Ahmet Nesin: Konuştuğum komutanlardan birisi bana...

''Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı istifa etmişti, bunca Kürt öldürtmek işe yaramamıştı, darbeyi önlemek için Semih Terzi'yi başçavuş Ömer Halisdemir'e de öldürtmesi de işe yaramamıştı''
İki gündür kafamda yazıyı planladım, her şeyi beynime monte ettim, tam bütün kurgu bitti, karım Hilal aradı: "Ahmet, arkadaşın Bülent ölmüş" Suratım nasıl olduysa TV'deki çocuklar "N'oldu Ahmet abi" dediler ama yanıtlayamadım onları. Yürüdüm, Bülent sol kolumdaydı, slogan atıyorduk ama sesim çıkmıyordu, çıkamıyordu. İleriye doğru baktım, Bülent Uluer bir tümsek bulmuş konuşuyordu, bana göre Türkiye devrimci tarihi böyle bir ajitatör görmemişti; bana göre Bülent örgüt farkı gözetmeksizin dinlenecek tek insandı.

Yazımın başına dönmem gerekiyordu, yazacağım komutanlar Bülent ve bizler için ne tezgahlar kurmuşlardı, şimdi kendi aralarında savaşa tutuşmuşlar, biz de onların savaşlarının içinde demokrasi arıyorduk cımbızla. Elimdeki cımbızın çok küçük olması gerekiyordu, çünkü bir kaş cımbızıyla bile demokrasi aradığımda pislikler geliyordu ucundan cımbızın. Bülent'e uyguladıkları "Filistin Askısı"nı ayırdım kenara, düzelmişti yürüyüşü ve hâlâ tepedeydi, "Güle güle Bülent, anılarınla güle güle" dedim slogan bile atamadığım sesimle...

İki gündür kafamda yazıyı planlamıştım, Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı istifa etmişti, bunca Kürt öldürtmek işe yaramamıştı, darbeyi önlemek için general Semih Terzi'yi başçavuş Ömer Halisdemir'e de öldürtmesi de işe yaramamıştı, son YAŞ toplantısında alınan kararlarla görevinden alınmış ve astı olan bir general o göreve getirilmiş, kendisi, onlara göre pasif bir göreve atanmıştı.

Özel Kuvvetler Komutanlığı esasında halk arasında "Derin Devlet" dediğimiz işleyişin resmi adı. Bunun daha da Türkçesi Özel Harp Dairesi, yani Kontrgerilla'nın askeri kanadı. Geçmiş komutanlarından Sabri Yirmibeşoğlu ve Kemal Yamak bizim kuşak tarafından iyi bilinir. 12 Eylül darbesinin oluşmasında oldukça çabaları vardır. Kenan Evren anılarında marifetmiş gibi anlatır bunları. Son dönemlerdeki en meşhur komutanlardan birisi de Engin Alan'dır. Bildiğiniz gibi Engin Alan da Ergenekon ve Balyoz davalarından hapse girip, hapisteyken MHP milletvekili seçilmişti. Özel Kuvvetler Komutan'larının emekliliklerine baktığımızda ilginç bir yapı ortaya çıkıyor, hemen hemen hiçbiri normal emekli olamıyor. Çoğunun emekliliğinde bir "HARCANMA" var gibi...

Biliyorsunuz, ben son 2 aydır darbe girişimi ve sonrası yapılan darbeyle ilgili çok yazı yazdım. Hatta ihraç edilen bir komutanla da TV'de konuştum. Esasında daha sonra 2 komutanla daha çekim yaptım ama henüz yayınlanmadı. Bunun nedeni çok açık, karşı taraftan da konuşacak birilerini bulmadan bunları şimdilik yayınlamayı düşünmüyoruz. Çünkü ne bu kişilerin, ne de TV olarak bizin haksız yere suçlanmasına izin vermeyi düşünmüyoruz.

İlk konuştuğum komutanın TV'de yaptığı bir açıklama benim hep başlangıç noktam oldu. Ben kendisine bir asker olarak bu darbe girişiminin önleme olanağının olup olmadığını sordum. Bana "Bu çok nettir, ister küçük birlik olsun, ister büyük ya da ordunun tamamı, böyle bir girişim ya da saldırı duyurusu geldiğinde o birliğin komutanı ya da genel kurmay başkanı yazılı bir bildiri yayınlar ve bu bildiri en küçük birime kadar gider ve uyulmak zorundadır. Oysa genel kurmay başkanı böyle bir bildiri yayınlamadığı gibi kara kuvvetleri komutanı hariç, diğer komutanlarla bile ilişkiye geçmiyor." dedi. Daha sonra konuştuğum komutanlar da bana aynı şeyi söylemişti.

Peki, darbe girişimi gecesiyle ilgili ifadesinde Zekai Aksakallı ifadesinde ne diyor. İfadeden bir bölüm: "TSK'da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz 'personel kışlayı terk etmesin' emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz 2016'da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı."

Aksakallı'nın bu ifadesiyle, geçen yıl Aksakallı ve komutanları tarafından ihraç edilen komutanların ifadesi tıpatıp aynı. O zaman ortada fazla soru kalmıyor sorulacak. 2 gündür Aksakallı'yı genel kurmay başkanı Hulusi Akar'ın istemediği, o yüzden bu terfi karmaşıklığının yaşandığı yazılıyor. Oysa darbeden 34 gün sonra Fatih Altaylı'nın Doğu Perinçek ile yaptığı TEKETEK programına baktığımızda durum hiç de öyle gözükmüyor. Perinçek, askeri personel başkanlığı rahatlığında "Eski personel başkanı partili arkadaşımızla liste yaptık ve hepsini temizlettik. Hemen hemen % 95'ini temizledik..." diyebiliyor. Bu söyleşiyi geçenlerde yine yazmıştım ama soruşturma açıldığını sanmıyorum.

Konuştuğum komutanlardan birisi bana askeriyede kimler tasfiye edildi ya da kimler kaldı diye sorduğumda "Şu an askeriyede Ergenekon ekibinden kalan Doğu Perinçek yanlılarıyla, SADAT'ın başındaki, askeriyeden atılmış Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'nin taraftarları var. Biliyorsunuz Tanrıverdi Erdoğan'ın başdanışmanlarından birisi. Askeri okullara girecek çocukların seçimini de o yapıyor. Adnan Tanrıverdi aynı zamanda eski Özel Harpçi'dir." dedi.

İş bu noktaya geldiğinde ben hâlâ genel kurmay başkanı Hulusi Akar'ın cumhurbaşkanı Erdoğan'a değil, SADAT kurucusu ve başdanışman Adnan Tanrıverdi'ye bağlı olduğuna inanıyorum. Askeriyedeki terfiler bana göre Tanrıverdi'ye ait. Gelişmeler bunu gösteriyor.

Ahmet Nesin / artigercek.com
23 Ağustos 2017 11:54
DİĞER HABERLER