Yeni Hayat gazetesi yazarı Ahmet Kurucan okurlarına sürpriz bir gelişmeyi açıkladı. Kurucan bugünkü yazısında önümüzdeki günlerde Hocaefendi ile kampta neler yaşandığını kaleme alacağını söyledi.
Video: Arşiv
Kurucan gazetedeki yazısına Yunus Emre'nin sözünden bir alıntı ile başladı ve şöyle devam etti:
“Her dem yeniden doğarız; Bizden kim usanası” Yunus Emre
Yazının başına Kampta Ramazan dedim. Şimdilerde yaşanılan mekan, daha doğrusu isim-müsemma uygunluğu açısından “kamp” diyoruz. Amerika hayatı öncesi aynı gerekçeyle “5. kat” diyorduk. İster kamp, ister 5. kat deyin, netice değişmiyor. Çünkü bir Arap atasözünün dediği gibi “Şerefu’l mekan bi’l mekîn.” Yani “Mekanın şerefi, o mekanda oturan kişinin şerefi ile doğru orantılıdır.” Daha açık bir ifadeyle mekan bizatihi bir değer ifade etmez; ona değer izafe eden şey orada yaşayan kişidir ve kişilerdir. Efendimiz’in (sas) bir hadisinden hareketle bu küllî kaideden üç mescidi istisnaya tabi tutmalı: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksa.
Hafızalarımıza silinmez izler bırakan, hayatımızın en tatlı günleri diye nitelendirdiğim eski günler ve eski Ramazan’lardan değil, 6 Haziran 2016 günü başladığımız bu seneki Ramazan’dan bahsedeceğim okuduğunuz ve okuyacağınız yazılarda. Neden sorusunu sorabilirsiniz. Cevabını Mevlana’dan hareketle vereyim:
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi!
Her gün bir yere konmak ne güzel!
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş!
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”
Her doğan gün hayata yeniden başlayan ve kendini sürekli yenileyen bir insanın her Ramazan kendini yenilememesi düşünülemez. Rica ederim “Ramazanlaşma” kavramının sahibinden bahsedeceğiz; elbette eskileri değil bugünü yazmamız gerekiyor. Eskileri hatıratlarımızda yazarız.
Gazetemiz yerinde bir kararla dünyanın çeşitli ülkelerindeki Ramazan’lardan aktarımlarda bulunmayı düşünmüş ve kampı da bir ülke farz etmiş. Kampın bir ülke olarak düşünülmesi doğru bir yaklaşım mı? Doğru ama eksik. Kamp bir ülke değil; bir ülkeden çok daha fazlası. Hatta mübalağa olmaz kanaatindeyim; kamp bir dünya. Sadece Hizmet Hareketi ve bunun etrafında örgülenen dünya ülkeleri değil; aksine bütün dünya ülkelerinin ve bütün dünya insanlığının sevinç ve kederleriyle temerküz ettiği bir yer burası. Nasıl olmasın ki “Ateş önce beni sonra düştüğü yeri yakar.” sözünün sahibinin mekanı kamp.
Nasip olursa işte bu kampta geçen 2016 Ramazan’ını anlatacağım sonraki yazılarımda.
Ramazan’ınız mübarek olsun.