"Hocaefendi'ye göre devletin kutsanması onu “la yüs'el” yapar. Devletin devamını sağlama adına –bugünkü örneklere bakarsak iktidar nimetlerinin ve saltanatın demek herhalde daha doğru olur- her türlü keyfiliğe kapı açar. Hukukun üstünlüğünü değil, üstünlerin ve güçlülerin hukukunu hakim kılar."
(...)
Evet; Hocaefendi'ye göre devletin kutsanması onu “la yüs'el” yapar. Devletin devamını sağlama adına –bugünkü örneklere bakarsak iktidar nimetlerinin ve saltanatın demek herhalde daha doğru olur- her türlü keyfiliğe kapı açar. Hukukun üstünlüğünü değil, üstünlerin ve güçlülerin hukukunu hakim kılar. Bu ise devleti zamanla her şey iki dudağının arasında olan lider sultasına, kabile devletine, hatta onu da aşıp mafya metotları ile yönetilen otokratik ceberut ve zalim bir uygulamaya sürükler. Bu safhadan sonra devlet denilip denilmeyeceği ayrı bir tartışma konusu ama işte bu devlet, artık temel hak ve özgürlükleri hiçe sayar, siyasi idari sistemler adına insanlığın birikimi denebilecek evrensel ilke ve prensipleri elinin tersiyle iter, topluma nizam vermeye, kendi ideolojisi etrafında vatandaşa kimlik biçmeye, muhalifleri olanları da hukuki olmayan kanunlar muvacehesinde yok etmeye başlar. Nitekim bugün yaşananlar, bunun göstergesinden başka bir şey değildir.
Söz sözüm; Hocaefendi devlet ile alakalı söylemelerinde en kötü devlet devletsizlikten iyidir demiştir ama bu, onun devleti kutsadığı anlamına gelmediği gibi, devletin hukuksuzluklara başvurduğu ya da iktisadi, sosyal, kültürel vb. alanlarda hatalar yaptığında devletin gidişatını düzeltme, onu doğru yola yönlendirme adına mücadele etmemeli anlamına da gelmez. Zira ne İslam'da ne de başka dinlerde ve ideolojilerde devlet kutsal değildir. Bununla beraber halkların kutsal gayeleri ve hedefleri olabilir. Devlet aygıtından kendilerini bu kutsal gaye ve hedeflere ulaştıracak hayatın değişik alanlarında düzenleme yapmalarını isteyebilir.