Samanyoluhaber.com yazarı Akademisyen Esra Büyükcombak bu haftaki yazısında, 'Ağrılarımız ve çözüm yolları'nı anlattı
ESRA BÜYÜKCOMBAK
Akademisyen (Genetik ve Biyoloji Mühendisliği)
İnsanlar için bazı sıkıntılara sebep olan ağrı hissinin, mevsim geçişlerinde arttığını da göz önünde bulundurarak, Çağlayan Dergisi 2022 Mart sayısındaki makalemden alıntıyla bahsetmek istiyorum.
Hiç ağrımız olmasaydı hayatımız nasıl olurdu acaba sorusunun cevabını “Çok iyi olurdu.” ise “konjenital analjezi” adı verilen, doğumdan itibaren dış uyarılara bağlı acıları hissetmeme hâlinden ve bu durumun getirdiği sıkıntılardan haberdar değilsiniz demektir. Bu durumda insanın dışarıdan gelen zararlara tepki veremeyeceği veya fark etmeden kendi kendine zarar verebileceği göz ardı edilemez. Günlük hayatımızı olumsuz yönde etkiliyor gibi görünse de vücudumuzda yolunda gitmeyen durumları haber veren ilahi bir mekanizmadır. Bu sayede gerekli tepkilerin verilmesi ve daha fazla hasarın önlenmesi sağlanmış olur.
Ağrının Tanımı ve Çeşitleri
Ağrının yaygın şekilde kabul edilmiş tanımı “gerçek veya potansiyel bir doku hasarından kaynaklanan, hoş olmayan bir hissî tecrübedir” şeklindedir. Zaman içinde “Algoloji” yani “Ağrı Bilimi” ile birlikte oldukça geniş bir terminoloji birikimi oluşmuştur. Nosiseptörler olarak adlandırılan belirli reseptörler, doku hasarını tespit ettiğinde ve hasar hakkında omurilik boyunca beyne bilgi iletildiğinde insanlar ağrı hissederler.
Başlama süresine, mekanizmalarına ve kaynaklanan bölgeye göre ağrılar sınıflandırılabilir: Ağrıların başlama süresine göre akut ve kronik olarak ayrılması, çoğu kişinin bildiği bir sınıflandırmadır. Akut ağrılar, genellikle yoğun ve kısa sürelidir. Kişiyi yaralanma veya lokal doku hasarına karşı uyaran bu tip ağrılar, yaralı dokunun tedavisi ile geçer. Bunların da iltihaplanma kaynaklı (somatik ağrı), mide, böbrek ve safra kesesi ağrıları (viseral) ve yönlendirilen ağrı (kalb krizi sırasında sıklıkla omuz ağrısı yaşanması gibi) şeklinde tipleri vardır. Akut ağrıdan çok daha uzun süren ve çoğu zaman tedavisi de olmayan kronik ağrılar, hafif veya şiddetli olabilir. Ayrıca iltihabî ağrılarda (mesela artrit) olduğu gibi sürekli veya migrende olduğu gibi aralıklı olabilir.
Kaynaklanan bölgeye göre isimlendirecek olursak, somatik ağrılar (iltihabî durumlar, tekrarlayan travmalar, aşırı aktivite kaynaklı) dinlenmeyle hafifler ve biter. Viseral ağrılar (iç organlar hasar gördüğünde hissedilen yaygın ağrılar) genellikle mide, böbrek, safra ve idrar kesesi ve bağırsaklar gibi organların problemlerinden kaynaklanır. Kaslar, tendonlar veya bizzat çevreye yayılmış (periferik) sinirlerden kaynaklanan ağrılar ise periferik ağrılar olarak isimlendirilir.
Ağrıların Tespiti
Gelebilecek tehlikelere karşı nöbet tutan askerler gibi her an uyanık olan sinir sisteminde, hissettiğimiz ağrıyı veya acıyı tarif etmenin çeşitli yolları vardır. Bazı durumlar ağrıyı tanımlamayı ve tedavi etmeyi zorlaştırabilir. Özellikle ağrı eşiğinin (uyarının en düşük yoğunluk sınırı) herkeste değişken olması, teşhis ve tedavide zorluklara sebep olabileceği gibi, ağrı toleransı (dayanılabilen en yüksek ağrı yoğunluğu) da bu teşhisi zorlaştıran durumlardır. Ağrının türünü belirlemek için gram, metre gibi nesnel bir ölçek yoktur. Ancak ağrının yanma, batma veya bıçak saplanması gibi karakteri, yeri, sıklığı, nerede hissedildiği, nasıl hissedildiği önemlidir. Ağrıyı şiddetlendiren ve hafifleten faktörler, gün boyunca ağrının meydana geldiği zamanlar, teşhisi kolaylaştırır. Doğru teşhiste en önemli faktör, kişinin ve doktorun birbiriyle olabildiğince net iletişim kurmasıdır.
Ağrıların Tedavisi
Her ağrının kişiye özel olduğu, birine iyi gelen tedavinin diğer bir kişiye iyi gelemeyebileceği unutulmamalıdır. Akut ağrıyı tedavi etmek, genellikle ilaç almayı gerektirir. Genellikle bu tür ağrı, altta yatan bir sağlık probleminden kaynaklanır ve bu problemin tedavi edilmesi ağrıyı ortadan kaldırır. Mesela bakteriyel bir enfeksiyon boğaz ağrısına sebep oluyorsa, antibiyotikler enfeksiyonu tedavi edebilir ve sonuçta ağrıyı hafifletir. Kronik ağrı tedavisinde ise ilaçsız olarak farklı tedavi metotları da ağrıları hafifletmeye yardımcı olabilir. Bu terapilerden bazıları; akupunktur, sinir blokları, psikoterapi, cerrahî müdahale, biyolojik geri bildirim olarak da bilinen nöroterapi, gevşeme terapileri ve sujok terapidir (el ve ayaktaki vücudun yansıma noktalarının kullanılarak tedavi edilmesi).
Ayrıca doğal ağrı kesiciler olarak uçucu yağları, şifalı otları ve bazı baharatları da kullanmak yaygındır. Lavanta esansiyel yağı, ağrıyı gidermeye yardımcı olabileceği gibi, daha kolay uyumak ve kaygıyı hafifletmek için de kullanılabilir. Biberiye, ağrıyı hafifletebilecek başka bir esansiyel yağdır. Bazı araştırmalar, biberiye bitkisinin baş ağrısı, kas ve kemik ağrıları ve nöbetlerin tedavisine yardımcı olabileceğini göstermektedir. Seyreltilmiş nane yağı ve okaliptüs yağı da ağrılı bölgeye sürülerek tedavi için kullanılan yağlardandır. “Capsaisin”, deriden sürülen kremlerin ve yakıların içinde bulunan ağrı kesici olarak etken bir madde olup ağrı giderici ürünlerin çoğu bu maddeyi içerir. Capsaisin, kırmızı acı biberde yoğun olarak bulunduğu için doğal metotlar arasında acı biber de tercih edilen baharatlardandır. Zencefil, zerdeçal ve papatyanın; migren, karın ve kas ağrısı tedavilerinde kullanımı yaygındır.
Ağrının vücudumuzda yolunda gitmeyen durumları haber verdiğini anlatmaya çalıştığım bu yazı vesilesiyle ağrısı olanlara şifalar, hepinize sağlıklı günler diliyorum.