha çok tartışılacak darbe girişiminden yaklaşık iki ay sonra gözaltına alındı ve tutuklandı, Haziran 2018’de de tahliye edildi.

Dün itibariyle de AİHM kararı, AYM kararı ve Yargıtay’ın beraat talebinden sonra İstanbul’da 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Yargıtay kararına uymasına müteakiben beraat etti. 

Fransızların bir sözü vardır, “Tout est bien qui finit bien”, yani iyi biten her şey iyidir.

İyi de, bu arada da bir Profesör inanılmaz, hukuk dışı gerekçelerle 21 ay hapiste yattı, işini kaybetti, bu durum yukarıdaki Fransız sözünü biraz düşünülür de kılabiliyor.

Mehmet’e çok geçmiş olsun her şeye rağmen.

Bu yazıda zaten konumun özü Mehmet’in durumu değil.

Mesele Mehmet’in bu yargı serencamı üzerinden aslında yargının, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin kendisinin serencamıdır.

İlginç bir yargılama süreci oldu, hukuka biraz inanan herkesin anlamakta çok zorlanacağı bir iddianame ile başladı süreç, şu meşhur “sübliminal mesaj” hikâyesini muhtemelen herkes hatırlıyor.

Ve bu ilginç yargılama (!) süreci sonrası Prof. Mehmet Altan ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm oldu.

Anayasa Mahkemesinin üç temel konuda bulduğu hak ihlaline rağmen bu karar üretildi ve İstinaf da onadı bu kararı. 

Yargılama kelimesinin yanına neden bir ünlem işareti koyduğumu aşağıda anlatacağım, zaten bu yazının amacı da bu.

Mehmet’in aldığı bu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, insanın tüyleri diken diken oluyor, şayet AB ile Kopenhag süreci yaşanmamış olsa idi idam cezasına tekabül ediyor, idam cezası kaldırıldı, yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası geldi. 

Bu süreçte dosya AİHM’e gitti. AİHM, Türkiye aleyhine, Mehmet lehine vahim bir ihlal kararı verdi.

AİHM kararı öncesi Mehmet’in kararı kesinleştiği için AİHM tahliyesini isteyemedi (sistem böyle işliyor).

Mehmet Altan’ın avukatları bu aşamada Anayasa Mahkemesine başvurdular ve bir süre sonra Anayasa Mahkemesi çok ağır gerekçeler de sunarak Mehmet için hak ihlali kararı verdi.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasa Mahkemesi kararını bir süre görmek istemedi, kararını geciktirdi, Mehmet galiba beş buçuk ay AYM kararına rağmen fazladan hapiste kaldı ama sonuçta Haziran 2018’de tahliye oldu.

Bu aşamaya kadar İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının hilafına iki yüksek mahkemenin, önce AİHM, daha sonra Anayasa Mahkemesi, kararı ortaya çıkmış oldu.

Mehmet tahliye olmuştu, çetrefil ve artık hatırlamak bile istemediğim süreçlerden sonra dosya Yargıtay’a gitti, Yargıtay’dan da 26. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını bozan, tahliye isteyen bir karar çıktı.

Ancak, bu aşamada ortaya, Mehmet için değil, bu kez bizim yargımız için, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi için çok vahim bir durum ortaya çıktı.

Bidayet mahkemesinin (26. Ağır Ceza) verdiği, 1999 öncesi olsa idam cezasına tekabül edecek bir ağırlaştırılmış müebbet hapis kararı söz konusu ama öte yanda da biri uluslararası mahkeme olan üç yüksek mahkemenin (AİHM, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay) tamamen ters yönde verilmiş, Mehmet’in lehine belirleyici kararları var.

Bu yüksek mahkemelerin kararlarında “gözaltına alınmasını dahi gerektirecek somut delillere rastlanmamıştır” (mealen) gibi cümleler var.

Bu süreç bugüne dek Mehmet için, çok sıkı durmasına rağmen, kolay olmamıştır, bir anlamda bu sürecin mimarları amaçlarına ulaşmıştırlar.

Ancak, bugünden sonra işler muhtemelen terse dönecektir.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin yargıçları verdikleri idam, pardon, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kararının üç yüksek mahkeme tarafından değersizleştirildiği mesleki gerçeği ile yaşayacaklar.

Bu mahkemenin bundan sonra vereceği kararlara da hukuk alemi hep bu gözle bakacak.

Gerçekten çok ağır bir ceza.

Müebbetten beraate giden sürecin siyasal nedenlerinin de tartışılacak olması işin cabası.

Bu davalar Cumhuriyet tarihinin önemli davaları idiler.

Bu hâkimler, bidayet mahkemesini kastediyorum, acaba ileride çocuklarının, torunlarının sorularına ne yanıt üretebilecekler.

En hafif soru yani ceza şu olacaktır: Baba, Amca, Dayı, Dede, her neyse, senin ağırlaştırılmış müebbet verdiğin biri için Anayasa Mahkemesi bu kararı nasıl verdi, Yargıtay nasıl beraat istedi?

Gerçekten bu hâkimlerin yerinde olmak istemem bu aşamada.

Altından kalkılabilecek bir soru pek değil bu.
06 Kasım 2019 13:35
DİĞER HABERLER